Kendine Gel

18 7 15
                                    

Bir hafta geçmişti. O günün üzerinden. Sinan'ın kollarımda sızmasından önce her şeyin ortaya dökülmesinin üzerinden. Bir haftadır benle hiç konuşmuyordu. İki yabancı gibiydik koca evin içinde. Zaten Kenan'ın yanında suskun geçen günler odamıza çıktığımızda da değişmiyordu. Haftalar geride kalmıştı bile. Sayılı günler vardı bu görevin bitmesine. Ama bir şey yapmak gelmiyordu içimden. Sinan bana panzehirim ol dedikten sonra bu derece soğuk davranıyordu ya her an omuzlarıma bir yük biniyordu sanki.
Bir hafta içinde Kenan hiç Sinan'ı o bodruma indirmemişti. Bilmiyorum belki de işleri daha önemliydi şu sıralar. Yine de kendince Sinan'ı bastırmaktan, hor görmekten geri durmamıştı. Bu sürede Sinan'ın bir daha ilaç içtiğini görmemiştim de. Ya gizli içiyordu. Ya da bana verdiği sözü tutmaya çalışıyordu.

Her şey bir yana emin olduğum tek bir şey vardı ki bu evde kendimi kapana kısılmış bir fare gibi hissediyordum. Ne bir ileri ne bir geri... Sanki olduğum yerde bir zaman kapsülünün içe sıkışmıştım. Çırpınıyordum çıkmak için. Ama çırpındıkça daha çok batıyordum.

-Ceren? Kulağıma dolan Sinan'ın sesi ile başımı kaldırarak karşımda ki  aynaya baktım. Sağ tarafımda durmuş aynı benim yaptığım gibi yüzüme aynadaki aksimden bakıyordu.
-Efendim? Dedim yutkunarak.
-Neden, neden bir şey yap mıyorsun?
-Ne yapmalıyım Sinan?
-Bilmiyorum. Savaş mesela.
-Savaşmıyor muyum?
-Böyle mi savaşıyorsun? Böyle mi onca kahraman madalyası aldın? Susarak mı, oturarak mı?

Gözümden bir damla firar ederken arkamı döndüm ve  gülümseyerek yüzüne baktım.
- Sen de pek farklı değilsin hani?
- Ben mi farklı değilim? Ceren bir haftadır savaşıyorum. Sen savaş dedin diye. Şu halime bak Allah aşkına. 10 kilo verdim 1 hafta da. Ağzıma bile sürmedim biliyor musun? Ama sen görmüyorsun. Hani biri annemi aramamda yardım ediyor demiştim ya. Etmiyor artık. Çünkü ben aldım her şeyi kontrolüme. Artık ben arıyorum annemi. Ama çok zor. Tek başıma tüm bunlarla savaşmak çok zor. Ve ne yazık ki günler önce bana senin panzehrinim diyen, birlikte başarıcaz diyen kadın şimdi ölü bir ruh gibi. Ceren yemiyorsun. İçmiyorsun. Konuşmuyorsun. Görmüyorsun. Sanki lal oldu dudakların. Yapma. Yapmaa!! Yapmaaa! Kendine gel artık. Dedi yüzüme soğuk bir su döker gibi. Bir anda...
-Ama sende benle konuşmuyorsun. Tek lâl olan ben miyim?
-Ama görüyorum. Ben seni görüyorum Ceren. Ve sende gördüğüm her acıyı silmek için extra savaşıyorum. Peki sen, Neden görmüyorsun?
-Hangi acımı silmeye çalıştın Sinan? Dedim bir anlık öfkeyle. Ama Sinan'ın bana öyle bir bakışı vardı ki o an pişman oldum bu sözlerime. Hayal kırıklığı vardı çünkü yüzünde. Kolumdan sıkıca tutarak beni ayağa kaldırdı.

-Gel gösteriyim. dedi sonra. Ve beraberinde beni sürükleyerek dışarı çıkardı. Biraz ilerdeki arabasına ilerledik. Önce Arabanın kapısını açarak beni bindirdi. Sonra kendi bindi. Ve hızla sürmeye başladı aracı. Dakikalar sonra araba eski bir anıdan hatırladığım o mezarlığın başında durdu. Hızla indi aşağı ve arabanın etrafında dönerek benim kapımı açtı. Kolumu bir kez daha sıkıca tuttu. Tek kelime etmeden sürükledi beni peşinde ve o mezarın başında durdu. Faruk'un mezarı...

Gözlerim yaşarırken,
-Ne yapmaya çalışıyorsun? Dedim sinirle. İnatla onun gözlerine bakıyordum. Bileğimi bırakarak beni mezara doğru ittirdi. Ama cesaretim yoktu benim buna. Yıllar sonra tekrar Faruk'a gelmeye hazır değildim.
-Neden bana bakıyorsun? Uğruna ailenden vazgeçtiğin, intikam diye yanıp tutuştuğun adama baksana. Kalbi sende atan, onun gözlerinden dünyayı gördüğün adama!
-Yapma. Dedim dişlerimi sıkarak.
-Neden? Korkuyorsun dimi. Ona bir açıklama yapamamaktan korkuyorsun. Neden bunca zaman onu bu soğuk toprağın altında tek başına bıraktığını açıklayamazsın! Dimi? Dedi sesi yükselirken.
-Hayır onun için!... Demeye çalıştım ama doğru düzgün bir cümle kuramıyordum bile.

KELEBEĞİN ÖLÜMÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin