Chapter XI

140 27 8
                                    

Wooyoung hayatında hiç bu kadar rahat bir uyku çekmemişti. Yeosang'ın dev yatağı onu bütün gece sanki bulutların üzerinde uyuyormuş gibi hissettirmişti. Ama bu uyku genç prensin onu sarsarak uyandırmasıyla son bulmuştu.

Yatak odasının sabahın ilk ışıklarıyla birlikte aydınlanmasıyla hayal meyal çalınan kapının sesini duydu.

"Majesteleri?"

Yeosang büyük bir hızla uzandığı kanepeden ayağa kalktı. Wooyoung'u sarsarak uyandırdı. Genç adam büyük bir korkuyla aniden uyandığında onu elinden tutup arka kapıdaki giyinme odasına götürdü ve fısıldadı. "Burada kal."

"Majesteleri? Hala uyanmadınız mı?"

Yeosang acele adımlarla kapıya doğru yürüdü. Kapıyı açmadan dışarıdaki saray hizmetlisine seslendi. "Günaydın, Nancy! Şu an pek müsait değilim. Temizlik için geldiysen öğleden sonra halletsen olur mu?"

"Hayır, efendim. Sadece kahvaltı saatinin yaklaştığını haber vermek istedim. Temizliği istediğiniz saat yapabiliriz."

Yeosang derin bir oh çekti. "Güzel. Teşekkür ederim. Ah bir de unutmadan!"

"Buyurun, efendim?"

Yeosang birkaç kere öksürdü. "Annemlere bugün pek iyi hissetmediğimi ve kahvaltıyı odama isteyeceğimi söyleyebilir misiniz?"

Kapının dışından endişeli bir ses geldi. "Efendim, doktor çağırmamı ister misiniz?"

"Hayır!" Bu ses istemsizce biraz fazla yüksek çıkmıştı. Yeosang boğazını temizledi ve daha sakin bir ses tonuyla konuştu. "Hayır. Sadece kahvaltımı odama getirebilirseniz çok sevinirim."

"Emredersiniz."

Yeosang büyük bir rahatlamayla iç çekti. Tekrar giyinme odasına gittiğinde küçük bir işaretle Wooyoung'a çıkması için işaret verdi. Genç idam mahkûmu oldukça korkmuşa benziyordu. "Oh, az kalsın kalp krizi geçiriyordum." Genç prensi kolu ile dürttü. "İyi yetiştin, sarışın."

Yeosang elbise dolaplarından birini açtı. "Hazırlanmam gerekiyor. Sen de bu pijamalarla durmasan iyi olur."

Tekrar önüne dönüp dolaptaki basit beyaz gömleklerden birini alıp Wooyoung'un üstüne tuttu. "Bedenlerimiz hemen hemen aynı sanırım. Sadece üstünde fazla abartılı durmayacak birkaç şey lazım."

Wooyoung güldü. "Bu biraz zor olacak. Bütün kıyafetlerin üstüne elmaslar işlenmiş masa örtülerine benziyor."

Genç prens gülümseyerek hafifçe gözlerini devirdi. "Farkındayım. Ama o masa örtülerinin hepsi bana özel dikiliyor." Dolabı karıştırmaya devam ederken konuştu. "Her neyse, sanırım şunları giyebilirsin."

Yeosang, genç idam mahkûmuna bir adet siyah pantolon, beyaz bir gömlek, krem rengi bir pantolon askısı ve siyah rugan ayakkabılar verdi.

Wooyoung kıyafetlere bakarken gülümsedi. "Eğer bunları giyersem beni burada bulsalar bile tanımazlar." Yeosang bu sözlerine aldırış etmeden giyinmek için kullandığı perdenin arkasına girdi.

"Sadece çabuk ol."

Üzerine dantelli beyaz bir gömleğin üzerine koyu mavi bir ceket giyerken bir yandan düşündü. Beni burada bulsalar bile tanımazlar.

Wooyoung giydiği beyaz gömleğin kollarını dirseğine kadar katlarken konuştu. "Bedenlerimiz kesinlikle aynı değilmiş. Bu gömlek çok dar."

Yeosang giyinme kabininden çıktı. Wooyoung'un düğmelerini yakalarına kadar ilikledi. "İdare et." dedi. "En mütevazi kıyafetim bu." Wooyoung genç prens odadan çıkarken arkasını dönüp gizlice Yeosang'ın iliklediği düğmelerini köprücük kemikleri gözükecek kadar tekrar açtı. Bu yakalar onu boğuyordu. Zaten kimse onu görmeyeceği için azıcık dekoltenin zararı olmazdı.

Merry-Andrew&Betrayer || woosangHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin