Kavga.

228 13 0
                                    

Arkadaşlar biraz geç yazdım bölümü biliyorum ancak son sınavlar vardı. Zaman bulamadım yazmaya. Şimdi sınavlarım bitti ve yeni bölüm yazayım dedim. Kısa olabilir. Bir dahaki bölümlerde daha uzun yazacağım. Umarım beğenirsiniz. Biraz olayları karıştırmak istedim :) Daha heyecanlı ve akıcı olmasını istiyorum. Vote sayısı çok az olduğu için sınır koyacağım +8 voteden sonra yeni bölüm paylaşacağım. Bu arada Enes, Aleyna ve Kaan'ın fotoğrafları var. Bir dahaki bölümde paylaşmayı düşünüyorum.

*Multide Enes.


Yaklaşık yarım saattir yatağın üzerinde bağdaş kurmuş şekilde oturan Ceren'i izliyordum. Hiçbir tepki vermiyor, gözlerini halıya dikmiş oturuyordu. Sonunda dayanamayarak iletişim kurmaya çalıştım.

''Ceren?''

''İyi misin?''

''Cevap versen?''

''Ştt!''

Bir uzaylıyla iletişim kurmanın, Ceren'le iletişim kurmaktan daha kolay olduğu kesin.

''Ben gidiyorum.''

''Kaan'la buluşmaya.''

''Gelmeyecek misin?''

''Peki.''

Sorduğum tüm sorular cevapsız kaldı. Sinir krizleri geçirerek oturduğum yerden kalktım. Dolabımın önüne geçtim. Kot pantolon ve beyaz sıfır kollu t-shirtü üzerime geçirdim. Ceren'e son kez seslendim ve yine cevap alamayıp odadan çıktım. Beyaz converseleri giydim ve evden çıktım. Kaan'ın dediği sahildeki cafeye yürümeye başladım.

Yolda yürürken duyulan kedi, köpek sesleri, bisiklet süren çocukların sesleri, evlerin balkonundan gelen çatal bıçak sesleriyle ayrı bir sempatim vardı İzmir'e. İstanbul'a da gitmiştim. Çoğu şehrinde, kargaşa ve gürültü hakimdi. Ben daha çok sessiz, doğal ortamlardan hoşlanıyordum.

Kaldırımın kenarında ağlayan küçük kızın sesiyle olduğum yerde durdum. Kızın yanına yaklaşıp ''Neyin var tatlım?'' dedim. Yüzünü kapatan elleriyle gözyaşlarını silip kocaman masmavi gözleriyle bana baktı.

''Beni oynatmıyorlar'' dedi hıçkırarak.

''Kim oynatmıyormuş bakıyım seni?'' dedim.

Eliyle az ileride bulunan erkek grubunu işaret etti. O yöne baktığımda 6-7 yaşlarında küçük çocukların top oynadığını gördüm. Bir şey diyemedim. Diğer tarafta kaldırıma oturmuş bebekleriyle oynayan küçük kızlara baktım.

''Niçin onlarla oynamıyorsun?'' dedim küçük kıza.

''Onların oyunları sıkıcı. Ben top oynamak istiyorum'' dedi.

Küçük kıza elimi uzattım. Hemen anlamış olmalı ki sımsıkı elimi tutup, ayağa kalktı. Top oynayan çocuklara doğru yürümeye başladım. Hemen yanlarına ulaştığımızda futbol topu ayaklarımın önüne yuvarlandı. Eğilip topu elime aldım. Hemen karşımda duran 5 yaşlarındaki çocuk topu almak için gözümün içine bakıyordu.

''Neden arkadaşınızı oynatmıyorsunuz?'' diye sordum.

''Çünkü o kız'' dedi arkalardan onlardan bir kaç yaş daha büyük görünen bir çocuk.

''Ama onun da sizin kadar iyi oynayabildiğine eminim'' dedim. Kendimi öğüt veren yaşlı mahalle teyzeleri gibi hissetmiştim.

Yanımıza bir çocuk yaklaştı. Kolu yara olmuştu. Az da olsa kanıyordu. Yanımda duran küçük kız çocuğun bir adım önünde durdu. Dikkatlice yarasına baktı. Sonra ''Acımıyor mu?'' dedi gözlerini büyüte büyüte çocuğa bakarak. Küçük çocuk yanağının tek tarafını kıvırarak gülümsedi ''Acımıyor'' Kısa bir sessizlik oldu. Küçük kız ve çocuk birbirlerine bakıyorlardı. Geleceğin eş adayları diye içimden düşündüm. Küçük çocuk kızın elinden tuttu. Beraber diğerlerinin yanına gittiler ve top oynamaya başladılar. Sonra küçük kız bana döndü ve göz kırptı. Bende gülümseyip göz kırptım. Küçük dostlarımın yanından ayrılıp yürümeye devam ettim. Yaklaşık beş dakika sonra cafenin önünde durdum. Dışarıdan çok güzel dizayn edilmişti. İçeriye girdim. Önce sağdaki masalara baktım. Kaan'ı göremedim. Sol tarafa baktım. Masa da oturan Kaan'ı gördüğümde yanına yürümeye başladım. Sonradan farkına vardım ki karşısında bir çocuk oturuyordu. Arkadan çocuğu tanımamıştım. Masanın önüne geldim. Önce Kaan'a baktım. Ağzı kulaklarındaydı bugün. Sonra karşısındaki çocuğa döndüm. Önce kaşlarım çatıldı. Sonra gözlerimi kıstım. Daha sonrada gözlerimi kocaman açarak çocuğa baktım.

Hayatını Sen SeçHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin