Hazar yıkılmış bir vaziyette kendini koltuğa attı. Ağlamaktan gözleri şişmiş, kızarmıştı. Kendini o kadar suçluyordu ki barış onu hiç affetmese anlardı. Barışa biri baksa bile ortalığı ayağa kaldıran biriyken, barışın gördüklerini sindirmesi akıl karı değildi.
"Sana her şey müstahak be Hazar. Mallığının bedelini sevgilinle ödeyeceksin" gözyaşlarını silip ayağa kalktı. Bu iki gündür yaptığı gibi yine içkiye sarılacaktı. Dolaptan içkiyi alıp girdi içeri.
"Sende olmasan var yaa yerim kafayı" içki şisesine bakıp mırıldandı. Zaten o yoldaydı komutan.
Kaç saat kadar içti bilmiyordu ama sızıp kalmıştı koltukta. Sızmasa daha kötü olacaktı. Barışın yokluğunu içkiyi sarılıp sızmakta buluyordu.
Hazar için günler hep böyle geçmişti. 7 gündür sürekli içip sızmıştı. Ne birliği gitmişti ne de barışı aramıştı. Kendini barışın yokluğu ile cezalandırıyordu. 'Hak ettim ben' diyordu sürekli. Ağzından başka kelimeler çıkmaz olmuştu. Her gün bir parçası yok oluyordu.
Ama bilseydi Hazar, barışın onu beklediğini böyle kendini cezalandırır mıydı? Kendine verdiği cezayı aslında barışında çektiğini ne zaman anlayacaktı.
Barış ise şuan ardanın evindeydi. Her gün ağlamış, sürekli telefonu bakmıştı. Bir ümit arar sorar diye gözü hep telefondaydı. Ama 7 gündür ne aramış ne de sormuştu. Kalbinin kırıklığını bile unutmuş, hazarın özlemi basmıştı minik yüreğine. Çok özlemişti sevdiğini. Emin adımlarla gelmişti ama günler geçtikçe pişman olmuştu. Belki dinlese hazarı böyle olmuyacaktı. Şuan yaptığı şey ile ikisini mahvetmişti.
"Lan oğlum ağlama artık" arda ağlamaktan başka hiç bir şey yapmayan ufaklığı teselli etmekle görevliydi.
"Unuttu beni abi. Baksana aramıyor beni" her göz yaşı aktığında içi daha çok yanıyordu.
"İyi de barış sen zaten onun için terk etmedin mi hazarı" arda onu vuran barış ile şok geçirdi.
"Sus abi yaa. Ben terk etmedim ki onu. Sadece hayallerini yaşasın diye geldim" arda aynı kapıya çıkan sözler ile gözlerini devirdi.
Barış abisine sarılıp ağlamaya başladı. Şuan abisi yerine hazarın olmasını çok istiyordu. Daha fazla uykuya dayanamayan minik uykuya teslim oldu.
Arda uyuyan ufaklığı kucağına alıp odasına götürdü.
Tekrar odaya dönüp telefonu eline aldı. Bu meseleyi çözmek ona kalmıştı.
O sırada hazar 7 gündür yatağı olmuş koltuktan doğruldu. Banyoya gidip bir duş aldı. Sonra kahvesini hazırlayıp balkona çıktı. Toparlanıp kendine gelmeli, nefesini bulmaydı. Telefonun çalmasi ile içeri girdi. Telefonu aldığında yabancı numara olmasına rağmen açtı.
"Alo"
"Komutanım ben arda." arda koltukta oturmuş, stresten ayağını sallıyordu. Alacağı ters tepkiden korkuyordu.
"Buyur arda" umursamaz sesiyle konuştu komutan.
"Komutanım barış bizde." dudağını stresten ısırmış, gözlerini kapatmış.
"Gerçekten mi" sesinde ki heyecan bariz belli idi.
"Evet komutanım. Burada ve sürekli ağlıyor" derin bir nefes aldı hazar.
"Hemen geliyorum. Konum at arda" arda gülümseyip onayladı.
Hazar hızlıca havalimanına gitmek için çıktı evden. Sonunda nefes alacaktı..
Barış ise uykusunda gülüyordu. Nefesi yolda olduğunu anlamıştı sanırım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tutsak
Teen FictionTamamlandı!!! Askeri bir kurgudur!! Yetimhanede büyümüş, sevgiye muhtaç, kırılgan ve bir o kadarda sevimli Barış'ımız askere gidiyor. Ve kalbini aşka kapatmış, acımasız, sert biri olan Hazar Asaf'ta birliğin komutanı. Asaf, Barış'ın askeriye geld...