Alarmım erken çaldı ve döndüm. Elimi kaldırarak kulağıma saldıran iğrenç sesi durdurmak için hızla saate uzattım. Elim yumuşak, ılık bir yüzeye denk geldi ve gözlerimi kırpıştırarak açınca Hyunjin'i
bana bakarken buldum. Utancımı gizlemek için yastığıma uzandım ama Hyunjin yastığı çekip aldı. "Sana da günaydın." dedi gülümseyerek kolunu ovalarken.Ona bakarken nasıl özür dileyeceğimi düşünüyordum. Ne kadar süredir beni izliyordu?
"Uyurken çok tatlı görünüyorsun."dedi ve elimden geldiğince hızlı bir şekilde doğrulup oturdum. Her sabah olduğu gibi biraz iğrenç göründüğümden emindim.
Telefonumu bana uzattı. "Neden alarm kurdun?"Alarmı kapayarak yataktan kalktım. "Bugün araba bakmaya gideceğim, dolayısıyla sen istediğim zaman çıkabilirsin." dedim.
Kaşlarını çattı. "Sabahları keyifsiz olduğun belli."
"Aslında keyifliyimdir... Sadece seni oyalamak istemiyorum." Kabalık ettiğim için biraz suçluluk duyuyordum ama
açıkçası onun kaba davranmasını beklemiştim."Keyifsizsin. Seninle gelebilir miyim?"
Onu doğru duyup duymadığımı merak ederek etrafıma bakındım. Sonunda şüpheci gözlerle ona döndüm. "Araba bakmaya mı? Bunu neden yapmak isteyesin ki?"
"Bir nedenim olması şart mı? Seni öldürmek için plan yapıyormuşum gibi davranıyorsun." Gülerek ayağa kalktı ve saçlarını karıştırdı.
"Şey, sadece bu sabah neşeli olmana biraz şaşırdım... ve benimle birlikte bir yere gitmek istemene... beni aşağılamamana da." diye itiraf ettim.
Ona arkamı dönerek giysilerimi ve banyo malzemelerimi topladım. Dışarı çıkmadan önce duş almam gerekiyordu. Dürüstlüğümden hiç etkilenmeyen Hyunjin biraz daha ısrar etti. "Eğlenceli olacak, söz veriyorum. Sadece... birbirimize karşı nazik olabileceğimizi göstermeme izin ver. Sadece bir günlüğüne."
Gülümsemesi güzel ve ikna ediciydi. Ama Hyunjin'in geceyi benimle, aynı yatakta, bana sarılarak geçirdiğini bilse Jısung
kesinlikle bir daha asla konuşmazdı. Jısung'u kaybetmekten sürekli korkmamın nedenini bilmiyordum. Belki de annemin vereceği tepkiden korkuyordum. O her zaman yanımda olmuştu. Düşüncelere dalmışken, uyurken Hyunjin'in düzenli nefeslerini dinlememin Jısung'la bir daha asla konuşamamaya değeceğini nihayet
kendime itiraf ettim."Dünyadan Felix'e!" diye seslendi Hyunjin odanın karşı tarafından ve birden kendime geldim. Kendi kendime tartışırken orada donakalmış ve Hyunjin'in orada olduğunu bile tamamen unutmuştum. "Bir terslik mi var?" diye sordu bana doğru bir adım atarken.
Ah, bir şey yok, sadece sana karşı derin duygular hissettiğimi ve senden daha fazlasını istediğimi nihayet kendime itiraf ettim ama kimseye, özellikle de bana asla değer vermeyeceğini biliyorum. "Sadece ne giyeceğime karar vermeye çalışıyorum." diye yalan söyledim. Bakışları ellerimdeki giysilere kaydı ve başını yana yatırdı.
"Ee, ben de gelebilir miyim? Hem senin işini de kolaylaştırmış olurum,böylece otobüse binmen gerekmez."
Eh, eğlenceli olabilirdi. İşimi de kolaylaştırırdı. "Evet, pekâlâ" dedim. "Ben hazırlanayım." Kapıya doğru yürürken o da peşimden geldi. "Ne yapıyorsun?" diye sordum.
"Seninle geliyorum."
"Şey, ben duşa gidiyorum." Bakım çantamı yüzüne doğru salladığımda elimden kaptı.
"Ne tesadüf, ben de!"
Yanımdan geçip yürüdü ve arkasına bile bakmadan kapıyı açtı. Ona yetişmek için koştum ve tişörtünü yakaladım. "Bana katılman ne güzel." diye takıldı ve gözlerimi devirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Uncontrolled LOVE -Hyunlix
Fanfiction[Tamamlandı] Lee Felix on sekiz yaşında bir üniversite öğrencisidir, basit bir hayatı, mükemmel notları ve dünya tatlısı bir arkadaşı vardır. Genç çocuk bütün hayatını gelecek planları üzerine kurmuştur, ta ki dövmeli ve piercing'li, serseri Hyunjin...