Kardelen Çiçeği

19 7 15
                                    

Sımsıkı kapattığım gözlerimi açtığımda kalbim deli gibi atıyordu.
Hayır o kurşun benim anlıma girmemişti. Çünkü o silah sesi alt kattan gelmişti. Adamalardan biri koşarak içeri girdi.
-Efendim fabrikanın etrafı sarıldı. Çok kalabalıklar. Dedi korkuyla. Kenan da tedirgince etrafına bakınmaya başladığında gözyaşları eşliğinde kahkaha atmaya başladım. Demiştim. Ben ölsem de bu işten kurtuluşları yoktu. Çünkü ne ekip ne de kuruluş bunu onların yanına bırakmazdı.

Adamları hızla Kenan'ı kaçırırken çoktan benim varlığımı unutmuşlardı. O sırada dışarıdan hapörlerle bağıran baş komutanın sesi doldu kulaklarıma.

"Kenan Karatay!! Etrafınız sarıldı. Herhangi bir yanlış hareketinde uyarı yapılmaksızın ateş edilecektir. Hemen teslim ol! Kenan Karatay!! Ajanımızı bırakmak ve teslim olmak için 30 saniyen var."

Gülerek odadan çıktım. Çoktan boşalmıştı fabrika. Belli ki gizli bir tünel vardı ve oradan kaçmışlardı. Bunu akıl etmemelerine sinirlensem de şu an tek istediğim o panzehire ulaşıp acıma son vermekti. Çıplak ayaklarım ile soğuk zeminin üzerinde ilerlerken yüzümdeki sırıtış bir an olsun kaybolmuyordu. Sonunda bana asırlar gibi gelen sürenin sonunda kapıya ulaştım. Dışarı attığım ilk adım aydınlık yüzünden gözlerimi kapatmamı sağlarken etraftaki uğultu buz gibi kesilmişti. Hepsinin benim harabe halime baktıklarından emindim. Hoş dağılmış saçlar ve  yüz, dağılmış bir makyaj, yırtık pırtık kıyafetler, morarmış ve de kararmış yaralar, bir çok darp izi, kanlı bir sargının sarılı olduğu el, yaralarla kaplı ayaklar, çatlamış dudaklar, en kötüsü ise 4-5 günde bir deri bir kemik kalacak kadar zayıflamamdı sanırım.... Tüm bunlar ile korkunç gözüktüğümü biliyordum.

Gözlerimi gülümseyerek açtığımda önce onu gördüm. Sinan'ı acı çekerek bakıyordu bana. Saf bir öfke ve korku vardı yüzünde. Hemen yanında ki Duru ağlayarak Ateş'e sarılırken Ateş  burnundan soluyordu. Köstebek yere çökmüş özür diler gibi bana bakarken kendini suçladığını biliyordum. Güneş, o ise şoka girmişti sanki.
Onlar dışında bir de diğerleri vardı ki hepsinin acı dolu bakışları yutkunmamı zorlaştırıyordu. Yüzlerce hayır belki binlerce gölge ajanı benim için gelmişti biliyorum. Çünkü hiç bir göreve  bu kadar kalabalık gitmezdik. Bunun bir başkaldırış bir isyan olduğu açıktı. Açıkça bizde insanız bazen bizde birilerine ihtiyaç duyarız diyorlardı. Ajanların dışında birlikte çalıştığımız özel harekat polisleri de duruyordu karşımda. Komutanları ve üstleri saymıyordum bile.

Bir kaç adım daha onlara yaklaştım. Boğazımdaki düğümü çözmek istercesine yutkundum.
-Geç kaldınız. Dedim gözümden bir damla akıp giderken. Yine de gülümsüyordum.
-Neden geç kaldınız?
-Kurbağa? Dedi baş komutan sorarcasına.
-Çok geç kaldınız. Dedim burnumu çekerek.
-Ama yine de vatan sağ olsun. Titreyen sesimle sarf ettiğim bu kelimeler son kelimelerim oldu. Belki zehir artık tüm bedenimi kaplamıştı, belki de dayanacak gücüm kalmamıştı; sert zemine düşerken duyduğum son ses Sinan'ın adımı haykırmasıydı.
___________________

Yazar'dan

Yere yığılan Ceren ile neye uğradığını şaşırdı genç adam. Sevdiği kadını o halde görmeye bile katlanamazken Cerenin bu dünyayı onu bırakıp  gittiğini düşünmek tüm bedenini yakıyordu. Koştu. Ona koştu ama aralarındaki mesafe o kadar uzun geliyordu ki bitmedi yol. Sonunda cerenin yanına kendini atan Sinan sevdiği kadının kafasını kaldırıp kucağına koydu.
-Ceren? Dedi yüzünü dokunmaktan korkarcasına okşarken.
-Aç gözlerini! Lanet göz yaşları yüzünden konuşamıyordu ki.

KELEBEĞİN ÖLÜMÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin