17. İkinci gün; Hırsızın Çırağı

15 3 5
                                    

Sabah erkenden kalkan Jigar, etrafındaki konuşmalara kulak kesildi. Nasıl bir sınav olacağını tartışan öğrenciler çeşitli teorilerini öne atıyorlardı. İpek kıyafetleri ince yapılı olan On bir yaşında bir çocuk " büyü becerisini test edecekler" dedi. "Ben yapabiliyorum siz kendinize bakın" diye ekledi. Bir başkası iri cüssesini masanın üstüne çıkararak "güç testi yapılacaktır, en iyi büyücüler sağlıklı vücuda sahip olanlardır" dedi. Şık kıyafetlere sahip bir tanesi elinde kılıç varmışcasına hareketler sergiledi. " savaş becerileri.... Bu sırada Jigarın çekingenliğini gören hemen hemen aynı yaşlarda yek diğeri "boş ver  her zaman böyle aptal tiplere dek gelebilirsin." Jigar gülümsedi başını salladı. "Merhaba ben Marv" demişti sesin sahibi. Sarı eski bir kıyafet giyiyordu. Kulaklarının arkasından uzanan saçlarında yer yer beyazlıklar vardı. Jigar çocuğu dikkatle izledi. Sesini çıkarmadı. Elini kendi omzuna götürüp avuçlayarak Zolian kıtasının geleneksel minnetini sundu.

İçeri gelen kıdemliler hepsinin tek sıra olmasını istedi . Kıdemliyi takip ettiler 201 kişinin oturacağı yer minderleri serilmişti. "Herkes boş bulduğu yere otursun, sessizce beklesin" Hipnotize olmuş gibi Usta büyücünün emrini yerine getirdi. Ji-ji ikilisi birbirinden epey uzak kalmışlardı. Jigar başıyla kardeşini selamladı, beklemeye koyuldu. Güneş sınav alanına en yüksek perdeden vurmaya başlayana kadar kimse sesini çıkarmadı. İçinden acaba sabrımızı mı sınıyorlar diye düşünenler olmuştu. Uzun süren beklemenin ardından sessiz kalmaları Usta Mugan'ı beklediklerini öğrendiler. Jigar gece iyi uyumuştu ama esnemeye başladı. Bir bitkinlik hali üzerine çöktü. Gözleri ağırlaşıyordu. Uykuyla olan mücadelesinde yenik düştü.
" Bir süre uyuduktan sonra uyandı, akşam karanlığı çökmüştü. Aday öğrencilerin bir kısmı dayanamamış uyumuştu. Yeşil büyücü elinde bir parşömeni maviliye üstadına sundu. İnceledikten sonra -uyuyanların hepsini ele, bu sene çok öğrenci var. Kalabalığın kontrolünü rahat yapamayız
-Efendim içlerinde Usta Pavonun önerdiği öğrenci var.
- Ben adil birisiyim çağır onu neden uyumuş öğreneyim
- Jigar gel usta seninle konuşacak
- Pavon senin büyük potansiyelin olduğunu söylemişti. Daha göz kapaklarına hükmedemiyorsun. Yine de sana bir şans vereceğim. Büyü ölçüm kristalini getirin.
-Baş üstüne efendim.
On dakikalık bekleme sonunda bir ayak çapında bir küre getirildi. Küreye elini koyması istenince Jigar denileni yaptı. Küre sarardı, yeşile döndü, mavi oldu sonra kızıllaştı. Ustanın gözleri dikkatle açıldı. Acaba bı yaşta gri görebilir miydi? Kızıllaşan  ansızın rengini yitirdi saydam hale geldi. Sınavda başarısız olmuştu. Kardeşine döndü bir şeyler diyecekti, Jin başarılı olmuştu " abi üzülme bir daha ki seneye denersin."
" Evlat kardeşini duydun gitmen gerek..."

Jigar ayağa kalktı portala doğru yürüdü. Kimseye bakmaya cesaret edemedi. Başını eğip portala girdi. Kapıda heyecanla bekleyen babasını gördü. Durumu anlayan Harlu elini oğlunun omuzlarına koyarak eve götürdü. Nadri ve Harlu Jin hakkında, okul hakkında... bir şey sormadılar. Besbelli jigara zaman tanımak istediler. Yedi gün yataktan çıkmayan Jigar artık Hanın odalarında dolaşır oldu. Anne babasına yardım ediyordu. Dedesi gibi yemek yapmaya karar vermişti . Evde ki sorumluklarından arta kalan tüm zamanı mutfakta geçirmeye başlamıştı. Hatta bu işte o kadar yetenekliydi ki aşçı onun için İnfirmi sarayının gelecekte ki baş aşçısı demeye başladı. Ünü tüm İsefan'a yayılmıştı. Yakın kale ve şehirlerden asiller bile onun yemeğini tatmaya geliyordu.
Jin ile ayrılalı 3 yıl olmuştu. Artık aşçılık yeteneklerini iyice ilerleten Jigar reddedilmenin verdiği baskıyı yavaş üstünden atabildi. Kurt'un ona söyledikleri Halru'nun kafasından bir türlü çıkmamıştı. Çocuğun potansiyeli olduğuna inanmıştı. Olmadığını anlayınca eski mesleğinin inceliklerini öğretmeye başladı. Bir iki çalışma sonrası algısı yüksek Jigar sahaya çıkmaya hazırdı. Bir iki küçük kap kaç işinden sonra babasının aylardır almaya çalıştığı fakat şehir lordunun onaylamadığı bir belgeyi çalmaya karar verdiler. Felaketin onları takipte olduğundan habersiz festival zamanı Lordun odasına girdiler. Belgeyi ufak bir arama sonrası buldular . Ayrılmak için döndüklerinde karşılaştıkları muhafız bağırarak herkese haber verdi. Jigar küçük boyunun avantajıyla daracık yerlerden de olsa kaçmayı başardı. Babası onun takip ederken surdan sarkıttıkları iple peşinden iniyordu. "İşte hırsızın çırağı, ustasından daha yetenekli" diye haykıran Harlu bir yandan da inmeye devam ediyordu. Surların tepesinden Usta Mugan göründü. Elini uzattı, bir şeyler fısıldadı, elinden çıkan keskin ışık ipi kesmişti. Surlardan aşağı inen yolu yarılamış Harlu düştü, yerde inliyordu. Üzerine düştüğü kayalıklar kaburgalarını kırmıştı. Zorlukla nefes alıyordu, babasının yanında ki Jigar ne yapacağını bilemez şekilde onu kucakladı. Babasının yüzü yavaş yavaş şişmeye başladı, Göz kapakları gözlerini tamamen örterken "sen en iyisi olacaksın evlat" dedi. Zorlukla alıp verdiği son nefesini ağız dolusu köpüklü kan takip etti. Çocuk öylece kalakalmıştı. Çevik güçlü babası kum dolu çuvalmışcasına kucağında uzanıyordu. Jigar önce hıçkırığa tutuldu ardından boğuk boğuk ağlamaya koyuldu, hançeresi yırtılırcasına bağırdı. Kimsesiz kalmıştı..."
Jigar gözlerini açtı, "Usta Mugan babamı öldürmeyecektin "
Bağırmasıyla üstünde baskı hisseden Mugan, Jigar'ın gözlerine baktı ve ağlamaya başladı....

Hırsızın ÇırağıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin