Jigar gözlerini açtı, etrafa bakındı; beyazın çeşitli tonlarıyla bezeli bir odada olduğunu farketmişti. Yatağın yanı başında bir komodin, üzerinde yarısına kadar su dolu bir sürahi ile vazo vardı. Vazonun içinde ne zaman suya konduğu belli olmayan, tek tük yaprağı kalmış kurumaya yüz tutan bir gül vardı. İçinde bulunan suyun rengi ufak ufak yeşile çalıyordu. Sanki uzun süre önce buraya bırakılmıştı. Jigar doğrulmaya çalıştı. Başaramamıştı. Tekrar yastığa gömülerek tavanı seyretmeye devam ederken bir yandan da buraya nasıl geldiğini hatırlamaya çalışıyordu. Sanki yatak, komodin , masa , elbise dolabı ve iskemle ile oda bas bas bağırıyordu. " ben bir revir odasıyım..." Revire nasıl getirildiğini düşünürken hava yeniden kararmaya yüz tuttuğunda uyuya kalmıştı . Belli belirsiz bir silüetin etrafında gezindiği hissiyle gözlerini aralamaya çalışırken, silüet odadan çıkmış kapıyı çarparak kapatmıştı. Günün ışımasıyla iyice kendine gelen Jigar yattığı hasta yatağının kenarlıklarına tutunarak doğruldu. Bu basit çabası nefesini düzensizleştirmeye yetmişti. Son bir gayretle kendi yukarı çekmiş oturabilmişti. Ağzı kuruduğu İçin yandaki komodine uzanmaya çalıştı. Başarmıştı. Sürahiyi yavaş yavaş kendine doğru çekmeye başladı. Biraz daha, biraz daha...sürahi elinden kaymış düşmesiyle birlikte yerle yeksan olmuştu.
Gürültüye sesin ardından kapısı aralandı. Bembeyaz kıyafetleri içinde süzülürcesine yanına gelen kıza bakarken sesini işitti. "Sonunda uyanmışsın, ailen seni bekliyordu."
"Ne kadar süredir buradayım, burası neresi.."
sorularını sıralayacakken genç kız koşar adım odadan çıktı. Neden kaçar gibi gittiğini anlaması çok sürmemişti. Yanında yakası ve kollarında yeşil şeritler olan beyaz cübbeli orta yaşlarda biri ile gelmişti. Parıldayan gözlerinin etrafında gözlerini kısarak ona doğru gelen kadının kaz ayakları belli belirsiz görünüyordu. Jigar "şimdi estetik kaygının sırası değil diye düşündü"
" Merhaba ben Este görüyorum ki uyanmışsın, uzun zaman oldu. Birilerini ailene gönderdim. Yakında burada olurlar."
"Bana ne oldu, buraya nasıl geldim, siz kimsiniz..."
Sorularını sıralarken babası yarı şaşkın, ziyadesiyle sevinçli bir ruh haliyle içeri dalmıştı. Yüzü solgun ortaya yaşlarına merdiven dayamış Halru da farklı bir şeyler vardı. İki zıt duygu aynı anda üstüne yükleniyordu. Gözyaşlarını tutamayan Halru oğlunu kucaklarken hıçkırarak ağlamaya başladı. "Hepsi benim suçum , sizi oraya göndermemeliydim." Yan tarafta baba oğulu seyreden Este genzini temizlercesine ses çıkararak dikkatleri üzerine çekti. "Bırakalım biraz daha dinlensin, Jigarı yormayalım şimdiden" Kulağa öneri gibi gelse de aslında bulundukları yer Este idaresindeki bir hastaneydi. Önerileri emir sayılırdı. Önden Este be asistanı çıktı, bir kaç saniyelik bakışmanın ardından "tekrar geleceğim" minvalinde söylenerek çıktı. Oğlu uyanmıştı.Kapının dışında Este gözlerini asistanı ve Halru üzerinde gezdirdi. Onun uyandığını kimseye söylemeyin, akşam onu gizlice buradan çıkaracağız.
Herkes dışarı çıktıktan sonra Este fısıldayarak odanın içinde bariyer oluşturmaya başlamıştı. Bir kaç saniye içinde bariyerin yeterliliğinden emin olmuştu. Odasında tek süs olan duvar halısını sıyırdı. Fısıltılarla seslendi. "Luqui, derqaun, boanum "
Fısıltının ardından duvarda bir kapı görüntüsü belirdi.
Kapının önünde cebinden çıkardığı bir tılsımı anahtar deliğine sokarak tutuşturdu. Kapı aralanınca içeri girdi. Dışarıdan tek katlı gözüken revirde önüne çıkan cam korkuluklar işe çevrili ahşap basamaklı merdiveni tırmanmaya başladı. İlk adımını atmadan önce seslendi. "Yeda " ....
Yanıt gelene kadar bekledi. Kısa sürenin ardından ona izin veren "re " . ilk adımını attı . " Dıva" "re" ikinci adımını attı. "Zetr " "Reyyan" üçüncü adımını attı. Merdiven genişleyip ona yola açtı. Onlarca dakika yürüdükten sonra bir kapıya geldi. Yeni bir tılsımı anahtar deliğine sokup tutuşturdu. Kapı açıldı. Odanın içine girdi. Odanın ortasında bir masa ve üzerindeki bıçak ve şamdandan başka bir şey yoktu.Elini kesesine uzattı , keseden çıkardığı mumu şamdana koyup fısıltı ile konuşmaya başladı. Mum yanmaya başladığında "Usta Pavon dediğiniz gibi çocuğu revirden çıkarıp babasına teslim ettim. Çocuk hiçbir şey hatırlamıyor. Olaylar sırasında yaralı olduğu için kendinde değilmiş"
Kısa süren sessizliğin ardından Usta Pavon'un sesi duyuldu. "İşleri dediğim gibi yapacaksın Este, sadece dediğim gibi" Ustasının bıkkın ve otoriter sesinin hiç alışık olmadığı şekilde sert olmasına şaşırmıştı. Konuşma sonlanırken kendi kendine "dediğin gibi olacak usta merak etme " diye tekrar etmişti.
Konuşmanın ardından Este hızlı adımlarla harekete geçti. Geldiği yolu hızlıca dönerken çıktığı kapıları mühürlemeyi ihmal etmemişti. Dakikalar içinde kendi odasına vardı. Odasındaki duvar halısını örtmeden hemen öncesinde elini kapının üzerinde gezdirerek kapıyı gizledi. Bu kapının varlığını Usta Pavon ve kendisinden başka kimse bilmemeliydi. Masasına geçip bu kaçışa nasıl yardımcı olabileceğini düşünmeye başladı. Bir tütsünün yanması süresince düşünmek istedi. Bu çocuğa zarar gelmeden kimseye farkettirmeden İsefan'dan nasıl çıkarabilirdi. Aklına kendi çocukluğu geldi. Yıllar evvel büyünün bu kadar değer görmediği zamanda evden kaçmış , bir kervana katılıp İsefan' a gelmişti. Ancak onu takip eden kimse yoktu. Bu çocuğun hayatta olduğunu bilmeleri halinde hem çocuğun hem de ailesinin başına ciddi dert açılması işten bile değildi. Nasıl yapmalıydı???Çırağına seslenerek " acil bir işim var, bir süre sana emanet buralar" dedi ve odayı terketti. Acele ile dışarıda ki kalabalığı yararak kenar mahallelere doğru yol aldı.
Yn: Artık belli bir sayıda yorum ve oylama gelmediği sürece yayınlamayı düşünmüyorum. Kitabı yazmaya devam edeceğim ancak yeteri ilgi yoksa yayınlamayacağım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hırsızın Çırağı
FantasiHayat serüveni daha yeni başlayan bir çocuğun yükselme hikayesi... Herşey bebeğin, hırsız tarafından bakıcısının ellerinden alınması ile başlıyor. Bakıcı yaralanan ruhunu tedavi ederken olanların hikayesi... Yoksunluğun, Yetisizliğin kapısında kor...