10. Bölüm

2.7K 232 126
                                    

Annem ve Jisung ile kahvaltı yapmak acı verecek kadar yavaştı.

Annem "Çılgın gece" konusuna geri dönüp duruyor, her fırsatta yorgun olup olmadığımı, başımın ağrıyıp ağrımadığını soruyordu.

Tamam, önceki gece benden hiç beklenmeyecek bir şeydi fakat bunu tekrar tekrar duymaya gerçekten ihtiyacım yoktu. Her zaman böyle mi olmuştu? Benim için en iyisini istediğini biliyordum ama şimdi ben üniversiteye başlamışken daha da kötüleşmiş gibiydi belki de bir haftalığına ondan uzaklaşmak, onu yeni bir gözle görmemi sağlamıştı.

"Nerede alışveriş yapabiliriz?" diye sordu Jisung krep lokmaları ağzındayken. Omuz silktim. Keşke Jisung yalnız gelseydi. Onunla zaman geçirmek hoşuma gidebilirdi. Hayatımdaki bütün detayları özellikle de kötü olanları anneme anlatmaması konusunda onunla konuşmam gerekiyordu ve yalnız kalabilseydik bu da daha kolay olurdu.

"Bloğun diğer tarafındaki alışveriş merkezine gidebiliriz. Bölgeyi henüz çok iyi tanımıyorum" dedim yumurtalı ekmeğimin son parçalarını bölerken.

"Nerede çalışmak istediğine karar verebildin mi?" diye sordu Jisung.

"Henüz emin değilim. Belki bir kitabevi olabilir. Yayıncılık ya da yazarlıkla ilgili bir staj filan bulabilsem çok iyi olur" dedim. Annem gururla gülümsedi.

"Bu harika olur üniversiteyi bitirene kadar çalışabilir, sonra da tam zamanlı olarak devam edebilirsin" dedi gülümseyerek.

"Evet, bu ideal olur" diyerek alaycılığımı gizlemeye çalıştım fakat Jisung hemen fark etti ve masanın altından elimi tutarak komplocu bir tavırla sıktı.

Çatalımı ağzıma götürürken metal tadı bana Hyunjin'nin dudağındaki piercing'i hatırlattı. Bir an için duraksadım. Jisung bunu da fark etti ve bana meraklı gözlerle baktı. Hyunjin'ni düşünmeyi bırakmam gerekiyordu. Hemen. Jisung'a
gülümsedim.

Kahvaltıdan sonra annem bizi dev gibi ve kalabalık bir yer olan AVM'ye götürdü. "Ben gidiyorum hazır olunca sizi ararım" dedi ve çok rahatladım. Jisung ve ben mağazaların arasında dolaştık. Bana cuma günü oynadığı futbol maçını ve zafer golünü atışını anlattı. Onu ilgiyle dinledim ve hepsinin harika olduğunu söyledim.

"Bugün çok hoş görünüyorsun" dedim. Gülümsedi. Mükemmel beyaz dişleri hayranlık uyandırıcıydı. Vişneçürüğü renginde bir hırka, siyah pantolon ve mokasen ayakkabı giymişti. Evet, gerçekten mokasen giyiyordu ama güzeldiler ve bir şekilde kişiliğini yansıtıyordu.

"Sen de öyle, Lixie" dedi ve yüzümü buruşturdum. Berbat göründüğümü biliyordum fakat o her zamanki gibi bana bunu söylemeyecek kadar nazikti. Nasıl göründüğümü yüzüme vurmakta bir saniye gecikmeyecek Hyunjin'nin aksine. Iyy, Hyunjin. Bay Kabayı kafamdan
atmayı umutsuzca istediğimden. Düşüncelerimden kurtuldum. Jisung'u Hyunjin le kıyaslayamazdım. Jisung sevdiğim erkek arkadaşımdı ve Hyunjin bir sürü kişiyle takılan serserinin tekiydi.

"Neyin var senin? diye sordu Jisung ben bütün vücudunu kendiminkine bastırmaya çalışırken. Kızararak başımı iki yana salladım.

"Hiç, seni özledim, hepsi Bu" dedim. Ah... bir de dün gece Hyunjin ile öpüştüm, ondan diye ekledi bilinçaltım. Buna aldırmamayı seçtim. "Ama, Jisung" dedim, "lütfen yaptığım her şeyi anneme yetiştirmekten vazgeçer misin? Bu beni
gerçekten çok huzursuz ediyor. Onunla yakın olman hoşuma gidiyor fakat beni ispiyonladığında kendimi çocuk gibi hissediyorum." Bunu içimden atmak iyi gelmişti.

"Lixie, çok özür dilerim. Sadece senin için endişeleniyordum. Bunu bir daha yapmayacağıma söz veriyorum. Gerçekten." Kolunu omzuma atarak alnıma bir öpücük kondurdu ve ona inandım.

Uncontrolled LOVE -Hyunlix Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin