Güneşin baş gösterdiği ilk anlar ile yola çıkan kervan kuşluk vakti surların içinde yol alıyordu. Orsa "Hedefimiz Mavi Burgulu Büyücü hanında kalacağız. Burada 1-2 gün kalacağız. Yapmam gerekenler var. 2 gün sonra gün doğumunda görüşmek üzere" diyerek atını tırısa kaldırıp hızlıca uzaklaştı. Yetkili artık Harlu ile konuşan geveze muhafızdı. "Hırsız tek başına handan ayrılmanızı istemiyorum, birşeyler almak istersen muhafızlarla birlikte çıkabilirsin."Çevredekilerin kendilerine yarı ilgi-yarı nefret saçan suratlarını görünce başlığıyla yüzünü de kapatarak at arabasına geri dönmüştü. Her ne kadar kimse onu şimdilik aramıyorsa da Kont Wirde aleyhine yaptığı tanıklık başını ağrıtacak cinstendi. Muhafızlar işe şehri gezmek demek dikkat çekmekti. Sessizce hanın yolunu tuttular. 3-4 basamak merdiven çıkarak yerden iki ayak yüksekliğindeki verandaya ulaştılar. Merdivenin kenarındaki tutamaklar Mavi renkli burgu şeklindeydi. Dışarıdan bakıldığında hemen kırılacak kadar zayıf görünmesine rağmen aslında oldukça sağlam hissi veriyordu. Bir at arabasının bile geçebileceği büyüklükte han kapısından içeri girmişlerdi. Girişteki küçük hol nispeten sessizdi. Müşterileri çoğunlukla Kogel Ticaret Evi'nin imtiyazlarını kullanabilmek için kiralayan tüccarlardı.
Halru'nun bakışlarını sezen konuşkan muhafız Nakıs gülümseyerek konuşmaya başladı" Halru bu gördüklerin eski kaçakçıların torunlarıdır. Kral Zolian ticaret imtiyazlarını verse de Kogel o dönemde vatandaşlarının sayıca azlığı nedeniyle başkent etrafı dışına yetişemiyordu. Eskinin tüccarlarını kendimize memur almak zorunda kalmıştık. Ama buna rağmen yetişemiyorduk. Taşradaki bazı fıırsatçılar kaçak yolla bu ticarete devam ettiler. Bu hem Kogel hem de Zolian için kayıptı. Zolian kaçakçılığın cezası olarak idam önerse de Kogel başkanı daha parlak bir öneri ile geldi. Kaçakçılık yapanları toplayalım ve onlara iş teklif edelim. Bu şekilde bu zamanın haydutları günümüzün saygıdeğer tüccarlarına dönüştüler. Her hangi bir şehirde iş anlaşması yapabilmek için o şehrin Kogel Ticaret Evi'nden ruhsat kiralamaları gerekmektedir. " Nakıs derin nefes alıp göğsünü gererek sözlerine "Zoltan kıtasının en az nüfusu, en az askeri bizde olsa da gördüğün gibi en güçlü bizleriz." Şeklinde devam etmişti.
Hancıya yaklaşan Nakıs odalarının hazır olması talimatıyla birlikte grubuna yiyecek bir şeyler hazırlatılmasını emretmişti. Halru , Nakıs'ın ödeme için hancının çıkardığı bir parşömene elindeki mühürü bastığını görmüştü. Yemekler yendikten sonra Halru, bebek ve Nadri geniş bir odaya geçtiler. Bebek ve Nadri yatağa kurulurken, o koltuğa uzanmıştı bile.
Gecenin karanlığında bebeğin ağlamasıyla uyanan Halru camdan dışarıyı seyretmeye başladı. Şehrin kendine has curcunası yerini sessizliğe bırakırken muhafızları incelemeye koyuldu. Ön tarafta iki muhafız köşelere gidiyor on dakika sonra ana kapının önünde bir araya gelecek şekilde volta atıyorlardı. Çevikliğine güvenen hırsız oda arkadaşlarının uyuduğundan emin olarak camdan dışarı çıkmıştı. Sessiz adımlarla Handan uzaklaşmaya başladı. Sokakların arasında volta atarak dolanıyordu. Tacirler yavaş yavaş tezgahlarını kapatırken Halru hızlıca köşeyi dönüp birisiyle çarpışmıştı. Karşısındaki adam hiddetle "sen ne cürretle bana dokunursun yetisiz " diyerek bağırmaya başladı. Halru çarpışma sırasında kesesini aldığı adamdan hızlıca uzaklaşmıştı. Köşeyi döner dönmez keseye baktı. Siyah renkli bir kese bir halkanın işine alev sembolü işlenmişti. Bunu nerede gördüğünü çok iyi biliyordu ve tüyleri diken diken olmaya yetmişti. "Ne yapmalıyım, kaçmalı mıyım" mırıldanırken aklına onu takip edip kaldığı yeri öğrendikten sonra o yerden uzak durmak gelmişti.
Sessiz adımlarla yandaki binanın tepesine çıkarak takibine başladı. Bir kaç barakaya girip çıkan kaba adam kenar mahalleleye doğru yürüyordu. Yolda karşılaştığı biriyle selamlaşan kaba adam, Halru'nun şaşırmasına neden olmuştu. Ancak asıl şaşırmasının nedeni "Kaba adam" ın muhafızların şefi Orsa ile konuşuyor oluşuydu. Takip etmeye karar verdi. Bir hanın içine girdiklerini gördü Sessizce yaklaşıp içeriyi dinlemeye koyuldu. Belli belirsiz sesleri duyuyordu.
"Gri-kızıl efendi hırısız elimizde "
"Beni görmüş mü?"
"Yüzünüzü tam olarak görememiş ama kıyafetinizi tarifleyebiliyor. Onu istediğiniz an ortadan kaldırabiliriz"
Konuşmaya kitlenmiş olan Halru omzuna inen bir el ile irkildi. Biraz gürültülü olsa da arkasına dönmüş Nakıs'ı arkasında görünce Mavi Burgulu Büyücü hanına koşmaya başlamıştı. Nakıs arkasından yetişmiş onu karanlığın örtüsü ile örten bir boşluğa çektiği sırada " yakalayın onları, bizi kim görmüşse hayatına son vermeliyiz " emirleri Orsa'nın dudaklarından dökülürken Nakıs'ın elleri Halru'nun ağzını sıkı sıkıya kapalı tutuyordu. Bir eliyle sessiz kal işareti yaparak yavaşça elini çekti. "Hain Orsa'ymış demek" sözleri hırısızı ürperten soğukluğa sürüklemişti. Adamlar uzaklaşınca hana geri döndüler ikisi de olası bir ihanetten daha korktukları için kapı yerine camdan kendi odalarına girdiler . Nakıs hiçbir şey olmamış gibi Halru'nun kapısını tıklattı . İçeri girip olayı öğrendi. "Yarım saat sonra aşağı gel" odadan dışarı çıktı.Buluşma anına kadar duş alıp kıyafetlerini değiştiren Halru aşağı indi. Nakısı görünce yanına gitti. "3 saate kadar yola çıkıyoruz, kıza söyle, başkası bilmesin." Nakıs kendisine ve Halru'ya şarap söyledi. Birinci bardağın ortasında hancı ile konuşacağını söyleyerek ayrıldı.
Yola çıkma saati geldiğinde hancı ve Nakıs gelip Halru ve oda arkadaşlarını aldılar. Hanın müşterilerinin kullanmadığı servis merdivenlerinden mahzene indiler . Nakıs iki tane misket büyüklüğünde elması hancıya verdi. Yanıp sönen üç mavi kürenin oluşturduğu üçgenin ortasına geçip Halru ve diğerlerinin yanına gelmesini işaret etti. Dörtlü bir araya gelince hancı beliren asasıyla elmaslara dokundu. Ortaya çıkan enerjiyi kürelere savurmasıyla, hancı görüşlerinden kayboldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hırsızın Çırağı
FantasyHayat serüveni daha yeni başlayan bir çocuğun yükselme hikayesi... Herşey bebeğin, hırsız tarafından bakıcısının ellerinden alınması ile başlıyor. Bakıcı yaralanan ruhunu tedavi ederken olanların hikayesi... Yoksunluğun, Yetisizliğin kapısında kor...