"Perişan bir haldeydim. Fakat içimde kendimden bile sakladığım bir ümit vardı."
Kuyucaklı Yusuf
Sabahattin Ali
Yaman'dan...
Saatler önce bir seanstan çıktım. İntihara teşebbüs ettiğimden beri üzerimdeki baskı arttıkça arttı. Psikoloğum annemlere ne kadar üzerime gelmemelerini söylese de annemlerin pek dinlediği söylenemez.
İntihar ettiğimi pek bilen yok annem, babam, kardeşim ve Bergüzar. Hepsi nedenini, nasılını sorgulamaktan geri durmuyor Bergüzar hariç. Garip birisi, meraklı değil ve beni en çok hayrete düşüren de bu aslında; her insanın içinde merak vardır ama o merak etmiyor? Ediyorsa da göstermiyor... Belkide gösteremiyor?
Şuan bizim evin salonunda ailem ve Bergüzar'la tabu denilen bu saçma oyunu oynuyoruz. Annemle babamın uzun yıllara dayanan tanışıklığı oyunu kolaylaştırırken bizi de pek zorlamıyor. Aslında bu oyunu anılar üzerinden anlatmak gerekiyordu ki bizim az zamanımıza rağmen kelimeleri yaşadığımız küçük anılarla anlatabiliyorduk.
Annem ve babamdan sonra karşımda tüm dikkatini bana verdiğinde mavi gözlerine dikkatle baktım. Turuncuya benzeyen, gür kirpikleri mavi gözlerini çevreliyor ve ruhsuz bakan gözlerine duygular serpiştiriyordu. Annesiyle aynı renk olan saçlarını yine serbest bırakmıştı. Onu uzun uzun izleyerek bu betimlemeleri yapmamıştım. Saniyeler sürmüştü bu yaptığım gözlem. Öyle film sahnelerindeki gibi içimden karşımdakini saatlerce betimleyemezdim, soru sorduğunda uzun uzun düşünemezdim mesela. O romantik erkeklerden de olamazdım ben, zaten o da olmamı istemezdi.
Sorduğu sorulara verdiğim cevaplardan sonra oldukça duygusuz gözüken beden dili ve mimikleriyle hızla diğer kağıda geçip bana kattaki yazıyı anlatmaya çalışıyordu. Onu ilk gördüğümde bu kadar ruhsuz değildi. En azından gülümsüyordu...
Onu dokuz yıl önce televizyon ekranında küçük bir fotoğrafta görmüştüm ve kocaman yazılarla şunlar yazıyordu: "Dayısı B.T. tarafından tecavüze uğrayan B.A. yoğun bakımda savaşını sürdürüyor." Sonra spiker konuşmaya başlamıştı "Prematüre bir bebek olarak doğan B.A. doğduğundan beri devam eden hayat savaşında dayısı B.T. tarafından tecavüze uğrayarak yoğun bakıma kaldırıldı. Yaşamını makinalara bağlı olarak sürdüren B.A. nın durumunun kritik olduğu ve iç organlarının bazılarının zarar gördüğü öğrenildi. Neden zarar gördüğü ise gizliliğini korumakta."
Ses ve görüntü hafızam yüzünden bunları unutmam pek mümkün değildi. Sonraki günlerde duraksanmadan, iyileşene kadar, haberleri devam etmişti. En son haberde ise spiker "Bildiğiniz üzere dokuz yaşındaki B.A. geçmiş günlerde Dayısı B.T. tarafından tecavüze uğramış ve vücuduna aldığı hasarlar nedeniyle yoğun bakıma kaldırılmıştı. Bu günün öğle saatlerinde Dayı B.T. ın duruşması vardı. Duruşma sonuçlandı ve sonuç yine hüsran oldu... Yine bir hayatın bedeli kısa bir süreye denk kılındı. Sanığa verilen on iki yıl hapis cezası yine takım elbise, tahrik ve buna benzer birçok nedenden sekiz yıl bir aya indirildi." Kadının hüzün dolu sesi zihnimde adeta çınlıyordu. Sonrasında yine hüzün dolu sesiyle devam etmişti.
"Küçük bir kızın hayatı yine bir hakimin vicdanına, bir Dayının merhametine ve takım elbise giymeye bırakıldı. Sahi neydi küçük kızın suçu? Bu adamın, adam demeye de utanıyorum, cezası son bulur da küçük kızın hayatındaki müebbet hapis cezası son bulur mu? Bulmaz! Allah çoluk çocuğumuzu bu ahlaksız insan müsveddelerinden korusun."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bergüzar
AléatoireKüçük bir kızın sessiz çığlıklarına mazeret arayan herkese benim yaşadıklarımın ders olacağını bilseydim eğer hiç üzülmezdim. Ben ilk değildim ama son olmak için elimden geleni yapacaktım. Ben Bergüzar Arslan, tüm dünyanın karanlığı arasında doğan...