Sabahın erken saatlerinde Harlu kalktı. Gerekli belgeleri alarak hancı Aksak'ın yanına gitti. Hancı onu bekliyordu. Hızlıca bir şeyler atıştırdılar. " Hadi gidelim evlat" Yaşlı hancının heyecanı Harluya garip gelmişti. Tan tapınağına babası tarafından ilk kez götürülen çocuk gibi hissetmişti. Eline bir havlu tutuşturulup ılık şarapla yıkanması eksikti. Bakımlı şehrin sokakları henüz tenhaydı. Bir yandan seyir zevki sunarken bir yandan da şehri gözlemleme fırsatı tanıyordu. Vücudu sakin bir izlenim verse de teyakkuz halindeki ruhu, zihnine aralıksız veriler sunuyordu. Misal 10 ayak önünde giden adam yanındaki kadına bir şeyler anlatıyor, kadını etkilemeye çalışıyordu. Öfkelendiği ya da istediği olmadığı zaman kadından uzağa vücudunu döndürüyor belinde taşıdığı kılıcı açığa çıkarıyordu. Belli ki taşıma iznini yeni edinmişti. Geride kaldığında kadına yaklaşmak için her koştuğunda kılıç, adımlarına dolanıyordu. Önlerinden köşe başını döndüler. Halru, bu sırada kadının adama alaycı bakışlar ile belli belirsiz güldüğünü bile farketmişti. Kadını, dönüşüyle gördüğü ince beli yüzünden soprano bir solist olarak hayal etmekten kendini alamamıştı, gülümsedi. Aksakın peşinden yetişmeye çalıştığını farkedince hızlandı.
Şehir ilk bakışta 4 bölgeye ayrılmış gibiydi. Okul ve askeri kışla Lordun konağının iki yanında şehrin tam ortasında konuşlanmıştı. Etrafında iki hilal gibi dizili resmi binalar yerleşmişti. Onları da çepeçevre saran muhtelif binalar. İsefanda mesleğiniz size bir sınıf sağlamazdı. Büyücü, şifacı ya da asker olmanız diğerine üstünlük için pek anlam katmazdı. Belki belki Baş büyücü, muhafız başkomutanı olmak...Bu çıkarımı , hem Cundi'nin hem de Aksak'ın sözlerinden edinmişti. Şehir kendi imarıyla sınıfları yıkan işlevselliğe davet eden bir çağrı gibiydi.
Büyücüllerin bu kadar fazla olduğu İsefanda, Kadem gibi büyü kuleleri ya da binaları görmek imkansızdı. Bunu sorduğunda ; Aksak " Büyü, alçak gönüllülüğün eğitimini Kral Zoliandan aldıysa burada uygulamasını yapıyor" diyerek gevrek gevrek gülmüştü. İsefanda savaş, ölüm-kalım veya karşı tarafın rızası olmadan yetisiz lere büyü yapmak ağır suçtu.
Uzun yürüyüşlerinin sonunda " İşte geldik, aslında buraya at arabası ile gelebilir daha hızlı olabilirdik ama şehri tanımak istediğini farkettim."
Bu sözlerin üzerine Harlu tebessüm etti. "Hadi girelim"
İçeri girdiler yapmak istediği iş için memur ile konuştular. Gerekli belgeleri sundu. Satış için loncaya yetki verilmiş iki han vardı bunları gezmek için yanlarında bir memur ile çıktılar.
Tam da Aksak hancının şüphelendiği gibiydi durum. İki tane uzun süredir kullanılmayan metruk yapı gösterilmişti onlara. Fiyatları da oldukça yüksekti. İçine düştüğü oyunu anlayan Halru, ömrünün sonuna kadar Kogele sırtını dayamayı düşünmüyor, karlı bir anlaşma peşinde koşuyordu. Lonca memuru başka yerlerde var, loncaya gidip bilgilerini alayım dese de Ticaret Loncasına dönmek yerine yarın yeniden geleceklerini söyleyerek ayrıldılar. Hanın yolunu tutan Harluyu, Aksak başka yöne çekiştirdi. Simyacıların binasına doğru götürdü. Şatafatlı sunuma sahip binanın geniş pencereleri güneşin yansımasıyla parlıyordu. Gümüşün kalay ile yıkanmasıyla elde edilen pahalı aynalar yerine katranımsı bir madde kullanarak yaptıkları aynalar ile donatılmış bir girişi olan binada her çeşitten insanı görmek mümkündü. İçeriye girmek için bilgilerini Simya evinin kahyalarına söylemeleri kayıt yapmaları gerekliydi. Kapı kahyasına kendilerini tanıttılar. Baş kahya Venu'yu görmek istediğini söyleyen Aksak "kardeşin geldi dersin" diye eklemişti. Kapı kahyası , ustasının böyle bir kardeşi olduğunu öğrenince şaşırsa da bir şey demeden ustasının yanına yöneldi.
" Usta kardeşin olduğunu söyleyen biri var, Bir bacağı aksıyor."
" içeri çağır, gelen gerçekten de benim kardeşim."
" Uzun yıllar oldu, annemizin ölümünden sonra seni ilk defa görüyorum. Bu sürprize ne sebep oldu. "
Sözlerin sahibi baş kahya yirmilerinin sonunda bir delikanlı gibi görünüyordu. Yetisizleri erken vuran yaşlılık hastalığı Simyacıyı es geçecekti.
" Seni fazla meşgul etmek istemiyorum abi, sen simya okuluna girdikten sonra kendi içine kapansan da ailemizden kalan mülkü paylaşmamız gerektiğini düşünüyorum.
" Aksak Ven, sen hiçbir sebebi olmadan bir işe girişmezsin. Şimdi söyle 15 yıl oldu annem öleli. Neden şimdi?"
" Kendi hissemi bu genç adama satmak istiyorum, fiyatta anlaştık . Yaşamımın sonlarına geldim. Sağlığım iyi değil. Artık gönlümce miskinlik yapmak istiyorum."
"Seni anlıyorum "
Sabırsızlanan Harlu söze girdi " efendim ücret olarak ne kadar düşünüyorsunuz?"
" Sabır genç adam, sabır lütfen" Harlu sustu ." Yarın sabahın ilk ışıklarıyla handa olurum, şimdilik gidebilirsiniz."
Hana dönerlerken vakit öğleni çoktan geçmişti. Yol boyunca konuşan Aksak Ven, mal satışı işe ilgili bir çok ayrıntıdan bahsetti. Ticaret Loncasını aracı olarak kullanmadan mülk almanın yollarından bahsetti. Satıcı ve alıcı bir araya gelip anlaştıktan sonra loncaya başvuracaklardı . Anlaşmalarının tamamlandığını bildirir belgeleri imzaladıklarında loncaya anlaşmaya tanık oldukları için cüzi bir ücret ödenirdi. Hanın önüne geldi hancının karısı Vasa ve Nadri'nin sesi arka taraftan geliyordu. Fonasyonu yavaş yavaş düzelen Nadri keyifle bir şeyler söylüyor, gülüyordu. Arkaya bahçeye geçen Halru emekleyen Jigar'ın kardeşinin etrafında çabalayarak hareketi edişini izledi. Yanlarına gidip oturdu. "Sanırım yumuşuyorum "Ertesi sabah Halru erkenden kalktı. Aksak Ven'e yardım etmek için çalışmaya başlamıştı. Bahçede odun kırıp onları içeri taşıdı. Taze ekmek için fırını yakması gerekiyordu, fırını yaktı. Hamur teknesinin başında aksi şekilde bağıran hanın aşçısı ve Ayyaş Halon'un önce kavgalarına tanık oldu, sonra ikisinin de emirlerini takip etti. İlk müşteriler aşağı indiğinde tüm hazırlıklar tamdı. Halru ile Ven açlıklarını bastırmak için oturduklarında kapıdan içeri giren Simyacıyı gördü. Simyacı çırağına işaret etti, çırak belgeleri masaya bıraktı. " Vasa beni görmesin." dedikten sonra Handan hızlıca ayrıldı. Belgelerde tüm han üzerindeki haklarını kardeşi Aksak Ven'e devrettiği yazılıydı. Yemekten sonra Halru be Ven gidip anlaşmayı Loncaya onaylattılar. Hanın üçte iki hissesini satan Ven ölene kadar ortaklığına devam etmek aile işini yürütmek istediğini söylemişti. Halru yeni taşındığı bu şehir de zorluk yaşamaktansa ortalık tercih edecekti. Artık bir hanın sahibiydi. Boz Kurt Çanı Hanı....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hırsızın Çırağı
FantasiaHayat serüveni daha yeni başlayan bir çocuğun yükselme hikayesi... Herşey bebeğin, hırsız tarafından bakıcısının ellerinden alınması ile başlıyor. Bakıcı yaralanan ruhunu tedavi ederken olanların hikayesi... Yoksunluğun, Yetisizliğin kapısında kor...