2. bölüm: Feda Ettiklerim

324 23 19
                                    

Şarkımız "Mehmet Güreli'den Kimse Bilmez" iyi okumalar.

"Yağmur yağıyor Ömür hanım gökten değil, yüreğimin boşluğundan ömrümün ıssız toprağına. Ve ben sonsuz bir düzlükte bir küçücük, bir silik nokta gibi eriyip gidiyorum. Seslensem kim duyar sesimi yalnızlıklar katından?"

Bütün Şiirleri 2

Şükrü Erbaş

Yine hastanedeyim. Karşımdaki kadın bir şeyler anlatıyor. Benim aksime annem dinliyor gibi bakmıyor, dinliyor.

Yine hastanedeyim. Sonumun hastane odasına birkaç günümü feda edeceğini biliyorum.

Yine hastanedeyim. Birilerinin doğru yada yanlış kararlarının hayatımın belki her noktasına dokunacağının yine farkındayım.

Büyük bir nefes aldım. Doktor odada değilmiş gibiydi o an. "Anne en sevdiğim pijamalarımı koyarsan sevinirim, çünkü hastane önlüğü giymek istemiyorum." Ayağa kalktım ve odadan çıktım.

Bu kez kapım bir yatağı, küçük bir dolabı olan bir odaya açıldı. Canımı acıtan şey benim bu odada olmam değildi. O adam için birkaç günümün daha feda olacağınaydı.

Zaten pek arkadaşım yoktu. Doğrusunu söylemek gerekirse hiç arkadaşım yoktu. Gezmeyi dolaşmayı pek seven birisi de değildim. Konuşmayı da sevmediğim gibi bıraksalar tüm gün konuşmadan uyur yada kitaplar okuyabilirdim. Açıkçası tüm imkanlar bu odada bana veriliyordu. Bu odaya başka bir sebeple doğurulan sonuçlarda gelsem mutlu bile olabilirdim fakat ben bir insanın hayatımdaki bu büyük etkisini kaldıramıyordum.

Annem elindeki son pijamayı da yerleştirdikten sonra yatağa oturarak yine o bilindik cümleleri kurdu. "Tatlım sadece bir süre sonra tekrar eve gidebileceğiz. İstediğin zaman bana ulaşabilirsin. Ayrıca seni sürekli ziyaret edeceğim-" sözünü kestiğimde gözlerinden geçen üzüntüyle yutkundum.

"Kaç gün? Kaç gün burada kalacağım?"

Kaç günümü daha feda edeceğim?

"Ayrıca bana öyle bakma anne."

Annem yutkunduğunda bir dağ çöktü. Gözlerinden düşen her damlada, yüreğim o dağın çöküşüne ağladı. Hayır, dedi bir yanım. Saçmalama bu senin suçun değil.

"İki hafta..."

Ellerimi tutup dudaklarına bastırdı.

"Özür dilerim."

Başımı eğdim...

  Ben dokuz yaşına kadar başımı hiç eğmezdim hatta beden dersinde öğretmenimiz başınızı eğin ve parmak uçlarınıza bakın, dediği için beden derslerinden nefret ederdim ama ben o günden sonra bir daha başımı kaldıramamıştım.

Annem üzgün gözleri ve tutmaya çalıştığı göz yaşlarıyla odadan çıkarken sadece odadan çıkmasını beklemiştim. Hissiz birisi olarak doğmamıştım, hissiz birine dönüştürülmüştüm.

Yatağa uzanıp gözlerimi yavaşça kapattım. Uyursam geçerdi belki...

Saatler sonra...

Rüyamda iki kişi beni uyandırmak yada uyandırmamak konusunda tartışıyorlardı. Birisi kız birisi erkek olduğunu anladığım iki kişinin kim olduğunu çözememiştim.

"Kız uyuyor gitmeliyiz. Zaten bu odaya gitmemiz de özel alan ihlaline giriyor ki girmek için izin bile almadık."

"Bir susar mısın? Hep böyle etik olmak zorunda değilsin!"

Kızın ses tonu daha baskın gelirken, erkek olanın ses tonunda bir umursamazlık vardı.

"İyi sen dur ben gidiyorum. Aksi halde adıma özel alan ihlalinden bir dava bile açılabilir."

Bergüzar Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin