Dudaklarını kulağıma dayamış halde hafifçe horlayan Hyunjin'i uyandırdım. Sırtım göğsüne dayanmıştı ve onun bacakları benimkilere sarılmıştı.
Önceki gece olanları hatırlayınca hafifçe gülümsedim ama mutluluğun yerini çabucak korku aldı. Güneş doğunca da aynı şeyleri hissedecek miydi? Yoksa bana işkence edecek ve kendimi ona sunduğum için benimle alay mı edecekti?
Sürekli çatık olan kaşları uykusunda yumuşarken yüzünü izlemek için yavaşça ona döndüm, işaret parmağımla uzanarak kaşındaki küpeye dokunduktan sonra parmağımı yanağındaki çürüğe kaydırdım.
Dudağı ve eli daha iyi görünüyordu çünkü önceki gece onları pansuman etmeme razı olmuştu. Parmağım dudaklarına dokunurken gözlerini aniden açtı. "Ne yapıyorsun?" diye sordu.
Ses tonunu algılayamayınca huzursuz oldum. "Affedersin... ben sadece..." Ne diyeceğimi bilemedim. Birbirimizin kollarında uykuya daldıktan sonra nasıl bir ruh hali içinde olacağını bilmiyordum.
"Durma." diye fısıldayarak gözlerini tekrar kapadı. Üzerimdeki ağırlık yarı yarı kalktı ve yarasını acıtmamaya dikkat ederek dudaklarındaki şişkinliği parmağımla izlemeden önce gülümsedim. "Bugün için planın ne?" diye sordu birkaç dakika sonra gözlerini tekrar açarak.
"Aslında Karen'la birlikte arka bahçedeki serada çalışmayı düşünüyorum." dedim.
Doğrulup oturdu."Ciddi misin?" Kızmış olmalıydı. Tanıştığım en tatlı insanlardan
biri olmasına rağmen Karendan hoşlanmadığını biliyordum."Evet." diye mırıldandım.
"Şey, sanırım ailemin senden hoşlanıp hoşlanmayacağı konusunda endişelenmem gerekmeyecek. Hatta muhtemelen seni benden daha çok sevmişlerdir." Güldü ve başparmağını yanağımda gezdirerek beni ürpertti. "Sorun şu ki burada zaman geçirmeye başlarsam, babam da onu gerçekten sevdiğimi düşünmeye başlayacak." dedi neşeli bir ses tonuyla. Ama gözleri aynı şeyi söylemiyordu.
"Belki de ben Karen'la dışarıdayken sen de babanla biraz zaman geçirsen iyi olur?" diye önerdim.
"Hayır, kesinlikle hayır." diye hırladı."Ben evime, gerçek evime döneceğim ve işinin bitmesini bekleyeceğim."
"Ama ben burada kalmanı isterdim, biraz uzun sürebilir. Karenin serası bir hayli kötü durumda." dedim.
Ne diyeceğini bilemiyor gibiydi ki benden çok uzun süre ayrı kalmak istemediğini düşününce içim ısındı. "Bil... bilmiyorum, Felix. Babam muhtemelen zaten benimle zaman geçirmek istemez." diye
mırıldandı."Elbette ister, ikiniz en son ne zaman bir odada baş başa kaldınız?"
Omuz silkti. "Bilmiyorum... yıllar oldu. Bunun iyi bir fikir olduğundan emin değilim." dedi elleriyle saçlarını sıvazlayarak.
"Huzursuz olursan istediğin zaman dışarıda Karenla bana katılabilirsin." dedim. Açıkçası babasıyla birlikte zaman geçirmeyi düşünmesine bile şaşırmıştım.
"Tamam... ama bunu sadece... sadece bir süre için olsa bile... senden ayrılma düşüncesinden dolayı yapıyorum." Duraksadı. Duygularını ifade etmekte iyi olmadığını bilmediğimden sessiz kaldım
ve ona düşüncelerini toparlaması için zaman tanıdım. "Eh, sadece, bunun lanet olasıca babamla zaman geçirmemden daha kötü olduğunu söyleyelim."Babasıyla ilgili kullandığı sert sözlere rağmen ona gülümsedim. Hyunjin'in çocukluğundan tanıdığı babası, şimdi aşağıda olan adamla aynı kişi değildi ve Hyunjin'in de bunu fark etmesini umuyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Uncontrolled LOVE -Hyunlix
Fanfiction[Tamamlandı] Lee Felix on sekiz yaşında bir üniversite öğrencisidir, basit bir hayatı, mükemmel notları ve dünya tatlısı bir arkadaşı vardır. Genç çocuk bütün hayatını gelecek planları üzerine kurmuştur, ta ki dövmeli ve piercing'li, serseri Hyunjin...