35. Bölüm

1.7K 153 324
                                    

Odama dönerken Hyunjin'in öncekinden farklı olmasını beklemekle ne kadar aptallık ettiğimi düşünüyordum. Böyle olacağını tahmin etmeliydim. Bunun gerçek olamayacak kadar iyi olduğunu tahmin etmeliydim. Hyunjin'in beni Seungmin'in yanında öpüşü, bana nazik davranışı ve 'daha fazlasını' isteyişi. Hyunjin'in bana çocukluğunu anlatışı. Arkadaşları yanına gelir gelmez iki hafta önce tiksindiğim Hyunjin'in geri döneceğini bilmeliydim.

"Hey, dostum! Bu gece geliyor musun?" diye sordu Jeongin ben odamıza girerken. Changbin onun yatağına oturmuş, Hyunjin'in bana bakmasını istediğim gibi hayranlıkla sevgilisine bakıyordu.

"Hayır, ders çalışacağım." dedim.Herkesin davet edildiğini ama Hyunjin'in bana partiden söz etmemesini öğrendiğime sevindim. Muhtemelen herhangi bir engelle karşılaşmadan Minho'yla takılmak istiyordu.

"Ah, haydi! Eğlenceli olacak Hyunjin'de geliyor." Jeongin gülümseyince ben de gülümsemek için kendimi zorladım.

"Gerçekten, sorun değil. Annemi aramam, onunla biraz konuşmam ve gelecek haftaki ödevlerimi planlamam gerekiyor."

"Bahane!" dedi Jeongin çantasını kaparken. "Keyfin bilir. Ben bütün gece dışarıda olacağım, dolayısıyla bir şeye ihtiyacın olursa bana haber ver." dedi ve bana sarılarak vedalaştı.

Annemi arayarak ona staj haberini verince elbette ki çok mutlu oldu. Hyunjin'i açıklamama katmadım ama Babasından söz ettim. Onun Seungmin'in yakında üvey babası olacağını açıkladım ki bu doğruydu. Jısung'u sordu ama sorularını geçiştirdim. Jısung'un anneme her şeyi anlatmadığını öğrenince hem şaşırdım hem de sevindim. Bana bir şey borçlu değildi fakat yine de sessizliği için ona minnettardım.

Annemin patronla ilişkisi olduğuna inandığı yeni iş arkadaşıyla ilgili aşırı uzun sohbetini dinledikten sonra, sonunda ona ders çalışmam ve telefonu kapamam gerektiğini söyledim. Her zamanki gibi aklım yine hemen Hyunjin'e gitti.

Hyunjin'le tanışmadan önce hayatım çok daha basitti ve şimdi... karmaşık ve stresliydi. Ya aşırı ölçüde mutlu oluyordum ya da onu Minho'yla hayal ettiğim zaman içim yanıyordu.

Burada böyle oturmaya devam edersem aklımı kaçıracaktım ve ders çalışmaya çabalamaktan vazgeçtiğimde saat daha altıydı. Belki bir yürüyüşe çıkabilirdim. Gerçekten daha fazla arkadaşa ihtiyacım
vardı. Telefonumu alıp Seungmin'i aradım.

"Selam, Felix!" Sesi dostçaydı ve endişelerimi kısmen yatıştırmıştı.

"Selam, Seungmin, meşgul müsün?" diye sordum.

"Hayır, televizyon izliyordum. Neden, bir sorun mu var?"

"Hayır, sadece sana gelebileceğimi ve birlikte zaman geçirebileceğimizi düşünüyordum... belki de söz verdiği yemek dersini hatırlatırsam annen için bir sakıncası olmaz." Hafifçe güldüm.

"Evet, elbette. Buna bayılacağından eminim. Ona geleceğini söyleyeyim."

"Tamam, ilk otobüs yarım saat sonra ama en kısa sürede orada olurum." dedim.

"Otobüs mü? Ah, evet, henüz araba almadığım unuttum. Ben gelip seni alırım."

"Hayır, gerçekten, sorun değil. Sana zahmet vermek istemiyorum."

"Felix, mesafe on beş kilometre bile değil. Hemen çıkıyorum." dedi ve sonunda kabul ettim.

Çantamı alıp telefonuma son kez baktım. Elbette ki Hyunjin ne mesaj atmış ne de aramıştı. Ona bu kadar bağlanmaktan nefret ediyordum, özellikle de ona bağlanamayacağımı bu kadar açıkça görürken. Bağımsız olmaya kararlı bir tavırla telefonumu kapadım. Açık bırakırsam, deli gibi her on dakikada bir kontrol edeceğimi biliyordum. Onu gerçekten odamda bırakmam gerektiğini düşünerek, Seungmin'in gelmesini beklemek için dışarı çıkmadan önce telefonumu şifonyerimin en üst çekmecesine bıraktım.

Uncontrolled LOVE -Hyunlix Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin