Ölüm Uykusu

21 7 21
                                    

Yazar'dan

Gözlerini yoğun bakımın boğucu atmosferi içinde açan Sinan, bedenindeki sızı ile inlerken hemen başında serumunu değiştiren hemşire doktoru çağırmak için koşarak odadan çıktı. Bu sırada tam anlamıyla kendine gelen Sinan belki de görmeyi asla beklemeyeceği insanları karşısında görünce zorla yutkundu.
Arkasında ki duvara yaslanmış düşünceli bir şekilde Sinan'ı süzen Güneş, odanın içinde volta atıp duran Ateş, elinde bilgisayar kulağındaki kulaklıkla sürekli klavyeyi tuşlayan köstebek ve hemen yanı başında ne düşündüğünü asla belli etmeyen bir yüz ifadesi ile onu izleyen Duru...

-İyi misin? Diye soran Duru'ya şaşkınca bakıyordu Sinan. Çünkü bu insanların kendisinden nefret ettiğine oldukça emindi.
Başını yavaşça sallarken aklına dolan son yaşadıkları korkuyla diklenmesine neden olurken,
-Ceren!! Diye bağırdı.
Onu yataktan kalkmak üzereyken durduran ilk kişi ise Güneş olmuştu. Sinan kalkmak için çırpınsa da Güneş buna izin vermeyerek onu geri yatırdı.
-Serum var kolunda. Ayrıca tehlikeli bir ameliyattan çıktın. Dedi tuhaf bir merhametle. Onun bu hali Sinan dışında kimseyi şaşırtmıyordu. Çünkü  Güneş görünüşü ve davranışlarının aksine oldukça merhametli biriydi. O istese de zarar veremezdi masumlara.

Ekip o gün, son kez Cereni ikna etme umuduyla gitmişlerdi o eve. Ancak karşılaştıkları manzara bekledikleri gibi olmamıştı. Onlarca cansız bedenin yattığı bahçe ve açık kapısı ile oldukça sessiz olan ev, silahlarını hazır konuma getirerek tedbirle içeri girmelerini sağlamıştı. Dağılmış evin çatısına çıktıklarında ise Sinan'ın cansız bedeni ile karşılaşmak hepsini sarsmıştı. Dahası Ceren yoktu ortada. Nabzı oldukça yavaşlayan Sinan'a ilk müdahaleyi Duru yaparken diğerleri ambulansı ve gerekli üstleri aramıştı. Evet Kenan Ceren'in yanında ambulansı aramıştı ama o bir kandırmacaydı sadece. Oğlunu kurtarmak umurunda değildi.

Ambulans gelene kadar boş durmayan ekip kapısı hala açık olan gizli oda da dahil evin her köşesini aradılar. Ancak tek buldukları şey gizli oda da ki kilitli kasalardı. Kasalar hasar görmüştü. Belli ki açmaya  çalışmış ama başaramamışlardı.

Kasalardan biri, üzerinde ki kurbağa prensli yapışkan ile hepsinin dikkatini çekmişti. Çünkü kurbağa Cerenin simgesiydi. Ekibin her üyesi birbirlerinin tek bir hamlesinden anlatmak istediğini anlayacak kadar uzmandı. Ceren bu işareti boşuna buraya bırakmış olamazdı. Şifreyi çözmek ise düşündüklerinden kolay oldu. Çünkü birincisi Cereni herkesten iyi tanıyorlardı, ikincisi köstebek görüp görebilecekleri en iyi hackerdi.

Açılan kasadan çıkan her belgeyi hiç bir noktayı atlamadan okudular. Her şeyi incelemeleri Sinan'ın ameliyata girmesine kadar sürmüş ama onlar okumaktan vazgeçmemişlerdi. Ceren profesyonel bir ajandı. Her ne olursa olsun ekibinin ona bir şey olduğu taktirde sessiz kalmayacağını biliyordu. Bu yüzden onlara onların anlayacağı şekilde her şeyi anlatmıştı. Her şeyden kastımız Sinan'ın yaşadıkları ve geçmişteki tanışıklıklarını da kapsıyordu tabi.
Evet Sinan çok hata yapmış, yanlış tarafı seçmişti. En kötüsü ise kendilerinden birini, bir polisi öldürmüştü ama o geçmişteki eziyet gören küçük çocuğun varlığını hissetmeleri hepsinin boğazını düğümlemişti. Her şey bir yana bir zamanlar güçsüz minicik bir beden belki karanlık bir odada duvarın dibini kıvrılmış deli gibi ağlayarak yalvarıyordu kurtulmak için. Ama o zamanlar onun sesini kimse duymamıştı. Sonra o beden her şeyini kaybetmiş ve yine her şeyi için işkencelere sessiz kalmıştı. Onu affedebilirler miydi? Emin değildi hiç biri. Ama yaptıkları yüzünden ondan nefret etmiyorlardı. Güneş de dahil. Çünkü Sinan düşündüklerinin aksine katil değil, kurbandı.

KELEBEĞİN ÖLÜMÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin