Film.

188 11 0
                                    

Ceren hayal kırıklığıyla öfke dolu mesajlar atıyordu bana. Mete'ye sinirlenmişti. Bende olsam bende sinirlenirdim, kızmakta haklıydı. En son fotoğrafını çek at demişti bana. Ceren için her şeyi göze alırdım. Fotoğraf çekmek için telefonu kaldırdığımda "Napıyorsun?" diye sordu Anıl. Derin bir nefes alıp verdim. Fotoğrafı çektim ve mesaj olarak gönderdim.

"Amacın ne?" diye tekrarladı Anıl.

"Çok mu umrunda? Boşver" dedim.

"Söyle" diyerek diretti.

Ben cevap vermeyince "Kimin fotoğrafını çektin" dedi.

Ben hırsla "Mete'nin! Ceren'in sevgilisi ve şuan karşıda başka bir kızla!" dedim. Çok hızlı söylemiştim ve kelimeleri doğru telaffuz edememiştim. Anıl dudağının tek tarafını kıvırdı.

"Daha konuşmayı bilmiyorsun küçük hanım" dedi çarpık bir gülümsemeyle.

"Seninle kavga edecek zamanım yok. Çabuk beni eve götür" dedim. Sert çıkışmıştım ancak gerçekten Ceren'in yanına gitmem lazımdı.

"Daha yeni geldik" dedi tek kaşını kaldırarak.

"Anıl... Hadi."

Masanın üzerindeki telefonunu cebine attı, ayağa kalktı ve bir çocuğa işaret attı. Masaya para bırakıp bileğime yapıştı.

"Yürü başımın belası yürü" dedi.

Ben onun başının belası mıydım? Ben istememiştim onunla bara gelmeyi, o teklif etmişti üstelik bana laf atıyordu. Barın kapısına gelip dışarıya çıktık. Rüzgarın yanağımı okşamasıyla içim ürperdi. Fırtına çıkmıştı. Dışarıdaki insanların çoğu dağılmış, iki üç çift ise hızlı adımlarla bir yerlere gidiyorlardı. Araba bir sokak ilerideydi ancak gidene kadar donabilirdim. Anıl'ın bileğimi bırakmasıyla ona döndüm. Ceketini çıkardı ve omuzlarıma attı. Bir anda etrafım onun kokusuyla sarmalandı. Dışarıdaki toprak kokusu ve onun kokusu içimi huzurla doldurmaya yetmişti.

Ben soğuktan titrerken o üzerindeki buz mavisi gömleğiyle gayet rahat duruyordu. Kısa süre sonra sokağa girdik. Arabaya yürüdük ve kapıyı açar açmaz bindik. Arabanın ılık havası rahatlamamı sağlamıştı. Ceketi istemeye istemeye çıkarttım. Kulaklığımı çantamdan alıp, rastgele bir müzik açtım. Anıl arabayı çalıştırdı ve dışarıyı izlemeye başladım. Bir süre sessiz durduktan sonra tek kulaklığı kulağımdan çıkarıp kendine taktı. Ceren'den gelen mesajla Anıl'la konuşmaya yeltendim.

"Sahile sür."

"Emredersiniz hanımefendi."

Ben tatmin olmuş, gülümserken yolda Kaan'ı gördüm. Sahile az kalmıştı.

"Dur dur arabayı" dedim.

"Neden?" dedi kısaca.

"Yolun kalanını yürürüm" dediğim an ani fren yaptı. Ben kapıyı açıp hızlıca indim ve "Görüşürüz" dedim. Anıl arabayı bir kaç metre sürdüğü an "Kaan!" diye seslendim. Anıl arabayı durdurdu. Kaan hızlı adımlarla yanıma ulaştı. Boynuna sarılırken, Anıl arabadan indi. Yanımıza geldi ve Kaan'ın omzuna dokunarak "Kimsin lan?" dedi. Ben sinirden yumruğumu sıkarken Kaan "Sanane" diyerek cevap verdi. Bu sefer Anıl bana dönerek "Aleyna kim bu?" dedi. "Anıl bin arabana defol buradan!" dedim. Ani tepki vermiştim ve ben bile inanamıyordum.

"Sonra görüşücez" diyerek arabasına bindi ve gaza basarak uzaklaştı.

Kaan yüzüme baktı ve "Aşık mı oldun sen küçüğüm?" dedi.

"Nerden anladın?" diyerek gözlerinin içine baktım. Küçük Kaan hala oradaydı... Çocukluğumuzda ki yaramaz Kaan hala karşımdaydı...

"Ben anlarım prensesim. Düş önüme bakalım." dedi ve koluma girdi.

Hayatını Sen SeçHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin