Selanikten sabah vakti dönmüşler nihayet payitahta varmışlardı. Hanzade yol boyunca epeyce yorulmuştu bu yüzden evvela hamama gittikten sonra dinlenmek için biraz kadar uzanmıştı.Mihrimah dairesine döndüğünden beri yatağının üzerinde serilmiş oyalı yemenilere bakıyordu. Annesinin sadık hizmetkarı Gül Ağa destur isteyip içeri girdi.
'Sultanım, bu hediye size geldi kimden geldiğini tahmin edersiniz.'
'Bırak çık dışarı herkes çıksın'
Mihrimah Gül Ağa'nın uzattığı hediyeyi eline aldı. İçinden bir yüzük göründü bir de Rüstemden gelen kısa bir mektup...
Mihrimah bu ciddiyeti şimdi daha iyi anlamıştı. Oturduğu yerden usulca kalktı dairesinden bir rüzgar gibi çıktı.
Hanzade hızla çalan kapının sesi ile hızla doğru doğruldu.
"Gir"
Mihrimah koşarak ablasına sarıldı. Günlerdir içine akıttığı gözyaşlarını ablasının omzuna bırakıyordu. Hanzade kardeşinin saçlarını okşayarak ona destek oluyordu.
'Ah güzel kardeşim günlerdir bir derdin var bilirim ama bana söylemezsen derman olamam ki ben'
'Abla kurtar beni'
Hanzade korku ile kardeşinin yüzünü avuçladı. gözünü gözlerine dikti.
'Abla validem beni Rüstem Paşa ile evlendirecek'
Hanzade duydukları karşısında şaşıp kalmıştı. Bu mümkün olamazdı. Evvela babası buna müsaade etmeyecekti. Zamanında babası Selim Hanın karşısına dikilmişti. Kendi evladına bunu yapmazdı.
'Mihrimah hünkar babamız buna razı gelmez merak buyurma'
'Validem haberi olduğunu söyledi. Abla ne olur yardım et'
Hanzade o anda aralık kapıda bir karaltı gördü. Biri onları dinliyordu.
'Derhal kapıyı aç ve içeri gir her kimsen'
İçeri giren şehzade Cihangirdi. Hemen ablalarının yanına geldi usulca Mihrimahın göz yaşlarını sildi.
Küçük şehzade artık büyümüştü. Ablasının ellerini tutarak ona baktı.
'Abla bu hususu abime anlatmamız lüzum gerek o bize bir yol gösterir'
Mihrimah olmaz der gibi başını salladı. Hanzadede onun ellerini tutup olur dercesine gözlerine baktı.
Üç kardeş birlikte taht odasındaki Şehzade Mustafa'nın yanına gittiler.
Mustafa kardeşlerinin üzüntülerine hüzünlerine anlam verememişti. Birlikte suskun bir biçimde oturuyorlardı.
'Ey benim biri gündüzüm biri gecem güzel kardeşlerim nedir yüzünüze bunca gölgeyi düşüren hadise?'
Mihrimah gözünden akan yaşlara engel olamadı. Mustafa ona kollarını açtığında abisinin güçlü kollarına sarıldı. Cihangir Hanzadeyi kolunun altına alıp onları izlediler.
'Abi babam beni evlendirecekmiş ama Rüstem Paşa ile abi ben o adam ile evlenmek istemiyorum hem hanedanımıza da yaraşmaz biliyorum.'
Mustafa Mihrimah'ın dediklerine anlam verememişti zira babası gitmeden evvel Validesi Mahidevran Sultana bu hususta Hürrem Sultan ile görüşmesi gerektiğini ve birlikte hem kızına hem de hanedana yaraşır bir aday bulmalarını söylemiş ve sefere çıkmıştı.
'Kardeşim, hünkarımızın bu hususta bir emri var lakin Rüstem Paşa değil bilhassa oradaydım validelerimize bir görev verdi ancak kim olduğu belirlenmedi.'
Hürrem Sultan'ın kendinden emin bir biçimde bunu söylemesi Hanzadenin hiç hoşuna gitmemişti. Bundan böyle Rüstem Paşayı sıkı takibe alacaktı.
'Abi ya validem babamı ikna ederse?'
Şehzade Cihangir söze girdi.
'Abla biz bir oluruz birlikte oluruz babamı bu kararından döndürürüz evelallah sen endişelenme hiç'
'Cihangir doğru der kardeşim onca kişiyiz hallederiz. Ama asıl anlamamız gereken neden Rüstem Paşa ne rütbe ne varlık hiç bir şeyi yok bunun bi anlamı olmalı.'
Mustafa'nın yeni çeri ocağına gitmesi gerektiği için kardeşler huzurdan ayrılmıştı. Birlikte hasbahçe'ye çıktılar
Mihrimah abisinden aldığı güven ile biraz olsun rahatlamıştı. Ancak Rüstem Paşa ile karşılaşmak onu iyi hissettirmemişti.
'Abla Haliçe sürelim mi?'
Hanzade başını salladı. Cihangiri de yanlarına katarak birlikte Haliçe at sürmeye başladılar. Mihrimah nefes alabildiğini hissediyordu.
Cihangir kardeşleri ve Mahidevran Sultan'ın yanında kamburluğunu unutuyor şen şakrak bir çocuk oluveriyordu.
Hanzade Mihrimah'ı bu durumdan nasıl kurtaracağını düşünürken aklına bir anda bişey geldi atını hızla durdurup Mihrimah'a döndü.
'Bu olayı senden ve validenden başka bilen biri var mı?'
'Sanmıyorum'
Hanzade gülerek bsşını salladı.
'O vakit çırağ edilecek cariyelerden biri ile nikahlanabilir.'
'Bunu nasıl mümkün kılabiliriz?'
'Valideme gideceğiz Mihrimah validen duymadan görmeden valideme gideceğiz.'
Mihrimah ablasına gülümseyip yeniden saraya doğru sürmeye başladılar.
Mahidevran Sultan haremi hümayun defterini dolduruyor. Cariyelerin bahşişleri için bütçe ayarlıyordu.
Hürrem Sultan'ın Mihrimahın Mahidevran Sultan ile görüştüğünü bilmemesi mühimdi. Bunun için Mihrimah saraya girerken halk girişinden tanınmadan girip arka taraftan dolaşarak Haseki'nin odasına geldi. Hanzade ön kapıdan validesinin odasına girdi.
Mahidevran eşraf kadınlarını ağırladığı vakit açtığı kapının çaldığını görünce telaşlandı.
'Gel'
Mahidevran Mihrimah'ı tebdili kıyafet görünce hayli şaşırmıştı.
'Ne oluyor?'
'Validem yardımınıza ihtiyacımız var.'
Mahidevran Hanzadeye anlamayarak bakıyordu Mihrimah yanına gelerek elini tuttu.
'Bana sütünüzü verdiniz yetmedi sevginizi verdiniz biliyorum çok şey talebimdir lakin bana yardım edin.'
'O ne demek öyle Mihrimah söyle kızım nedir böyle gözlerini gölgeleyen?'
'Validem beni evlendirecek biliyorum hünkarımız sizere uygun birini bulmanızı dilemiş lakin validem beni Rüstem Paşa ile evlendirmek ister'
'Bu mümkün değil o hanedan damadı olacak ayarda biri değil Hünkarımız zinhar kabul etmez bunu'
'Validem hazır bahar ayı gelmiş babamdan zafer haberi gelmişken çırağ düğünü tertip etsek cariyeleri azad edip evlendirsek biri de Rüstem Paşaya hanım olsa'
Mahidevran bu talebi oldukça büyük bulmuştu. İki kızında çaresiz gözlerine baktığında kendi gençliği gözünün önünden geçti. Annesi yardım etmeseydi bambaşka bir yerde olacaktı.
Derin bir nefes aldı. Gür sesi ile kapıda bekleyen kalfalarını çağırdı.
'Çırağ edilecek cariyeleri ikindi vakti huzuruma getirin sultanlarım ile birlikte onları azad edeceğiz. Gülşah şenlik hazırlıklarına bir de düğün hazırlıkları için malumat ver.'
'Emredersiniz Sultanım'
Mihrimah ablasına gülümsedi. Bu hayatta bir insana verilmiş en büyük nimet kardeşti...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TAHTİN VARİSİ
Ficción históricaBen Hanzade... Güllerin açtığı mevsimde Saruhan Sarayında Dünya'ya gözlerimi açtım babam Şehzade Süleyman ve dedem Sultan Selim uğrumda yemekler altınlar dağıtmış hanedana bir hanım sultan daha katılmıştı. Lakin öyle olmadı Ben Hanzade Sultan diye s...