Şehzade Mustafa

234 28 1
                                    

Zarife'nin aldığı malumatlar hayli kötüydü. Eğer yetişemez ise abisinin yolculuğu tehlikedeydi. Saraydan çıkması yasaktı ancak Hanzade bir yolunu bulmak zorundaydı.

Has odada Sultan Süleymanı bulamamıştı. Geri dönerken Sam Mirza ile karşılaştı.

'Sultanım'

'Bir şeyler bulabildin mi?'

Sam Mirza başını olumsuzca salladı. Hanzade derin bir nefes aldı.

'Siz malumat aramaya devam edin şehzademiz mustafa yola çıktı ve korkarım ki bu yolculuk zor geçecek.'

Hanzade ardına bakmadan Sam Mirza'nın yanından ayrıldı. Ne olursa olsun Saraydan çıkacaktı.

Zarifeye dönüp kulağına bişeyler fısıldayıp kardeşinin dairesine döndü.

'Abla öylece çıktın gittin telaşe kapıldım'

'Meraklanma kardeşim babam ile görüşmem gerekti. Biz işimize bakalım benim güzel gelinim'

Mihrimah utançla gülümsedi. Ve düğün için hazırlıklara devam edildi.

Mahidevran Hürrem Sultanın dairesine geldi. İçeri girip şehzade Cihangir ile göz göze geldi.

'Sultan anne'

'Şehzadem nasılsınız? Sizi burada görmeyi beklemiyordum'

Hürrem sultan Cihangirden önce lafa girdi.

'Lalası Mehmet Çelebi rahatsızlanmış sultanım'

'Nesi varmış hekimler şehzademiz ile alakadar oldu mu?'

'Mehmet Çelebi evde çalışırken ufak bir kaza geçirmiş bulaşıcı bir şey değil.'

'Ala seninle birlikte validesine bir uğrayalım hürrem, Cihangir sen Sümbül ağa ile birlikte abilerinin daireleriyle alakadar olur musun?'

Cihangir heyecanla daireden fırladı. Hürrem ve Mahidevran ardından ufak gülümsemeleri ile birbirlerine döndü.

'Daireme teşrifinizi neye borçluyum sultanım?'

'Malum Mihrimahın düğün hazırlıkları var hünkarımızın ona tahsis ettiği saraydan haberi yok bizi orada bekliyor Mihrimaha hediye edecek bizleri de bekliyor bizzat haber vermek istedim. Birlikte çıkalım'

'Elbette Sultanım'

Mihrimah gül ağanın ona gelmesiyle birlikte hazırlandı. Hanzade Gül ağaya baktı.

'Sultanım siz saraydan çıkmıyorsunuz sultanlarımızla gelemeyeceksiniz.'

'Anladım gül ağa, anladım.'

Hanzade Mihrimahın ardından zarifeyi gönderip saraydan çıktıklarına emin olana kadar bekledi.

Abisinin ona küçüklüklerinde öğrettiği geçitten geçip onu dışarıda bekleyen sandalına ulaştı. Üsküdara geçmek için kollarıyla değneklerine tüm gücüyle yükleniyordu.

Süleyman kızı Mihrimah'ın gülen yüzü ile içinde açılan çiçekleri suluyordu.

'Mihrimah'ım benim ay parcam burası senin saadetine şahit olsun olsun ki payitahtta örnek olsun.'

Mihrimah sultan babasının elini öpüp boynuna sarıldı. Karaköyde Saraya pekte uzak olmayan lakin hayli büyük bir köşktü burası. Sultan Süleyman kapıdan giren Yahya Bey'e ve onu yetiştiren babasının sadık paşalarından Hersekzade Ahmed Paşa'nın ve büyük halası Hundi Hatunun oğlu olan Hersekli Ali Bey'de vardı.

'Hünkarım'

'Ali Bey, senin yetiştirdiğin bir askeri damat olarak hanedanıma almak beni ziyadesiyle mutlu ediyor.'

'Siz ki Yedi Cihanın Sultanı kafirlerin korkulu düşleri olan Koskoca Sultan Süleymansınız o şeref bana aittir.'

Hanzade nihayet Üsküdara varmıştı. Köle pazarının yanındaki yaşlı atlar satan o adamı görüp derhal bir at almıştı. İzniğe doğru gitmesi gerekiyordu hemde Hemen.

Hersekli Ali Bey Sultan Süleymanın nice vakittir görmediği eski bir ahbabıydı. Sohbet hayli koyuydu. Günün akşama döndüğünü Mahidevran Sultan farketmişti.

'Fidan Kalfa arabaları hazırda bekletiyorsunuz değil mi?'

'Verdiğiniz Talimattan beri sultanım'

'Sultanım iyi misiniz? Gözünüz dışarıda?'

'Çoktan gelirdi Fidan'

'Kim sultanım?'

'Hanzade, çoktan gelirdi. Mihrimahı böyle yalnız bırakmazdı burada'

'Sultanım saraydan çıkması katiyyen yasak belki...'

'Fidan ben kızımı tanıyorum. O iki eli kanda dahi olsa gelirdi.'

Mahidevran haklıydı, söz konusu kardeşleri olunca gözü kimseyi görmüyordu. Ne bir sultan olması ne de veliaht olması umrunda olmazdı.

Nihayet yatsı vakti geçmişti. Hünkar hatunlarına haber gönderdi. Nihayet saraya dönme vakti gelmişti.

Mihrimah Mahidevrana gözleri ile teşekkür ettikten sonra ayrıldı.

Mahidevran, Hanzade'nin odasına gittiğinde kimseyi görememişti. İçerideki küçük oda Zarife'ye aitti. Usulca o yöne giderken bir ayak gördü. Kafasını eğip içeri baktı.

Zarife döşeğinde uyuyordu.  Ancak Hanzade yoktu.

Zarife, Hanzade'yi yalnız başına sarayda bırakmazdı. Mahidevran Zarifeye seslenmeye başladı. Ancak Zarife ses vermiyordu. Hızla kapıdaki cariyelere hekim bulmalarını istedi.

Gün Kuşluk vaktine gelmişti. Hanzade İznikteydi. Ancak ne gelen vardı ne giden o sadece çaresizce abisini bekliyordu.

Hekim kadın nihayet Zarifeyi uyandırmayı başarmıştı.

'Sultanım, Zarife Hatunu böylesine derin bir uykuya yatıranı buldum 'Anason' sanıyorum ki özünü içmiş ya da özü içirilmiş. Biraz sonra kendine gelecektir.

Zarife gözlerini açmıştı. Karşısınnda Mahidevran sultanı görmeyi beklemiyordu.

Sümbül Ağa telaş içinde işeri girdi.

"Şehzademiz Mustafa Haliç'e çoktan varmış. Saraya doğru geliyormuş."

"Ala Sümbül"

Zarife merak içinde onları duymaya çalışıyordu. Şehzade Mustafa saraya yaklaşmıştı lakin Hanzade Sultan Neredeydi.

TAHTİN VARİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin