otuz dokuz

3.1K 168 18
                                    

Yaklaşık bir buçuk saat süren ağlamalı gülmeli bol dertleşmeli yolculuğumuz bittiğinde, Karaburun taraflarında bir yere gelmiştik, buraya daha önce gelmediğimden bana çok yabancıydı.

"Sen dur burada. Üşüme. Bagajdan bir şeyler çıkartacağım." Çenemi okşayıp arabadan indiğinde heyecanla kasıldım yerimde. Temaslarını çok seviyordum.

Camdan etrafa baktığımda, tek katlı birkaç evin ve birçok ağacın dışında hiçbir şey yoktu.

Çok büyük olmayan bir el çantasıyla kapımı açtı. Bu hareketi çok değerli hissettiriyordu. Arabadan indiğimde, gülümseyip teşekkür ettim. Yanağımdan makas alıp arabayı kitledi. Kalbim güm güm atmaya başlamıştı yine.

Anahtarı cebine koyup boş olan elini bana uzattı. Ne demek istediğini anladığımda, heyecandan duraksadım. Elini tutacaktım!

Eline yöneldiğimde titrediğimi gördü, yanıma gelip elimdeki montumu aldı, kolumdan tutup giydirdi. Sonra fermuarımı çekip burnumu sıktı. Küçük bir çocuk gibi hissettim kendimi.

Benimkine nazaran büyük olan elleriyle elimi kavradı ve beni yönlendirmesiyle yürümeye başladık. Etrafta kimse yoktu bu yüzden korkmadan sıkı sıkı tuttum elini. Sahile çok yakın olduğumuzu yeni fark etmiştim, rüzgar burda çok hızlı ve sertti.

Az önce gördüğüm evlerin birinin arkasından dolaşıp sarı boyalı iki katlı müstakil bir evin önüne geldik. Sokaklar dar olduğu için, park edilecek yer yoktu, bu yüzden üç dakikalık bir yürüme mesafesi olmuştu.

Bahçesinde limon ağacı ve ne ağacı olduğunu bilmediğim birkaç ağaç daha vardı. Çok tatlı bir evdi burası. Salıncağı bile vardı. İçim içime sığmamaya başladı.

Elimdeki ellerini bir saniye çekmeden beni yönlendirmeye devam etti. Taşlı yoldan yürüyüp evin kapısına vardığımızda, tek eliyle cebinden anahtarı çıkartıp açarken, gözümü kırpmadan onu izledim.

Eve girdiğimizde yine elimi bırakmadı. Dışarıdan küçük duruyordu ama içi oldukça genişti. Krem boyalı duvarları, lüks eşyaları ve tavandan sarkan büyük avizesiyle gözümün aldığı her yeri inceledim.

"Kaloriferi yakayım, gezebilirsin evi bebeğim." dediğinde ellerimi bırakmasına izin vermedim. "Birlikte gezelim." dedim. Gülerek başını salladı.

Yeni evli çiftler gibi, kaloriferi yakmaya giderken bile birlikte gittik, bu düşünce yüzümde kocaman bir gülümseme meydana getirdi. O kombiyi açarken, ben de mutfağı inceliyordum. Çok sade ve eşyasızdı.

Hala elini sıkı sıkı tuttuğumu görünce beni kendine çekip bedenine yasladı. Omzuma kolunu attı, elim yine ellerinin arasındaydı, sadece bedenlerimiz temas halindeydi.

Yakınlığıyla eriyen bedenim, gümbür gümbür atan kalbimle, evi gezmeye başladık.

"Kimin evi burası?" dedim girişteki salona girdiğimizde. Şömine vardı, aynı zamanda yazlık havası da vardı. "Arkadaşımın. Beğendin mi?"

"Çok güzel. Kimse olmayacak mı şimdi? Biz, ikimiz?"

Ona yaslanmış bedenimi çektim ve yüzüne yaklaştım. Çok heyecanlıydım, inanılmaz mutluydum. Boylarımızın arasında fark olduğu için ona yaklaştığımda eğilmek zorunda kaldı. Güzel suratını izlerken, ona olan her temasımda elimi nereye koyacağımı bilmediğimden kazağının uçlarını tuttum yine.

"Sadece ikimiz." dedi tam gözlerimin içine bakıyorken. Ben mi anlam arıyordum bilmiyordum ama çok yoğun bakıyor gibiydi. Çenemi baş parmağıyla okşayarak bana yaklaştığında nefesimi tuttum. Dudağımın kenarına dudaklarını bastırıp çekildi.

Kulaklarıma kadar kızardım. Ama kendimi toplamaya çalışarak, kazağının ucundaki ellerimi kaldırıp o aşık olduğum yüzüne dokundum. Az önceki öpüşüyle titrememi engellemek zordu. Yine de gözlerinin altında, dudaklarında, kaşlarında ve yeni çıkmaya başlamış sakallarında gezdirdim parmaklarımı. Dokunsam kırılacakmış gibi her zerresini pamuk ipliğine bağlıymışçasına okşadım parmak uçlarımda.

O çok güzeldi. Gözleri, gözlerinin bittiği yerde oluşan kazayakları, pürüzsüz hafif esmer teni, parmaklarıma batan sakalıyla, düzgün burnuyla, o gördüğüm en güzel şeydi. Sanat eseriydi benim için.

Şu an bana o kadar güzel bakıyordu ki, sanki 20 yıllık hayatım sadece bu an için var olmuş gibiydi. Duygularım çok yoğundu, altından kalkamıyordum.

Elleri yine belimi bulmuştu. Kalbim patlarcasına atıyordu, heyecandan geberiyordum, sevdiğim adamın kollarının arasındaydım. Ölmek için daha güzel bir an olamazdı.

"Ferdi." dedi sanki biri bizi duyacakmış gibi fısıltıyla, çenemi okşamaya devam ediyordu bir yandan. Gözleri dudaklarımdaydı, ben de o konuştukça hareketlenen pembe dudaklarına çevirdim bakışlarımı. "Seni çok fena öpmek istiyorum."

Ben de onu öpmek istiyordum ama çok korkuyordum. İlk defa öpüşecektim ve yanlış bir şey yaparsam diye aklım çıkıyordu. Bu kadar onu hissetmişken bir daha bırakamazdım.

"Alphan... Korkuyorum. Ben, yani biliyorsun. Öpüşmedim hiç. Bana öğret, tamam mı?" dediğimde yüzünde aşık olduğum o mükemmel gülümsemelerinden biri oluştu.

Parmakları dudaklarımı okşadı, acelesi yokmuşçasına sakinlikle, "Sen, benim kabul olmuş duamsın. Seni istediğimi bilmeden istemişim seni ben. Gözlerimin gördüğü en güzel şeysin. Ferdi'm, güzelim, sevmekten fazlası bu, sevmek bu hissin yanında basit kalır. Sana aşığım." Dudaklarımda hissettiğim dudaklarıyla, yaptığı itirafıyla yüreğim iflas edercesine patlayacakmış gibi çarpmaya başladı. Elleri çenemi okşarken, ondan destek almam için boynuna doladı ellerimi. Bunun için minnet duydum ona. Gözlerimi kapattım. Yavaşça, sakinlikle dudaklarını dudaklarımın üzerinde hareket ettirirken ne yapacağımı bilmeden ona karşılık vermeye çalıştım.

Bu o kadar güzel bir histi ki, sadece dudaklarının varlığını hissediyordum, büyük sakinlikle öptü beni. Tenime nefesi değiyordu. Bacaklarımın heyecandan dermanı kalmadığında ona yaslandım, ağırlığımı aldı. Yönlendiren oydu, ne yaparsa uymaya çalıştım. Sanki kalbim ağzımda atıyordu.

Birkaç dakika boyunca hissettiğim dudaklar sanki bir ömür gibi geldi, birkaç dakika değil birkaç asırdı. O ana kadar onun dudaklarına ihtiyacım olduğunu bilmiyordum. Çok zorlamadı beni, duygularımızın yoğunluğundan başım dönmüştü. Yavaşça benden ayrıldı, hafifçe kızarmış dudaklarına baktım. Öptüğü yeri okşadı, az önce öptüğü yeri tekrar öptü. Ölecektim. Ya bayılacaktım, ya kollarında ruhumu teslim edecektim. Ellerimi boynundan ayırmadım çünkü düşmekten korkuyordum, tek bir temasla sarhoş olduğumu hissediyordum.

Koskocaman sarıldım ona, kokusunu içime çektim. Kollarının arasındayken "Seni çok seviyorum, güzelliğim benim." dediğini işittim. Şimdiden sözünü tutuyordu. Yaralarımı sarmaya başlamıştı bile.

leyla (boyxboy)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin