6. Bölüm: Umut

170 13 19
                                    


"Gerçek sevgi, sonunda ayrılık var gibi görünse bile, insanın sevdiği kişiyi mutlu olacağı yere doğru uğurlamaktan çekinmemesidir.."

//Sevme Sanatı

Erich Fromm

Saatler önce Yaman'dan...

İntahar ettiğimi sandıkları gün bir çok şeyi unutmuştum. Dahası elimdeki bu kitabın bana nasıl geldiğini bile hatırlamazken bu kitabın sahibini nasıl bulacaktım? Veya daha unuttuğum kaç şey vardı?

Düşünceler sürekli zihnimde dolanıyordu. Kitabı açıp içine bakmak istesem bile insanların özel hayatlarını ihlal etmek istemiyordum.

Özel hayat gizliliğine olan özenim bir takıntı değildi. O öldürüldüğünden beri ben kimsenin özel hayatımı ihlal etmemesine yada ihlal etmemeye özen gösteriyordum. Bu zihnimdeki bir korkuydu belkide bir sanrı?

O öldüğünde on yaşındaydım. O zamanlarda şimdi olduğu gibi pek sessiz değildim aksine sürekli konuşurdum. Beni tek dinleyen de oydu. Ablam Öykü.

Dünyanın belki en güzel, en özel ablasıydı, küçükken ona hep melek gibisin derdim. Benimle dalga geçer "Sen bunları nereden öğreniyorsun Çapkın Yaman?" derdi. Eğer gerçekten melek olacağını bilsem ona hiç meleğim demezdim çünkü o öldükten sonra herkes beni "O melek oldu" sözüyle avutmaya çalışmıştı.

Ablam daha genç yaşında özel hayata ihlal davasında davacı tarafın Avukatı olduğu için, daha doğrusu davalı olan adamın altı yıl hapis cezası almasını sağladığı için davalıların yakınları tarafından öldürülmüştü. Ve yıllar geçmesine rağmen ablamın katilleri ceza bile almamıştı.

Düşünceler zihnimi kemiriyor, aklıma bir çok anıyı geriye atmak istiyordum.

Elimdeki bardak patlarcasına kırıldığında ellerime kanlar bulaşmıştı.

Kimse camın patma sesini duymamıştı, elimin kanadığını görmemişti. Bu eve bu aileye yabancıydım. Annem, babam ve Yakut beni hep yargılıyordı. Annem hasta olduğum için kendini suçluyordu belkide beni? Bilmiyordum yada bana öyle geliyordu. Sonuçta kim çocuğunu sevmezdi ki?

Zihnim yıllardır kimseye tek kelime etmediğim anılarımı tek tek önüme sürüyordu. Artık suskunluğum canımı acıtıyor bir cam parçası gibi tenimi kesiyordu.

Biraz hava alsam düzelir miydi?

Yolda uyuya kalırsam?

Arkadaşlarımın yan- arkadaşlarım yo- hayır var.

Bergüzar? Beni dinler mi ki? Ya sıkılırsa?

Derin bir nefes aldım.

Zihnimdeki her soru ruhumdan bir parçayı eksiltiyordu.

Zihnim ve mantığım arasında kaldığım anlardan birisindeydim.

Zihnim "Gitme seni neden dinlesin ki?" diyor ; aklım "O herkesi dinleyebilir, seni de dinler." diyordu.

Hayatımın her anında olduğu gibi zihnimi mi dinlemeliydim? Yoksa bu sefer bir farklılık yapıp mantığımı mı?

Gözlerimi sımsıkı yumdum.

Gözlerimi açtığımda hızla dolaptan bir ceket alıp odamdan çıktım. Aşağı indiğimde kimseyi görmemiştim. Yine de içeriye doğru bağırdım "Anne ben çıkıyorum."

Evden çıktığımda hızlı adımlarımı hastaneye yönelttim. Kalbimin çarpıntısı sokaklarda yankılanıyordu.

Zihnim benden bağımsız bir şarkıyı dilime dolamıştı bile "Hatayı ben en başında yaptım."

Bergüzar Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin