Bir gün önceden kararlaştırmışlardı. Bozkır Ayışığı hanına gidilecekti. Bu yüzden akşam ki çalışmalarını kısa tutmuşlardı. Kasım heyecanını saklayamıyor, bu akşam Periye açılacağından bahsediyordu. Jigar ise kendilerinden bir kaç yaş büyük kızın olumsuz yanıt vermesini bekliyordu. 2 ay önceki gösteri öncesi bunu dile getirmişti. Kasımın kontrolsüz öfkesiyle o zaman tanışmıştı. O gün aldığı karar sonrası bu meseleye karışmamayı ve fikirlerini söylememeyi seçmişti.
Her zamanki gibi erkenden giderek önlerden yer kapma hevesiyle yola çıkan ikili Tüccar Conten'in evinin bahçe kapısından çıkarken muhafızların şefi olan Kasımın babası tarafından durdurulmuştu. Havadan sudan konuşmak isteyen baba, oğlunun kıvranışını bir türlü anlamamıştı. İkiliye bakan Jigar kıs kıs gülerek arkadaşını izlemişti. On beş dakika süren sohbet sonrası gecikmişlerdi. Hızlı gitmek için ata binmeyi akıl edemeyen Kasımın ardından baka kalan Jigar da koşmak zorunda kalmıştı. Arkadaşına yetiştiğinde 5. Bölge de ki hanın sokağına varmışlardı. Hanın kapısında biraz soluklanırken içerden müzik seslerini duyuyorlardı.
"Sol re mi la..."
"Dolunayın altında öptüğün
Saçlarından kalbine zincir ördüğün
Söyle bu kaçıncı sevgili
Gecenin kör karanlığında bindiğin
Beni limanda bırakıp giden
Söyle bu kaçıncı gemi...."Kasım onu alıp götüren sesi mest olmuşcasına dinlemeye devam ederken Jigar kapıya uzanmıştı. Sessizce içeri girdiler arkalarda duvar dibinde bir yer bulmuşlardı. Bebeğin uykusunu bölmekten korkan adımlarla yerlerine geçmişlerdi. Kasım bir an Peri ile göz göze gelse de kız çoktan şarkısına dönmüştü.
"Yurduna tekrar vardığında
Umudum olacak değil mi?
Sana kucak açtığımda
Bahşeder misin?
Dönüşünle birlikte
Dönüşünle birlikteeee
Esrik öpüşlerini.."Biten şarkının ardından Hancının göz işareti ile alkış başlamıştı. Kemancı Dızo , kemanını kucağına almış , elindeki kuru bezle tellerde kalmış reçinenin fazlalığını alıyordu. Peri masalarda dolaşıyor bahşişlerini toplamaya başlamıştı. İkilinin on ayak ötesinde irice biri Perinin önce kulağına bir şeyler fısıldadı. Altı kişinin oturduğu masadaki arkadaşları neden bahsedildiğini bildikleri için kahkahalarla gülüyordu. Kız bir şeyler söyledi, aldığı cevabı beğenmeyince adam, kalçasından tutup kucağına almaya çalışmıştı. Peri refleksle masada ki içki kupasını adamın suratıma boca etti. Hancı, Kemancı Dızo ayağa kalkacakken iri yarı adamın kafasına inen kılıcın kabzasıyla kısa bir sessizlik peydahlandı. İri yarı adamın, önce kızın kalçasındaki eli düşmüştü sonra tüm vücudu yere kapaklanmıştı. Sessizliği bozan ise Peri'nin "sana benim işime karışabileceğini kim söyledi" haykırışıydı. Masadaki beşliden ikisi yerdeki arkadaşlarını kaldırmaya çalışırken diğer üçü Kasıma saldırmaya hazırdı. Biri sağından biri karşısından yumruklarını sallarken arkadan inleme gelmişti. Arkadaşının zor durumda olduğunu gören Jigar yardıma gelmişti. Kılıcıyla Kasıma saldıran adamın diz kapağının arkasını vurup diğer bacağını tekmelemiş, dengesini kaybetmiş olmasını da fırsat bularak kafasını masaya vurmuştu. Kısmen alkolün kısmen de darbenin etkisiyle yığıldı. Kasım soldakinin yumruğundan tutup sağdakine siper etti. Herpes o sorada sağdakinin ensesine yumruğunu indirmişti . Geriye sadece iri adamı kaldırmaya çalışanı ikili kalmıştı. Elindeki bıçakları fırlatan Herpes her ikisini de paçalarından yere sabitlemişti. İkiye iki süreceği belli olan kavga kısa sürmüş muhafızlar gelene kadar sarhoş oldukları her hallerinden belli olan adamlar kapı dışarı edilmişti.
Etraftan alkış, beğeni bekleyen ikili ise etraflarındaki şaşkın sessizliğin anlamını çözmeye çalışıyordu.
Hancı "hemen burayı terkedin neye bulaştığınızı bilmiyorsunuz." diyerek gençleri dışarı kışkışladı.
Dışarı çıktıklarında karşılarında yeni 3 yüzün onları beklediğini gördüler. Yakalayın oradalar diye bağırdı birisi. Kendilerine doğru koşanları gören Kasım hadi tabana kuvvet kaçalım derken bir yandan koşmaya başladı. Mesafeyi açtıktan sonra İlk aradan sağa dönüp ilerlemeye devam ederlerken"sen düz eve git ben onları dolaştıracağım" diyen Jigar yavaşladı ve uzaklaşan arkadaşının sırtını izledi. Yol kenarında dizili fıçıların ardına saklanan Jigar fazla beklemeden 3 kişi soluk soluğa ona yetişmişti. Soluklanmalarına fırsat vermeden en yakındakine tekme savurup geldi yoldan geri döndü. Hana doğru koşuyordu. Günü kapatan, malzemelerini toplayan sokak satıcılarının arasından koşarak çıkmaz yolun sonuna geldi. Hızlanarak güç alıp kamalarından bir tanesini duvara fırlatarak üzerine sıçradı, tekrar yukarı uzanırken el hareketi ile kamasını çekti . Duvarın tepesinde doğruldu. Adamların kendisine yetişmediğinden emin olunca duvarın diğer tarafına atlayarak gözden kayboldu. Hareketli dakikaların ardından ıslık çala çala evin yolunu buldu. Konağa geldiğinde Kasımın panik içerisinde babasını aradığını görünce "geldim bana yetişemediler " . Arkadaşını sağ salim gören Kasım olduğu yere uzanıp derin bir oh çekti. Jigar " biliyorum ama yine de endişe ettim." Kemancı ve kızından biraz bahseden ikili sohbetlerine konudan konuya atlayarak devam ettiler. Taki muhafız komutanın kendilerine doğru hışımla geldiğini görene kadar.
Muhafız Komutanı (mk)"Ne yaptın sen , şehirde olay çıkarmak da ne demek."
J(önce onların yaptıklarını...)
Mk: Genç efendi siz karışmayın lütfen. Cezalısın genç adam.
Adamlarına işaret ederek oğlunun bileklerine bağı geçirerek, konaktaki ceza koğuşuna kadar eşlik etmelerini emretti.
Ona iki gün boyunca yemek su verilmeyecek. Emrimi çiğnemeye cesareti olan denesin.
Muhafız komutanın bu çıkışı işe birlikte Kasım derdest edildi. Ne olduğunu anlamamışlardı. Alt tarafı 3-5 serseri değil miydi?
Kasım götürülürken serzenişte bulunan Muhafız Komutanı "üç beş serseri ha ! O serserilerden biri şehir lordunun oğluydu. Neye bulaştığınızı bile bilmiyorsunuz."****
Şehir lordunun konağı
"Efendim, genç efendiyi bulduk, hafif sıyrıklar ve bir kaç ezikten başka yarası yok"
Lord " yapanları buldunuz mu?"
"Hayır maalesef efendim. Gecenin karanlığında kaybolmuşlar. Biri ikiz kılıç kullanıyormuş. Attığı hançerlerin üzerine basarak yüksek duvarları aşarak kaybolmuş. Görgü tanıklarına göre 16-17 yaşında gençler olduğunu düşünüyoruz."
"Kime sataştığını bilmeyen iki sersem desene. Aramayı sürdürmenize gerek yok. Oğluma ders olur umarım."On yıl önce lordun konağındaki suikast girişiminde karısı ve kızları öldürülmüş, o sırada kale dışında olan oğlu için av partisi düzenleyen lord ev sakinlerinin kanlar içinde yattığı sahneyi bir türlü unutamamıştı. Ancak zamanın sunduğu kabulleniş acısını hafifletmişti. Geriye kalan biricik oğlu ile yanlış yaşamaya başlamıştı. Ancak oğlu o günün sonrasında içine kapanmış, uyumsuz, kavgacı bir ruh haline girmişti. Eskiden şehrin gözbebeği, geleceği gözüyle bakılan çocuk arsız bir genç adama evrilmişti. Kendisini tüm akrabalarına kapatan genç efendiye, serserilik yapan ayyaş ve kumarbazlar eşlik ederken babası da artık onu böyle kabullenmek zorunda kaldı.
Ne lord ne de yaveri bu durumdan ders almayacak olsa da umut etmekten başka bir şey ellerinden gelmiyordu.*** Genç efendi günün erken saatlerinde alkolünde etkisini azaltmasıyla kendine gelmişti. Sırtı bacakları her yeri ağrıyordu. Kendinden bir kaç yaş küçük çocuklar tarafından madara edildiğini düşünüyordu. Bu kadar ufak bir şeyi bile çözemezken kendi intikamını nasıl alacaktı. Eline geçirdiği şarap bardağını kafasına diktiği sırada hizmetçisinin ayak sesleriyle irkilip ona döndü. Uzun zamandır akıl hocası gibi davrandığı bu hizmetçisi ile dertleşmeye başladı. Kimdi o iki genç? Onları nasıl bulacaktı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hırsızın Çırağı
FantasyHayat serüveni daha yeni başlayan bir çocuğun yükselme hikayesi... Herşey bebeğin, hırsız tarafından bakıcısının ellerinden alınması ile başlıyor. Bakıcı yaralanan ruhunu tedavi ederken olanların hikayesi... Yoksunluğun, Yetisizliğin kapısında kor...