Denizden çıktığımda Anıl'ı dikizleyerek şezlonguma geçtim. Yatarken telefonum çaldı. Aras. Resmen şakıyarak telefonu açtım.
''Alo?''
''Aleyna, Ceren yanında mı?''
''Evet tatlım''
''Telefonuna bakmasını söyler misin?''
''Tamam canım''
''Sonra görüşürüz''
''Görüşürüüzz'' diyerek telefonu kapattım.
Göz ucuyla Anıl'a baktığımda beni izliyordu. Telefon hala kulağımda olduğundan ''Bende seni seviyorum, öptüm'' dedim. Kendi kendime söylemiştim ancak Anıl'ı kıskandırmak içindi. Onun beni kıskanacağını düşünmüyordum aslında. Telefonu çantama attım. Kafamı kaldırdığımda Anıl bana dönmüştü.
''Küçük hanım sevgili yapmış, vayy'' dedi yarım ağız gülerek.
''Hı, şey, sevgili, yok hayır, arkadaşım'' diyerek bir şeyler geveledim.
''Fazla samimi arkadaş. Beğenmedim.''
''Senin beğenip beğenmemenin bir önemi yok zaten canısı'' dedim 32 dişimle gülerek.
''Şimdilik'' dedi ve yanağımı sıkarak ayağa kalktı.
Ben peşinden bakarken havlusunu omzuna attı. Lacivert ve kendisi kadar cool olan çantasını diğer omzuna attı, etrafındaki kızlara göz kırparak plajdan uzaklaştı. Kaslarından çok egosu vardı bu çocuğun. Ah!
-----
''Kanka sende girsene eve'' dedim Kaan'a.
''Yok şimdi eve gideyim. Akşam Enes'te bizimle olacak lunaparka gidiyoruz'' dedi ve yanağıma öpücük kondurup uzaklaştı.
''Akşam mesaj at'' diyerek bağırdım arkasından.
Yüzünü dönmeden kolunu havaya kaldırdı ve iki parmağını kaldırıp tamam işareti çaktı. Aptalca gülümseyip Ceren'in peşinden eve girdim. Hızlı adımlarla odama gittim. Telefonumdan şarkı açıp yatağa atladım. Ceren duşa girmişti. Onu beklerken Anıl'ı düşündüm. Gerçekten aklımdan çıkmıyordu. O aptal ukala tavırları bile hoşuma gidiyordu. Burnumu ve yanağımı sıkmıştı. Üstüne üstelik 'senin beğenip beğenmemen önemli değil' dediğimde 'şimdilik' diye cevap vermişti. Ne demekti bu? Ben mi çok aptaldım yoksa Anıl mı çok akıllı. Gözlerimi devirip odadan çıktım. Mutfağa gidip büyük bir kupaya portakal suyu koydum. Tezgaha yaslanıp portakal suyumu içtim. O sırada Ceren'in ses geldi.
''Duştan çıktım Aley!''
Başka bir bardağa daha portakal suyu doldurdum. Sonra tekrar odama gidip ''Portakal suyun masanın üzerinde'' dedim Ceren'e. Telefonumu yatağın üzerinden alıp banyoya gittim. Yeni bir şarkı açıp üzerimi çıkardım. Kısa bir duş alıp bornozumu üzerime geçirdim. Odama döndüğümde Ceren yoktu. Üzerime siyah ay resimleri olan t-shirtümü ve altına siyah beyaz şortumu giydim. (Kıyafetler multide var.) Saçlarımı kurutup, topuz yaptım. Telefonumu kaptığım gibi mutfağa gittim. Ceren ortalıkta yoktu. Seslendiğimde cevapta gelmedi.
Kapıya gidip, siyah converselerimi giydim. Evden çıkıp Poyraz'ların evine gittim. Annemde dahil herkes oradaydı. Üstelik Arasın annesi ve babası da ordaydı. Üst kata Poyraz'ın odasına çıktım. Odaya girdiğimde şaşırtıcı bir manzarayla karşılaştım. Aras ve Ceren bir koltukta oturuyor. Poyraz ve Anıl Playstation oynuyordu. Hepsinin gözleri bana dikildi. Tek kaşımı kaldırıp saçma bir bakış attım hepsine. Sonra koşarak Poyraz ve Anıl'ın yanına, yatağa zıpladım.
''Bensiz playstation oynanır mı?''
-----
Poyraz'ı yenmiştim ancak Anıl'a yenilip diline düşmüştüm. Alt kata inip masaya oturduk. Sohbet ederek yemeğimizi yedik. Tatlımı bitirip ikinci tabağı istediğimde Anıl kulağıma eğilip ''Ayı'' dedi ve kahkaha attı. Gözlerimi ve ağzımı açabildiğim kadar açıp çatalı elime aldım. Gözlerimden alev çıkacakmışcasına (bu kelimeyi yazarken yazar öldü) ölümcül bakışlar fırlattım Anıl'a. Sonra kendi tatlısından alıp ağzıma tıkıştırdı. Utançtan yüzümün kıpkırmızı olduğuna emindim. Neyseki kimse farketmemişti. Önüme gelen tatlıyı hızlıca yiyip masadan kalktım. Üst kattaki lavaboya ilerledim. Tam kapıyı açacakken Anıl arkamdan bana sarıldı. Ben olduğum yerde dona kaldım. Beni sımsıkı saran kollarını yavaşça üzerimden çekip önüme geçti. Gözlerini gözlerime dikti. Ciddi tavrından eser vermiyordu. Sonra bir anda sırıtıp burnumu sıktı ve lavaboya girdi. Ben kapıyı yumruklarken içerden kahkaha sesleri geliyordu.
''Öküz'' diyerek bağırdım ve o anda kapı açıldı.
''Ne dedin sen?'' dedi yandan gülüşlerinden birini takınıp.
''Şey, ee..'' diye zırvalarken belimden tutup kucağına aldı ve Poyraz'ın odasına götürdü. Yatağa bırakıp, üzerime çıktı. Bildiğiniz üzerime çıktı. Ben ne yapacağıma şaşırırken yüzünü yüzüme yaklaştırıp öylece bana baktı. Sonra en huylandığım yerime -boynuma- nefesini üfleyerek konuşmaya başladı.
''Fazla heveslenme küçük hanım. Yoksa kendin gibi o küçük burnunu sıkarken koparabilirim''
Göğüslerinden ittirip ''Kalkar mısın üzerimden?'' dedim. Yüzünü yüzüme yaklaştırdı. Dudakları dudaklarımı değmeye az kalmıştı. Yine ciddi duruyordu ve yine sırıtıp burnumu sıktı. O sırada odaya Ceren girdi. Sahte öksürük taklidi yaptı gülerek. Anıl dudağını dudağıma yaklaştırdı. Zar zor hissedilecek bir şekilde dudağını dudağıma değdirdi. Ceren'in görmediğini umuyordum. Anıl'ın altından sıyrılıp rastgele bir odaya daldım. Aras ve Poyraz hararetli bir şekilde tartışıyorlardı.
Aras ''Sen de biliyorsun değil mi?'' dedi.
Poyraz ''Neyi!'' deyip yumruğunu sıktı.
Aras ''Cerenle Aleyna'nın kardeş olduklarını!'' dedi.
Poyraz ''Bunu bir daha ağzına alma. Sakın'' dedi.
Ben yere yığılırken ikisi de beni yeni farketmişti. Aynı anda ''Aleyna!'' diye bağırdılar. En son ikisininde çığlıklarını hatırlıyorum. Gözlerim yavaşça kapandı. Derin uykuma.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayatını Sen Seç
Genç Kız EdebiyatıBoşluktaymış gibi, kimsesiz çaresiz bir genç kız... Her şeye rağmen gülümsemeye çabalayan ve hayata tutunan... Tek varlığı üvey annesi. Yemyeşil doğanın ortasındaki kara melek... Gerçekler acı verecek ama Aleyna her şeye rağmen hayatını kendisi seç...