Chapter XXVI

115 25 9
                                    

Çok geçmeden ikisi de dükkânın üst katındaki daireye geçmiş ve sıcak bir ev yemeği yiyebilmişlerdi. Taehyun'ın falcı evi bir büyükanne evi kadar sıcak ve rahattı.

Wooyoung çoktan başını koyduğu gibi kendini yatağa gömmüş ve kendini deliksiz bir uykuya hazırlamıştı.

Yeosang ise geceyi orada geçirmeden önce Diana'yı sabah için tekrar bıraktığı yerden alması gerektiğini hatırlayınca kısa süreliğine dışarı çıkmıştı.

Güneş batalı saatler olmuş ve saat gece yarısına yaklaşmıştı. Akşam saatlerinden sonra sabahleyin Wooyoung'la kasabaya ilk adım attığı zamana nazaran sokaklar şu an çok daha sessiz ve ıssızdı.

Diana'yı bulur bulmaz onu başından okşayarak selamladı ve onu hanın arkasındaki bağlı olduğu ahırlardan çıkarırken duyduğu sesle aniden irkildi ve bulduğu ilk duvarın arkasına saklandı.

"İyi akşamlar mösyö. Endişelenmeyin. Sizlik bir durum değil. Yüce kralımızın emriyle bütün şehrin aranması emredildi. Majesteleri Prens James Yeosang Kang-Mórríghan'ı ve idam mahkûmu Mario de Lorenzo'yu görmüş olma gibi bir ihtimaliniz var mı?"

"İnanın bana mösyö, ikisinin de yüzünü tanıyacak kadar görmedim. Onları herhangi biri görse çoktan askeri kuvvetlere bildirmişti. Koskoca prens, kendi krallığında nasıl kaybolabilir ki? Bu saçmalık."

Yeosang duvarın dışına çıkardığı başını hızla çevirip hanın arka duvarına sindi.

"Teşekkürler, mösyö. Gördüğünüz veya onlardan herhangi bir iz bulduğunuz ilk anda lütfen askeri kuvvetlere bildirin. Size iyi akşamlar."

Kraliyet askerleri köylüyü fazla lafa tutmadan oradan ayrıldığında Yeosang derin bir oh çekti ama yine de sokakta kimsenin kalmadığına emin olana kadar olduğu yerden ayrılmadı.

Kraliyet askerleri bir günde bu küçük taşra köyünü bile bulup altını üstüne getirmeye başlamışlarsa ne yapıp edip bir an önce bu ülkeden defolup gitmeleri gerekiyordu.

Ertesi sabah genç prensin bunun tedirginliğiyle Wooyoung'u uyandırması biraz zor olmuştu.

"Wooyoung, acele et, kalk."

Genç idam mahkûmu büyük bir can sıkıntısıyla sızlandı. "Daha sabahın körü. Nereye gidiyoruz?"

"Saray muhafızları burada. Acele edip gitmezsek bizi bulmaları an meselesi. Çabuk ol!"

Wooyoung battaniyeyi kafasına örttü. "Beş dakika daha."

Yeosang derin bir of çekti. "Kasaba uyanmadan gitmemiz gerekiyor diyorum. Acele ediyorsun ve o yastıktan kafanı kaldırıyorsun, şimdi."

Wooyoung cevap vermek için bir saniyeliğine battaniyeyi kafasından çekti. "Karga bokunu yemeden nereye gidiyoruz, Tanrı aşkına? Merak etme, burada bizi kimse bulamaz." ardından tekrar başına örttü.

Yeosang sessizce mırıldandı. "Normalde yataktan çıkmak için zorlanan ben olurdum. Demek annem ve Nancy her sabah böyle hissediyormuş."

Ardından battaniyeyi komple yataktan kaldırdığında Wooyoung öfkeyle sızlandı. "Ah, örtüyü çekme!"

"Saray muhafızları seni bulursa huzur içinde uyuyabilirsin, sonsuza kadar!"

"Tanrı aşkına el alemin falcı evinde bizi kim bulabi-"

Aşağıdan gelen kapı zili sesi ve ardından gelen birkaç uğultuyla birlikte ikisi de olduğu yerde kaldı.

"Bonjour, mösyö. Size nasıl yardımcı olabilirim?" bu Taehyun'un sesiydi.

Merry-Andrew&Betrayer || woosangHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin