Ayyaş Halon'un gruba katılmasıyla ilginç bir grup olmuşlardı. Kogel Ticaret Evi'nin de desteğiyle İsefan' a giden bir kervanda kendilerine yer bulmuşlardı. Üç gün sonra hareket edecek kervan için hazırlıklara başladılar. Halru her ne kadar Kogelden destek alacağını bilse de Tasarruf etmek istemişti. Yol için yeterli erzakları aldı. Gezerken bir silah tezgahı gördü kendisine bir iki hançer almak niyetindeydi. Tezgahı incelerken üzerinde Anka işlemeleri bulunan bir yay ve oklarını görünce aklına Kogelin okçuları gelmişti. Sıkı bir pazarlıktan sonra 300 gümüş (3 altın) e okları ve yayı aldı. Gezinirken üzerinde kurt işlemesi olan kısa kılıç gördü. Kurdun "ona bildiklerini öğret" tavsiyesi aklına geldi. Neredeyse tamamen pas tutmuş kısa kılıcı eline aldı. " Genç asil o kılıç sizin için uygun değil, iki tarafı da künt, silahtan daha çok süs eşyasıdır" dese de tüccarı dinlemedi. Fiyatını sordu. Müşterinin niyetini çoktan okumuş olan tezgahtar anında çark etti." Efendim çok değerli, nadide bir parçadır...fiyatı da 500 gü..."
" Sapına kadar paslı, iki tarafı da künt kılıç mı? Boşversene sen. Şimdi burdan ayrılıyorum. Kogel müfettişleri ile gelip beni kazıklamaya çalıştığı anlatacağım "diyerek Kogel yöneticisi Yaşlının verdiği yüzüğü gösterecek şekilde çenesini sıvazladı. " Durun genç efendi beni yanlış anladınız, fiyatı 500 gümüş olsa da bu kılıcı size hediye edeceğim" "Hediye etmene gerek yok 50 gümüş vereceğim kılıç için"
Bu sözleri duyan satıcıyı bir rahatlama almıştı. Kılıç bu kadar bile etmezdi. " Genç asil çok cömert" derken bir yandan Kılıcı Tişnoba timsahnın sırt derisinden yapılma sert kına yerleştirdi. "Bu size hediyemdir, ısrarcı olacağım. Lütfen kabul buyurunuz Genç Asil" Halru bu duruma sevinmiş ancak donuk yüzüyle bunu belli etmemişti. Aldığı silahları büyücü kesesine koyarak uzaklaştı. Yanında gölge gibi duran Ayyaşın dudaklarından, yirmi adım kadar uzaklaştıklarında " iyi pazarlık yapıyorsun Halru. Medith sana çok şey katmış" sözleri döküldü. Ergenliğe adım attığı ilk zamanlarda Medith ona hamilik yapmıştı. Ayyaşa cevap vermedi, hana giden yolda yürüyüşlerini sürdürdüler.
Kalan günler olaysız geçmiş, yola çıkma zamanı gelmişti. Nadri at arabasına binerken elindeki kızını Halruya verdi. Arabaya bindikten sonra bebeği geri almıştı. Ardından Jigar'ı taşıyan Ayyaş bu seramoniyi taklit etti. Halru arabaya bindiğinde oldukça geniş olduğunu gördü. Tek kapılı arabadan içeri girince tam karşıda iki bebeğin sığacağı bir beşik vardı. Beşik Kogel mühendislerinin buluşuydu. Yol boyunca maruz kalacağı sarsıntıları enerji olarak yedekleyen bir düzeneğe sahipti. Tüm yolculuk boyunca emdiği sarsıntıları depoluyordu. Dört ayaklı, her ayakta tekeri olan bu ilginç beşiğin ayaklarından birinin üzerinde Hussia dilinde yazı kabartması vardı. Mühendise bunun "başlat" anlamına geldiğini öğrenmişti. Mandal tam tur döndüğünde beşik depoladığı enerjiyi hafif sallantılar olarak dışarı vuruyordu. Bebeklerin yanı başında Nadri tek başına oturmuş, karşısına Ayyaş kurulmuştu. Halru, Ayyaşın yanına oturdu. Pek keyfi olmayan, kafası iş muhasebesi ile meşgul Halru, arabanın perdesini sıyırdı. Kafasını cana dayayıp perdeyi tekrar kapadı. Yolu seyre koyulan Halru yirmi beş yıl boyunca Madal'da kalmıştı. Sakin bir hayatı olmasa da bundan önce hiç yaşamadığı son dört ayını düşünüyordu. Bir taraftan Kogel yöneticisi, kraliyet üyeleri ile tanışmasını, Nakil düzeneği ile yolculuk yapmasını düşünüyordu. Diğer taraftan da İsefanda planladığı sakin hayatı düşünüyordu. Yolculuk sakin tempoda devam ederken Kervan şefi Cundi'nin bağıntısı ile kendine geldi. Nadri ve bebekler uyuyordu. Halon ise huzur dolu bakışlarını beşikte gezdiriyordu.Arabadan inen Halru gittikleri İsefan hakkında daha fazla bilgi almak niyetindeydi. Cundi'nin yanaştığı kamp ateşine ilerledi. Konuşma başlatmak için istekli değilmiş gibi oturdu. Konuşma gayretinden ziyade susuyormuş gibi yapması karşısındaki insanları hep daha konuşkan hale getirirdi. Ateşi seyre koyulmuş gibi görünürken Kervan Şefini süzüyordu. Uzun saçlarını ensesinde bileziğe benzeyen bir toka ile toplamıştı. Siyahlı beyazlı saçlarının aksine klingon sakalı simsiyahtı. Sol kulağının arkasında saçları ile kapamaya çalıştığı yanık izi görülüyordu.
" İsefan'a ilk gidişin mi genç adam"
" Öyle de denebilir"
"Genç adam, İsefan'ın tarihi Büyük Fatih Zoliana kadar uzanır. Küçük bir yerleşke iken, büyüyü reddetme yemini eden büyücülerin ilticasıyla yerleşke büyümeye başlamıştı. Zoliandan 4-5 nesil sonra büyücüler , bu yemini etmeden İsefanda yaşama fırsatı bulmuşlardı. Büyücü sınıfı orada tekrar güçlenme fırsatı yakalasa da Kadem İmparatorluğunda yaşadıkları hataları tekrar etmek istemediler. Orada büyü yeteneğine sahip gençleri yetiştirmeye başladılar. "
"İlginç. Peki büyü okulunun orada olması insanları ürkütmüyor mu?" Halru tüm sohbet boyunca ilk sorusunu sormuştu. Küçümseyerek bakış atan Cundi sözlerine devam etti "Aksine hayatın en canlı olduğu şehirdir İsefan. Eğlenceler daha canlıdır. Sokaklar büyücü üretimi bir şeyler satın almak için gelen yabancılarla doludur. Bazen bir devlet adamı hatta büyü direnci olduğunu iddia eden Savaşçılar bile sıraya girer. Kaleler bile surlarının sağlamlaştırmak için büyücülerden destek almak ister. "
Cundi ve Harlu sohbetlerine yol boyunca devam ettiler. Merak ettiği bir çok şeyi öğrenen Harlu yemeğini yedikten sonra uyumak için arabanın altına tulumunu serdi. Karanlıkta rüzgara karışan yabanıl sesler düşüncelerine karışıyordu.
"Kararımı verdim; İsefan da ne yapacağımı biliyorum. Halon için bir han bakarım. Bunu onlar işletirken bende büyü malzemelerini temin edecek girişim kuracağım" Gözlerini kapatarak daldığı hayalleriyle, kendisini uykuya verdi.Sabah hızlıca bir şeyler yedikten sonra Cundi ile sohbete başlamışlardı. Kervanda iki yolcunun kayıp olduğunu öğrenen Cundi "işlerimle ilgilenmeliyim " diyerek ayrılmıştı.
Kısa bir süre kervana doğru koşuşturan kayıp yolcular belirdi. Yeterince zaman kaybetmişlerdi.
Cundi bağırarak kervanın yola çıkma emri verdi. Yolcular toparlandıktan sonra kervan ilerlemeye başladı.Biraz daha at binen Halru yorulduğunu hissedince at arabasına atını yedekledi. Arabaya koşturdu. Nadri ile bakıştılar. Kızın gözlerindeki minnet duygusu Harluyu boğuyordu. Konuyu dağıtmak için kısa süren tek taraflı sohbet başlatsa da başarılı olamamıştı. Bakışları yolu seyre döndü. Ağlayan bebeklerin sesi ile Ayyaşın horultusu kesilmişti. Jigar'ı kucaklayan Nadri'nin yanına oturan Ayyaş Halon jin'i ( Nadri'nin kızı) ellerine aldı. O da onu susturmaya çalışıyordu. Bebekler beslendikten sonra uyku seferlerine kaldığı yerden devam etti. Tüm gece bebeklerin ağlamaları ve kabuslarından gözüne uyku girmeyen Nadri fırsatı değerlendirmeyi bildi. Uyumuştu.
Halru çocukluğunu hayal meyal hatırladığı Kızı seyrederken Ayyaş'ın sözleri kulağında çınladı. "Şimdi me olacak, ne yapmayı planlıyorsun."
" Halon sende biliyorsun ki ikimiz de kaçmalıyız. Kont Wirde ölmüş olsada varisleri hala hayatta. Ben babalarının ölümüne neden oldum, sen de torunlarını kaçırdın. Wirde'nin kuzeni veliaht prens ikimizden de nefret ediyordur "
Bir çırpıda bunları sarfeden Harlu konuşmaya devam etti. İnfirmi Krallığı içinde veliaht prensin nüfuzunun en az uzandığı yer İsefan. En azından çocuk büyüyene kadar sizle kalacağım."
" on sekize gireli bir ay oldu biliyorsundur. Bu kıta da için evlilik için yeterli yaş. Eğer oyunu sürdüreceksek ayrıntıları şekillendirmeliyiz." Halru cevap vermedi. Yüzüne örtüsü çekili Nadri tüm sohbete tanık olmuştu. Kızının ihtiyaç duyacağı babaya sahip olmasını istese de teninde bir erkeğe yer olmadığını düşündü. Yine de sabretmeye karar verdi. En azından yanında olacak kişinin ona çocuğunu geri getirmiş Harlu olması Nadri'ye teselliydi.
Halon ağzını açtı bir şeyler söyleyecekti. Bekledi, uzun süre bekledi...."O zaman bu küçük ailemizin ilk yolculuğu olsun"
Bir önceki bölümde de demiştim. Yazmayı bırakmayı düşünmüyorum. Siz okuyucularım tarafından motive edilmek isterim. Esen kalın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hırsızın Çırağı
FantasyHayat serüveni daha yeni başlayan bir çocuğun yükselme hikayesi... Herşey bebeğin, hırsız tarafından bakıcısının ellerinden alınması ile başlıyor. Bakıcı yaralanan ruhunu tedavi ederken olanların hikayesi... Yoksunluğun, Yetisizliğin kapısında kor...