Chapter XLI

185 19 24
                                    

"Lucianna..."

Genç matmazel mum ışığında okuduğu kitaptan başını kaldırıp salondaki kanepeden ona seslenen Kont André'ye çevirdi.

"Efendim, baba?"

"O kitabı bırak artık."

Lucianna kaşlarını çattı. "Işık rahatsız mı ediyor?"

"Hayır. Mum kalsın. Kitabı bırak. Saatler oldu. Hâlâ okuyorsun. Gözlerine zarar vereceksin. Bazı kitaplar yalnızca başa beladır. Daha fazla okumanı istemiyorum. Yeterince okudun. Bu kadar yeter. Sen genç bir kadınsın ve kadınlar çok okumamalı."

Lucianna kitabını kapatırken yanan mumun üzerinde durduğu şamdanı eline alıp odasına geçmeye koyuldu ve içinden geçirdi.

Yine başladık...

O an annesinin kocası Kont André'ye attığı kaçamak bakışları da gözünden kaçırmamıştı.

"Sana Paris'e gitmeden önce söylediğim şeyleri hatırlıyor musun?"

Lucianna başını iki yana salladı. "Uzun zaman oldu, baba."

"Sana yetecek kadarını öğren yeter. Fazlasına gerek yok. Orada öğrendiğin şeylerin sana bir katkısı olmayacak. Bunu biliyorsun değil mi?"

Genç matmazel derin bir iç çekti. "Baba, Paris'e geri dönmek intihar olur bunu biliyorum. Ama beni tekrar yurtdışına göndereceksin, öyle değil mi? Her şey hallolduktan sonra Fransa'ya geri dönebilecek miyim?"

"Hemen evlenirsen neden olmasın? Kocan olmadan hiçbir yere gidemezsin. Eğer evlenmezsen burada kalacaksın. Anlıyorsun, değil mi?"

Lucianna'nın sesini bir anda hüzün doldurdu ve "Anlıyorum." dedi.

Genç matmazelin boş ve çıplak parmakları Kont André'nin gözüne bir anda çarptı. "Alyansını neden takmıyorsun?"

"Evet." diye hak verdi annesi Madam Dervieux. "Lord Pendragon'un sana verdiği yüzük paha biçilemez bir parçaydı. Adamcağız kim bilir ne kadar para vermiştir. Bu denli güzel bir yüzüğü sana verecek kadar sana değer verdiyse ne kadar şanslı olduğunu anlamış olman gerekir. Lord Alfredo Seonghwa elimizdeki en iyi şans. O adam ailemizin piyangosu! Sakın ama sakın o adamı elimden kaybedeyim deme."

Lucianna güçlükle yutkundu. "Anneciğim... Alyansım Mösyö Pendragon'da."

"Ah, demek senin için saklıyor! Ne kadar düşünceli bir adam. Ben hayatımda bu kadar ince, bu kadar nazik bir adam görmedim doğrusu!"

"Bekle hayatım, bu kadar emin olma." diye karısının sözünü yarıda böldü Kont André. "Bana neden alyansının Mösyö Pendragon'da olduğunu söyleyebilir misin, Lucianna?"

Genç matmazel ne diyeceğini bilemedi. "Ben verdim." dedi utana sıkıla.

"Neden?"

"Çünkü..." Lucianna kalp atışlarının hızlandığını ve yanaklarının ısındığını hissetti. Nabzını kulaklarında duyuyordu. "Babacığım çünkü... Çünkü Mösyö Alfredo Seonghwa Pendragon ve ben evlenmeyeceğiz. Biz ayrıldık."

Kont André hışımla ayağa kalktı. "Ne dedin sen?"

"B-Biz... Evlenmeyeceğiz. Beni istemediğini söyledi ben de onu istemediğimi söyledim. B-Bu kadar."

Madam Dervieux ve Kont André aynı anda bir karış açık ağız ve fal taşı gibi açılmış gözleriyle kızlarına baktılar.

"Ne demek bu!? Sen ne söylediğinin farkında mısın, Lucianna? Tanrım, delirmiş bu kız! Seni istemediğini nasıl söyler? Dalga mı geçiyorsun!?"

Merry-Andrew&Betrayer || woosangHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin