"Ayırma gözlerini gözlerimden bu akşam, Böyle saatlerce bak, böyle asırlarca bak. Gözlerine yavaşça, yavaşça doldu akşam. Göklerin ateşini kalbime boşaltarak Benim içimde yaktı sanki gurubu akşam, Senin kirpiklerinde bir damla oldu akşam. Gündüzden, gürültüden ve kâinattan irak, Akşamı seyredeyim bakışlarında bırak, Ayırma gözlerini gözlerimden bu akşam, Böyle saatlerce bak, böyle asırlarca bak."
//Onar Misra
#yaşarnabinayır
2 gün sonra...
Karşımda gittikçe yabancı olan bir adam vardı ve zihnim kalabalıklar içinde yalnız başına dolaşıyordu. Ona sarılmak ihtiyacıyla kavrulan ruhum hiç bir şey yapamıyor bir adım dahi atamıyordu.
"Saçma..." diyerek mırıldandım son derece saçmaydı çünkü, ayrıca kırıcıydı da çünkü benim sevgim o kadar boş değildi herkese verecek. Derin bir nefes aldığımda içimden bir ses boşversene işte kızım salak mısın? Dönerse senindir dönmezse hayatına bile girmemiştir, diyordu haklıydı ama işte sevgi öyle bir şeydi ki mantık dışı her şeyi mantıklı olmadığını bile bile yaptırıyordu.
"Bergüzar!"
Gelen sesle dönüp dönmemek arasında tereddüt ettim çünkü sesin sahibinden son zamanlarda fazlasıyla nefret ediyordum. Yapmacık bir gülümseme takınma ihtiyacı bile hissetmeden arkama döndüm:
"Hakan?"
Soğuk tavırlarıma alışık olduğunu düşünsem de Hakan'ın yüzü düştüğünde gelen vicdan azabıyla derin bir nefes çektim içime.
"Yani, bir şey yok aslında... Ben sadece nasılsın diye-"
"İyiyim teşekkür ederim."
Tam bir sürtük gibi davrandığımın farkındaydım ve konu Yaman olduğunda bunun önüne geçemiyordum.
Yaman'dan da geçemezdim.
Hakan'ın yanından hızlıca geçtiğimde gözüm masalara takıldı. Yaman ve bir kız oturuyor, gülüyor ve belki benimle eğlenmediği kadar eğleniyordu. Kayıp mı etmiştim onu? Son mu bulmuştu onunla geçirdiğim güzel anılarım?
Birisi koluma dokunduğunda gözlerimi masadan çekip yanımdaki kişiye baktım: Yaman yanımda sıkılgan bir ifadeyle bana bakıyordu endişe ve soru işaretleri de yerli yerindeydi tabii.
"İyi misin?"
Son derece gönülsüz gözüken sorusuyla başımı sallayarak yanından hızla ayrıldım.
Bir sözde dediği gibi: "Sonra bir gün gözgöze geldik, saatlerce bakmak istememe rağmen başımı çevirdim."
Uzaktan saatlerce izlediğim adam yanıma geldiğinde bir hayalet gibi geçip gitmiştim yanından aslında baktığım zaman kırgındı içim, küskün bir çocuk vardı ona karşı ruhumda. Fakat bir yanım sadece bakmak izlemek istiyordu ben katilimin açtığı yaraya pansuman yaparken katilimi izlemek, özlemek ihtiyacıyla kavruluyordum.
Aşk katilini özlemek ihtiyacıysa ve kendime itiraf etmem gerekiyorsa ben Yaman'a aşıktım.
Avuç içlerime batan tırnaklarımla, aynadaki içimin aksine ruhsuz gözüken yüz hatlarıma baktım. Ve beni bile şaşırtacak güçte, içimden geldiği kadar bağırdım.
"AĞLASANA, AĞLA GERİ ZEKALI AĞLA! AĞLAMAN GEREK!.."
Sesimi kaybedene kadar ağlamak istiyordum. İki elim de saçlarımı bulduğunda tüm gücümle asıldım. Neredeydim bilmiyorum. Çığlıklarımı kim duyuyor bilmiyorum fakat koluma dokunan eli hissedebiliyorum. Derin bir nefes aldığımda hayallerden çıktım. İçimdeki sakinlik hiçbir zaman benim çığlıklarımı duyurmama izin vermeyecekti. Verse de kimse duymazdı zaten.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bergüzar
AcakKüçük bir kızın sessiz çığlıklarına mazeret arayan herkese benim yaşadıklarımın ders olacağını bilseydim eğer hiç üzülmezdim. Ben ilk değildim ama son olmak için elimden geleni yapacaktım. Ben Bergüzar Arslan, tüm dünyanın karanlığı arasında doğan...