Selanik

323 38 0
                                    

Mihrimah yüzünü arabanın penceresinden ayırmıyordu. İki gece önce çıktıkları selanik yolunun sonuna gelmişlerdi.

Halaları ve ablası ile birlikte Beyhan Sultan'ın çiftliğine ziyarete gidiyorlardı.

Selaniğin nemli havası arabanın içine dolmuştu.

Hanzade kardeşindeki bu durgunluğun sebebini bilmiyordu lakin ne yapıp edip öğrenecekti.

Gün akşama indiğinde nihayet Beyhan Sultan'ın çiftliğine gelmişlerdi.

Beyhan Sultan ve çocukları onları karşılamak üzere bekliyorlardı.

Hatice ve Şah-u ruban Sultan kardeşlerine kavuşmuş olmanın mutluğunu yaşıyorlardı. Hanzade kardeşi ve kuzenleri ile birlikte hayran hayran onları izliyordu.

'Abla bizlerde böyle olacağız değil mi?'

'Biz bu kadar ayrı kalamayız güzel kardeşim'

Onlar in kurulan akşam masasına oturmuşlardı. Payitahttan ve saruhandan konuşuluyordu.

'Mihrimah pekçe büyümüşsün güzel yeğenim taliplerin dizilmiştir has odanın önüne'

'Sağolun sultanım bu konuda bir malumatım yok'

Hanzade Mihrimahtaki farklılığı farkediyordu.

Selanikte bir akşam sönmüştü. Hanzade uyuyamamıştı. Sofaya çıkmak için odanın kapısını açtı.

Sönük bir kandil ışığında Beyhan Sultanın kızı Hafize elinde bir kalem ile yazı yazıyordu.

'Hafize ne yapıyorsun bu saatte böyle?'

'Şey Sultanım ben öyle bişeyler yazıyordum siz ne için ayaktasınız rahat edemediniz mi yoksa?'

'Yok aksine pek rahat lakin aklım payitahtta kaldı o yüzden uyuyamadım gün doğmak üzere sen git yat Hafize'

Hafize başını sallayıp odasına gitti. Hanzade babasının ona verdiği dedesinden kalma muskayı eline alıp öylece bakıyordu.

Aklının bu denli Payitahtta kalmasının sebebini bilmiyordu.

Sabah olduğunda Hanzade Selanikte gezmeye çıkmıştı.

Payitahttan hayli küçük olan bu şehirde yabancı olduğu belliydi. Onun Beyhan Sultanın misafiri olduğunu herkes anlamıştı.

'Zarife bu insanlar bizden neden çekiniyor?'

'Sanırım bir hanedan mensubu olduğunuz için sultanım'

'Öyle dersin de zarife bu insanlar bizim kullarımız kölelerimiz değil ki neden çekinsinler?'

O sıra da yanlarına küçük bir kız çocuğu yaklaştı.

'Siz niye şehre geldiniz bir hata mı işledik? Bize ceza mı vereceksiniz?'

Hanzade oldukça şaşkın bakışlar ile kıza bakıyordu.

'Sana bunu kim söyledi?'

'Halil Bey dedi'

Hanzade Selanik Sancakbeyi Halil Bey'in neden böyle söylediğini bilmiyordu.

Halk esnafından orta yaşlı bir adam çekinerek Hanzadenin yanına geldi.

'Halil Bey bizleri Beyhan Sultanın çiftliğine yanaştırmıyor. Sultan Süleymanın emri varmış yaklaşanı yurdundan edermiş. Ne bir derdimiz ne bir sıkıntımız ne de bir bayram neşemiz ulaşmaz o çiftliğe Halil Beyde bizleri ezdikçe ezer'

'Buna bir deliliniz var mı?'

'Bakın şu adamcağıza  eski müezzinimiz kızını ve damadını Edirneye gönderdiler başka kimsesi yoktu. Eşraf bakmaya çalışıyoruz amma evlat özlemi bitirdi garibi'

Hanzade yerde çökmüş yaşlı amcaya doğru yürüdü.

'İmam Efendi derdini demeyen dermanı vukuu bulamazmış'

'Be diyeyim ey kızım evlat evlat yanar durur yüreğim'

'Halil Bey mi sebep oldu buna? Diyesin imam efendi?'

'Ben iftira etmem amma sebebim olanıda gizlemem rabbim biliyor Halil Beyi ben Allaha havale ettim'

'Zarife gidiyoruz'

Hanzade büyük bir hışımla çarşıyı inleterek yürüyordu. Süleymanın kızı Selanikteydi. Ve onu tanımayan herkes tanıyacaktı.

Zarife Sancakbeyinin köşküne adeta bir rüzgar gibi girmişti.

Halil Bey destur durmuş Hanzadeyi bekliyordu. Başını yavaşça kaldırdı.

'Hoşgeldiniz Sultanım'

'Sen benimle alay mı ediyorsun Halil Bey? Nedir bu halkın hali? Nedir izahat ver hemen'

'Ne oldu ki sultanım size karşı bi saygısızlık mu ettiler hemen cezalarını belirleyelim'

'Sen kimsin Halil Bey sen kimsinde benim kullarıma kafana göre yasaklar koyup eziyetler ediyorsun?'

'Haşa Sultanım ben öyle bişey'

'Kes sesini Halil Bey derhal mührünü teslim et seni Mısıra vilayet defterdarı olarak atadım en geç yatsı vakti Selaniği terk et'

'Lakin Sultanım'

'Tek kelime daha etme Halil Bey dua et kelleni vücudundan ayırmadım be diyorsam onu yap'

Hanzade Köşkten ayrılırken Zarifeye baktı.

'Abime haber gönder Halil Beyin yerine bir Sancakbeyi tayin etmek icab ediyor'

'Anladım sultanım derhal ilgileniyorum bu hususla'

'Çiftliğe dönelim evvela çarşıya uğrayalım'

Hanzade Çarşıya döndüğünde yaşlı amca hala yerdeydi.

'İmam efendi kızına haber sal yurduna baba ocağına dönsün ey ahalı bundan gayrı ne derdiniz olursa çiftliğin kapıları size açıktır. Biz ki Osman Beyin torunlarıyız hiç bir kulumuzu sıkıntıyla bir gece geçirmeyecek'

Selanik eşrafı Hanzadeye dualar ediyordu.

Hanzade yüzünde güller açarak Çiftliğe ulaştı. Beyhan Sultan ile hususi görüşmek için birlikte oturdular.

'Vallahi kimse bir şey demedi bana Hanzadem nasıl olur böyle bişey Halil Bey Davudun yanına gelirdi de hiç böyle sözler etmezdi.'

'Neyse Sultanım ben hallettim sizden ricam bundan böyle bilhassa gözlemeniz'

'Sen merak etme Hanzadem en kısa vakitte bir hayır yemeği düzenleyip Selaniklilerin gönlünü alırım onlarla konuşurum'

'Anlayışınız için müteşekkirim Sultanım'

Hanzade Selanikteki son gecelerinde kuzenleri ile vakit geçiriyordu.  Lakin gözünden kaçmayan Mihrimahın durgunluğuydu. Bu işi payitahta gittiğinde öğrenecekti.

Bundan sonraki ziyaretini Tekeye yapmak istiyordu. Kardeşi Selim'i özlemişti. Peki ya Selim o özlemiş miydi?

Yoksa hala kendini hırsın ve nefsin kurbanı etmek için mi uğraşıyordu?

'Sultanlarım hepinize müsaadenizle hayırlı geceler diliyorum malum yarın yola çıkacağız biraz dinlensem iyi olacak'

'Rahatına bak Mihrimah yeniden geleceğiniz günü sabırla bekleyeceğim'

'Bizi öyle güzel ağırladınız ki sultanım size minnettarım en kısa zamanda Payitahtta da böyle bir arada olalım inşallah'

'İnşallah güzel Hanzadem inşallah'

Hanzade Mihrimahın ardından ona hazırlanan daireye girdi. Yatağa uzanıp gözlerini kapadı. Yarın eve dönme vaktiydi. Ait olduğu yere evine...

TAHTİN VARİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin