"Bilmiyorum Lils. Herşey boktan!"
Telefon kulubesine kısılmış bir şekilde kısık bir sesle konuşuyordum. Üçüncü el olduğu belli olan solmuş kot pantolonumun cebine uzanıp bir jeton daha çıkarıp attım makineye.
"Böyle düşünmemelisin. Sorun neyse bana anlatmaya ne dersin?"
Derin bir nefes aldım bileğimi kaldırıp burnuma bastırdım.
"Yönetim çok sıkılaştı. Muggle saçmalıklarına dayanmak cidden çok zor artık!"
Lily'nin sesi bıkkındı derin bir nefes vermişti telefon ahizesindeki çıtırtılı sesten anlaşılıyordu.
"Biliyorum babam sık sık gazete alıyor. Senin için endişeleniyorum... Bu hafta sonu Dumbledore'un sana verdiği vekil belgesiyle kaçsana! Buraya gel ve hafta sonunu benimle geçir. Petunia cadısıyla günlerim kışa döndü. Yazı yaşayalım!"
Mutlu bir şekilde gülümsedim kendi kendime sırıtmam her kelimesiyle büyümüştü. Elim yine cebimdeki başka bir jetonu alıp cevap vericekken hissettiğim esnek hassas torbayla dondum.
Lily ile harika bir haftasonu geçirebilir ve Severus'un evinin camını dikizleyebileceğim harika bir hafta sonu hayali?
Ve cebimde ki şeffaf torbanın içindeki toz yığını?
"Ah Lils gerçekten çok isterdim... Ama Albus bana belgeyi verirken tarihle imzalamış. Geçen hafta alışveriş izni için kullanmıştım maalesef Albus bana iki hafta sonra yeni bir tane göndericek. Gitmem gerek jetonum bitti görüşürüz!"
Üzüntülü ve hayal kırıklığı ile mızmızlandıktan sonra hattımız kesildi. Londra'nın bulutları arasından sızan güneşe döndüm ve aniden gelen sesle küçük kulübede yerimden sıçradım.
"Çıksana içeriden çocuk! Siz gençler anca dedikodu yapın zaten! Saygı kalmadı!"
Kapıya bastonunu indiren teyzenin söylenmeleri arasında oradan kaçtım. Yapacak birşeyim yoktu. Zaten yapacak hiçbirşeyim olmuyordu ki!
Queen Tişörtümün eteklerini aşağı çekiştirdim yenisini alma zamanım gelmişti daha bol giyinmeliyim her zaman daha bol ve daha fazla kendimi saklamalıyım.
Albus Dumbledore'a bu konuda çok kızıyorum eğer benim büyü yapmama izin verilseydi bu tip endişeleri yaşamazdım.
Günlerim gelecek postası okuyup kahvaltıdan sonra yetimhanenin dikenli bahçe çitleri arasından kaçıyorum. Sokaklarda aylak bir şekilde dolaşıp ara sokaklarda dolanıyorum. İnsanlardan çekiniyorum bakışlarını görmek dayanılmaz geliyor.
Ait olmadığım bir dünyada yaşamanın ve kendim olamamanın ezikliğini yaşıyorum.Kalbim şişiyor ama bir türlü patlamıyor sanki onun sancısı güneş ışığının her anında oluyor.
Geceleriyse daha tehlikeli. Çeteler üremeye devam ediyor sokak gençleri suçun verdiği zevk havuzunda kanun oluyorlar.
Hepsinden kaçıyorum. Tabii bazılarıyla gündüzleri aram iyi. Onlar arasında polisin nerelerden geçtiğini en iyi ben biliyorum saatlerine kadar! Bu da bana ödül olarak esrar ve kokain verilmesini sağlıyor.
Odamda geceleri saatlerce mumum sönene kadar ders çalışıyorum. Zihnim yorulana ve uyuyabilene kadar.
Uyuyamadığım gecelerin karanlığında bu yapay mutluluklara başvuruyorum.
Özgür oluyorum kalbimin havası iniyor sanki sadece mutlu olduğumu hatırlıyorum, mutlulukla uyuya kalıyorum.
Bu 'mutluluk' alma işlemi çok hızlanmaya başladı ama kendimi kontrol ettiğimden eminim bağımlı olacak kadar almıyorum.
Birkaç sefer denemekten bir şey olmaz.
İç sesimden kahkaha yükseldi dikenli tellerden geri yetimhane bahçesine girerken.
'Tabi canım yoksa Lily'e yalan konuşup yoksunluk çekme korkusuyla mükemmel bir teklifi reddeden ben değilim?'
Evet o benim... Ama bunun sadece keyifsiz olmamla alakası var. Kafamdaki koca sargıyı görmesini istemiyorum sadece. O da dedi gidişattan endişelendiğini o zaman neden onu daha fazla endişelendireyim ki!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Point De Rupture
Fanfiction|HP & Severitus Fanfic| "Hayır Dumbledore bu şekilde değil onları koruyamam anlıyor musun?!" ***Point De Rupture: Fransızca 'Kırılma Noktası' demektir. 2024 Temmuz'a Kadar Askıda -Tek tük bölümler gelebilir-