Yemeği yedikten sonra, birlikte masayı topladık. Alphan gerçekten verdiği her sözü tutuyordu, beni tıka basa doyurmuştu, karnım o kadar doluydu ki patlayacaktım. O elleriyle yedirdiği için bana ne uzattıysa reddetmeden yemiştim. Artık kahvaltı yapmayı da seviyordum, çünkü o hazırlamıştı.
Şimdiyse, dün sarıldığımız koltuklarda yine aynı şekilde sarılıyorduk. Onunla göğsünde yatarken, kalp atışları kulaklarıma dolarken, tüm ömrümü bu halde geçirebileceğimi düşündüm. Konu o olduğunda, en ufak şey bile mutlu ediyordu beni, şu koltukta sadece yan yana olmak bile çok güzel hissettiriyordu. Belki sevdiğim kişiyle olduğumdandı.
"Seni çok seviyorum." dedim hissettiğim yoğun duygularla. Ona bunu sürekli diyebilirdim.
"Ben daha çok." deyince heyecanla başımı göğsünden kaldırıp gözlerine baktım. Üstümdeki etkisi hiçbir zaman geçmeyecekti.
"Hala inanamıyorum, rüya gibi geliyor. Alphan, sen bana mı aitsin şimdi?" Güldü, gülüşü kalbimde çiçekler açtırdı.
"Her zerrem senin artık. İstediğiniz gibi kullanabilirsiniz beni, emrinize amadeyim majesteleri." Dalga geçerek söylediği şeyle kıkırdadım.
"Alphan, şimdi sana aşkım diyebilir miyim? Hep demek istemiştim. Sen hep bana bebeğim güzelim falan diyorsun ya hani..." dedim utançla. Gerçekten hep bunu demek istemiştim.
"Aşkım mı? Sikeyim, Ferdi çok fena öpeceğim şimdi seni. Zor tutuyorum kendimi, yapma."
"Öp o zaman, aşkım." Sabahki yakınlaşmamız aklıma gelse bile cesaretli olmaya çalışarak meydan okudum ona. Onunla öpüşmek çok güzeldi ve beni yine öpmesini istiyordum.
"Eğer öpersem, kendimi tutamam. Kurban olduğum, bakma şöyle." Biraz doğruldum ve göğsündeki ellerimi boynuna çıkardım, kalbim çok hızlı atıyordu, ölecek gibiydim ama dudaklarına dudaklarımı bastırıp hızlıca çekildim.
Aslında onu sabah beni öptüğü gibi öpmek istiyordum ama korkuyordum. Heyecandan nefessiz kalıyordum, öpüşmeyi onun yönettiği gibi yönetemezdim. En önemlisi nasıl yapacağımı bilmiyordum. Onun beni yönlendirmesine ihtiyacım vardı. Dudaklarına bakmaya devam ettim.
"Ferdi, şöyle bakmaya devam edersen seni şu koltuğa yatırıp aklının hayalinin almayacağı şeyler yaparım." Kulaklarıma kadar kızardım. Onu zorladığım için kızdım kendime, ama içimdeki şeytan bir türlü durmuyordu. Beni öpmesini istiyordum şu an, dudakları çok güzeldi.
"Sadece öpüşsek olmaz mı?" diye sordum cilveli olmaya çalışarak, beraberinde getirdiği büyük bir utançla. Bakışları koyulaştığında beni belimden sertçe çekip dudaklarıma yapıştı.
Alt dudağımı hafifçe çekip emerken, inlememek için zor tuttum kendimi. Baskısı ne zaman sertleşse kendini dizginleyip yumuşamaya çalışıyordu. Ensesindeki saçlarla oynarken, öpücüğümüzü derinleştirmeden ayrıldı benden. Islak dudaklarıma birkaç sıralı öpücük daha bıraktı. Temasını öyle seviyordum ki, kalbimin durmayacak olduğunu bilsem dudaklarını hiç bırakmazdım.
"Aklımı aldın, aklımı. Yetmiyor, sen böyle bakarken nasıl durabilirim?" Kendimden geçtiğimi hissettim. Burnunu burnuma sürttü, çok sevmiştim bunu. Onu taklit ederek aynısını yaptım. Az önce öptüğüm dudakları kocaman bir gülümseme kapladı. Tekrar öptü, dokunuşu tüy kadar hafifti.
Alnını anlıma yaslayınca nefeslendik ikimiz de. Sabahki yakınlaşmamız kadar derin olmasa da, bunu hazır olmadığımı bildiği için yaptığını biliyordum. Onu daha fazla zorlamak istemedim, yeterince zorlamıştım zaten.
Koltukta yattığında, beni üstüne çekti ve temaslarıma dikkat ederek üzerine yerleştim. Ona kollarımı dolayıp yüzünü görebileceğim şekilde göğsünde yatmayı sürdürdüm. Ellerimizi birleştirip büyüklüklerini karşılaştırdım, onun her zaman yaptığı şeyi yapıp bu sefer de ben onun elini öptüm.
Parmaklarıyla oynarken, "Alphan," dedim diğer eli saçlarımı okşadığından kaynaklanan mayışık bir sesle. "Bebeğim." dediğinde başparmağını öptüm bu sefer.
Ona sormak istediğim çok şey vardı. İrem hakkında onunla konuşmak beni rahatlatmıştı. Ailemi anlattığımda, kimsenin yapamadığını yapıp yıllar boyunca ihtiyacım olan teselliyi vermişti bana. Alphan'ın da annesini anlatmasını gerçekten çok istiyordum, o kapalı bir kutu gibiydi ve nasıl o benim her yaramı sarıyorsa onun yaralarını sarmam gerekiyordu.
"Anneni merak ediyorum ama anlatmak istemezsen anlatmak zorunda değilsin." çekinerek sorduğum bu soruyla, bedenimin altındaki kaslarının kasıldığına an be an şahit oldum.
"Neyi merak ediyorsun?" Ellerimi yeni çıkmış sakallarına çıkartıp okşadım onu sakinleştirmek istercesine. "Ne yaptı sana?"
"Sevmedi." Kısıkça ağzından çıkan bu cümle, beni mahvetti. Onu sevmediği için, birkaç fotoğrafı hariç hiç görmediğim kadına nefret besledim.
"Peki, baban?" dedim kendime engel olamayarak sinirle. "Onunsa sevecek vakti yoktu. Babam genel cerrah olduğundan, annemden iki kat fazla çalışıyor. Beni hastanede yaptıklarından şüpheliyim." Bunu, komik olmasa bile sırf beni üzmemek için söylediğini anladım.
"Seni onlar yerine de severim." Dediğimde çenemi tutup dudağımın kenarını öptü. Kalbim hızlandı öpücüğüyle. "Seviyorsun zaten. Senin sevgin her şeyden güzel." İltifatıyla kızardım, sakallarını okşamaya devam ettim.
"Bu yüzden mi tıp kazanacak sıralamayı yapmana rağmen makina seçtin?" Başını salladı. "Onlar gibi çocuğuna ayıracak vakti olmayan biri olmak istemedim. Büyük oğullarının onların izinden gitmesinin vereceği hazzı tattırmak da. Hem makinaya ilgim de vardı." diye eklediğinde, çocuk sahibi olmayı düşünmesi kalbimi birçok parçaya ayırdı. Benimle olduğunda bu imkansızdı. Keşke doğurabilseydim, dedim içimden. O çok iyi bir baba olurdu.
Kalbimin kırıklığını bir kenara koymaya çalıştım. Fizyolojimden, ondan bu hakkı alan kişi olduğum için kendimden nefret ettim.
"Kardeşlerin?" Onu konuşturmak zordu. Açıklamadığı için her şeyi soruyordum, bunun onu üzmediğini umdum.
"Sena o eve dair özlediğim tek şey. Annemle babam gibi tıp okumak istediğinden mezuna kaldı. Birlikte büyüdük. Onu ben büyüttüm sayılır. Küçükleri de çok nadir görüyorum, aramızda bağ oluşamadı bu yüzden." dediğinde mesajlaşmalarımızı hatırladım. Unutmam mümkün değildi zaten, geceleri hepsini ezberleyinceye dek okuyordum.
"Sana kardeşin olmak istiyorum demiştim, hatırladın mı?" dedim yerimde kıpırdanarak. Başını salladı. Az önce ağzına inlemek istediğim adama bunu demem komikti.
"Hatırlatmak için öpebilirim?"
"Bu yüzden dememiştim. Sen sevdiğin insanlara çok korumacısın. Bunu Cüneyt ve Birkan için seninle alakalı olmayan bir kavgaya girdiğinde çok net görmüştüm. O gün, onlar yüzünden benim bakmaya kıyamadığım yüzüne zarar geldiği için nefret ettim onlardan. Ama seninle gurur duydum, çünkü sen ne olursa olsun mükemmel bir arkadaştın. Abileriymiş gibi davranıyorsun onlara, seni uzaktan çok izledim, buna emin olacak kadar çok. Bir gün beni de böyle sahiplenmeni diledim, çok umutsuzdum, aramızda bir şeyler olacağını tahmin edemezdim bile. Abim olman, sevgilim olmandan daha olası gözüküyordu." diye açıkladığımda, saniye saniye değişen mimiklerini dikkatle izledim.
"Sana bunları yaşattığın için nefret ediyorum kendimden."
Az önce aynı cümleyi içimden kuran benken, şimdi onun ağzından duymak garipti.
"Eğer bir daha bunu dersen öpmem seni. Geçti artık."
"Ben yine de öpmenin yolunu bulurum." dedi muzipçe. Yarım ağız güldü. O kadar güzeldi ki. Allah'ım, şimdi ölecektim.
"Alphan, sen mükemmel bir abisin. Sena sana sahip olduğu için çok şanslı. İkizler de büyüdüklerinde seninle gurur duyacaklar, eminim. Ben de çok şanslıyım çünkü ne zaman kollarının arasına girsem, dünyanın en değerli şeyi gibi hissediyorum. Bir daha ordan hiç çıkmamak istiyorum." Sıkı sıkı sardı beni. Hiç bırakmamasını diledim.
Her şeyi anlatmamış olsa bile, kalbinin asıl annesi tarafından kırılmış olduğunu anladım. Babasından bahsederken, sinirli değildi, ona aynı hissettirmiş olmasına rağmen. Onu daha fazla konuşturmadım, ileride anlatacağını biliyordum.
Annesinin sevgisini istemişti. Onu annesi gibi sevemezdim, daha çok severdim. Elimden gelen tek şey çok sevmekti. Bu dünya için verilmiş son nefesim tükenene kadar onu her şeyden çok sevecektim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
leyla (boyxboy)
RomanceAlphan, fakültenin kantininde beğendiği kıza mesaj attığını zanneder ancak ona üç yıldır aşık olan Ferdi'ye yazdığından habersizdir.