Chapter XLII

125 16 21
                                    

Royal Journel'in skandal haberinden sonra Kang-Mórríghan'lara edilen isyanlar ciddi bir boyuta ulaşmıştı.

Çünkü o sırada çoğunluğun üniversitelilerin oluşturduğu büyük bir isyancı ekibi saraya doğru gidiyordu.

Öyle ki bunun için baş uşak Moulin'in yemek odasına girip kral ve kraliçe Kang-Mórríghan'ı uyarmasına bile gerek kalmamıştı. Yine de görevini yerine getirerek içeri girdi ve dehşete düşmüş bir halde haykırarak haber verdi.

"Efendim! Efendim! Ayaklanma var!"

Ancak içeri girerken bu felaket haberini açıklamaya hiç gerek kalmadığını anlamıştı. Çünkü Kang-Mórríghan'lar sarayın camlarını kıran taşlarla ve dışarıdan gelen küfürlü haykırışlarla birlikte endişeyle masadan kalkmış ve gizlemeye çalıştıkları berbat ve yoğun bir korkuyla ayakta dikiliyorlardı. Sarayda kalan diğer soylularla da sakin kalmaya çalışsalar da bebekleri ağlıyor, onları sakinleştirmeye çalışırken hepsi korkudan titriyordu.

Hizmetçiler aceleyle kraliçe Kang-Mórríghan'ın yanına geldi ve onu yatak odasına çıkarmak için geceliğini ve başlığını getirdiler.

"Kraliçeyi koruyun! Madam lütfen bu tarafa gelin."

Kraliçe Jane geceliğinin dekolte kısmındaki bağcıklarını bağlarken hizmetçinin omuzlarını sıvazladı. "Beni burada bırak, Nancy. Bebeğinin yanına git."

Nancy odadan ayrılmadan önce kraliçenin önünde bir reverans yaptı. "Madam."

Sarayın bütün etrafını soğuk bir gerginlik sarmıştı. Saraydaki soylular yaşamları hakkında endişelenip endişelenmemek konusunda hâlâ kararsız olsalar da dehşete düştükleri kesindi.

Yemek salonundaki herkes tanrıya dua etmeye başlarken bir yandan "Tanrı kraliçemizi korusun. Tanrı kralımızı korusun." gibisinden mırıldanıyorlardı.

O sırada kral Kang-Mórríghan isyancılar hakkında alınan bilgileri dinliyordu.

"Kalabalıklar mı?"

"Oldukça, mösyö."

"Kaç kişiler?"

"En az beş bin, mösyö."

"Silahlılar mı?"

"Ellerinde her türden silah var efendim. Kazmalar, mızraklar, kürekler, tırpanlar..."

"Tam olarak kime karşı ayaklanmışlar?"

"Size karşı efendim. Kraliçenin dışarı çıkmasını istiyorlar. Majesteleri James Yeosang'a vatan haini diyorlar. Kraliyet ailesinin yargılanmasını istiyorlar."

"Sence ne yapmalı, Moulin?" diye sordu kral Kang-Mórríghan.

"Düşünüyorum, efendim. Şimdilik önemli olan sadece kraliçemizin ve majestelerinin güvenliği."

Kral Henri bunun ardından başka hiçbir şey söylemeden karısı Jane'in yanına gitti ve korkuyla ona sarıldı. Kraliçe Kang-Mórríghan ise sessizce ağlıyor ve sadece oğlunu düşünüyordu.

Yeosang'ın bu ayaklanmaya kurban gidip gitmediğini merak ederken tansiyonu yükselmiş, soğuk terler atıyor, midesi bulanıyor dışarı çıkarsa göreceği manzarayı düşününce fenalık geçirmemek için kendini zor tutuyor, bir yandan "Oğlum..." diye sayıklıyor, histerik bir şekilde ağlıyordu. En sonunda dışarı çıkması için kalabalığın yaptığı bu küfürlü tezahüratların verdiği acıya karşılık kraliçe olduğu yere yığıldı ve uzunca bir süre konuşamadı.

Gece boyunca kalabalık sarayın önünden ayrılmadı ve pencereleri taşlamaya devam etti. Kraliçe Kang-Morrighan o esnada bayılma ve spazm nöbetleri geçiriyordu. Ara ara tansiyonu yükseliyor ve soğuk terler atıyordu.

Merry-Andrew&Betrayer || woosangHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin