Uyandığımda önce ki gece beni bu yabancı odaya getiren olayları
hatırlayabilmem için bir an geçmesi gerekti. I.n hâlâ uyuyor. Onu uyandırmadan. Hemen ayakkabılarımı giydim ve odadan çıktım. Hyunjin'in kapısını mı vurmalıydım, yoksa Changbin'i bulmaya mı çalışmalıydım? Changbin de bu kardeşliğe üye miydi? Hyunjin'in organize bir sosyal gruba üye olacağı aklımın ucundan bile geçmezdi; dolayısıyla Changbin de üyeydi.Koridorda uyuyanların üzerinden atlayarak aşağı indim. "Changbin?" diye seslendim bir cevap duymayı umarak. Sadece salonda en azından yirmi beş kişi uyuyordu. Zemin kırmızı bardaklar ve çöplerle doluydu. O dağınıklığın ve pisliğin arasından yolumu bulmak zordu
fakat aynı zamanda üst kattaki koridorun, orada uyuyanlara rağmen aslında ne kadar temiz olduğunu anlamamı sağladı.Mutfağa ulaştığımda temizliğe başlamamak için kendimi zor tuttum. Bütün kardeşlik üyeleri bir araya gelirse, burası ancak bütün bir günde temizlenirdi. Hyunjin bütün bu çöpleri temizlerken görmeyi çok isterdim ve bu düşünce zihnimden geçerken kendimi tutamayarak hafifçe kıkırdadım.
"O kadar komik olan ne?"
Arkamı döndüm ve Hyunjin'i elinde bir çöp poşetiyle mutfağa girerken buldum. Koluyla tezgâhın üzerini süpürdü ve bütün bardakları poşetin içine döktü. "Hiç" diye yalan söyledim. "Changbin de mi burada mı kalıyor?" Bana aldırmadan temizliğe devam etti.
"Kalıyor mu?" diye sordum tekrar, bu kez daha sinirli bir tavırla.
"Bana Changbin'in burada kalıp kalmadığını ne kadar çabuk söylersen ben de o kadar çabuk gidebilirim."
"Tamam, şimdi ilgimi çektin. Hayır, burada kalmıyor. Sana kardeşlik üyesi gibi mi göründü?" Alaycı bir tavırla güldü.
"Hayır ama sen de görünmedin" diye tersledim ve dişlerini sıktı. Etrafımdan dolaşarak kalçamın yanındaki dolabı açtı ve bir kâğıt havlu rulosu çıkardı. "Buralardan geçen bir otobüs var mı?" diye sordum cevap vermesini beklemesem de.
"Evet, bir blok kadar ötede."Mutfakta onun peşinden gittim. "Bana yerini söyleyebilir misin?"
'Tabi Bir blok kadar ötede."Alaycı bir tavırla gülümsedi.
Gözlerimi devirerek mutfaktan çıktım. Hyunjin'in önceki gece sergilediği anlık medeniyet belirtisi tek seferlik bir şeydi ve bugün bütün gücüyle yine bana yüklenecekti. Geçirdiğim geceden sonra onun yakınında olmaya tahammül edemezdim.
Jeongin'i uyandırmaya gittim, beklenmedik şekilde kolay uyandı ve bana gülümsedi. Bu lanet olasıca kardeşlik evinden çıkmaya benim kadar hazır olduğunu görünce sevindim.
"Hyunjin bir blok aşağıda otobüs durağı olduğunu söyledi" dedim birlikte merdivenlerden inerken.
"Lanet olasıca otobüse binmeyeceğiz. Bu serserilerden biri bizi odamıza geri götürür. Muhtemelen sadece seninle uğraşıyordu"dedi elini omzuma koyarak.
Mutfağa girdiğimizde Hyunjin'ni firının içinden birkaç bira kutusunu çıkarırken bulunca Jeongin aniden otoriter bir tavır takındı.
"Hyunjin, artık bizi geri götürmeye hazır mısın? Başım zonkluyor."
"Evet, tabii, sadece bana bir dakika ver" dedi Hyunjin başından beri bizi bekliyormuş gibi.
Yurda geri dönerken kibarca camları kaldırmayı önermeme rağmen Hyunjin bütün camları indirmişti. Bütün yol boyunca sessizdi ama uzun parmaklarıyla direksiyona vurarak tempo tutuyordu. Gerçi beni ilgilendirmezdi.
"Daha sonra uğrarım I.n " dedi Jeonjin yolcu tarafından inerken. Jeongin başıyla onaylayarak kapımı açtı. "Hoşça kal, Lee Felix" dedi Hyunjin alaycı bir tavırla sırıtarak. Gözlerimi devirdim ve Jeongin'in peşinden yurda girdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Uncontrolled LOVE -Hyunlix
Fanfiction[Tamamlandı] Lee Felix on sekiz yaşında bir üniversite öğrencisidir, basit bir hayatı, mükemmel notları ve dünya tatlısı bir arkadaşı vardır. Genç çocuk bütün hayatını gelecek planları üzerine kurmuştur, ta ki dövmeli ve piercing'li, serseri Hyunjin...