40. Bölüm

2.2K 156 239
                                    

Ben merdivenin tepesine ulaşıtığımda Hyunjin yatak odası kapısını çarparak kapadı. Kilitli olmasından korkarak tokmağı çevirdim ama neyse ki açıldı. "Hyunjin, iyi misin?" diye sordum başka ne diyeceğimi bilemeyerek.

Komodinin üzerindeki lambayı kapıp duvara çarparak karşılık verdi. Darbenin etkisiyle lambanın cam temeli paramparça oldu. Ben geri sıçrarken ağzımdan istemsiz bir çığlık döküldü. Hyunjin masaya yaklaşarak küçük klavyeyi kaptı ve masaüstü bilgisayardan kopararak arkasına fırlattı.

"Hyunjin, lütfen dur!" diye bağırdım. Bana bakmak yerine monitörü yere devirerek bağırmaya başladı.

"Neden? Neden, Felix? Soktuğumun bilgisayarından bir tane daha
alamayacak değil ya!"

"Haklısın." dedim ve klavyenin üzerine basarak daha çok ezdim.

"Ne? Ne yapıyorsun sen?" diye sordu ben klavyeyi alıp tekrar sertçe yere atarken. Ne yaptığımdan pek emin değildim fakat klavye zaten kırılmıştı ve bu o anda en iyi fikir gibi gelmişti.

"Sana yardım ediyorum." dedim ve öfkeli gözlerinde şaşkın bakışlar belirdi. Monitörü alıp yine yere çarptım. Bir kez daha yerden almak için eğildiğimde yüzünde hafif bir gülümsemeyle yaklaştı ama ellerimi tutarak beni durdurdu ve monitörü benden alıp masanın üzerine koydu.

"Babama öyle bağırdığım için bana kızmadın mı?" diye sordu ve yüzümü ellerinin arasına alarak başparmaklarıyla yanaklarımı okşarken yeşil gözleriyle gözlerime baktı.

"Hayır, kendini ifade etmek sonuna kadar hakkın. Bunun için asla kızmam."Az önce babasıyla kavga etmişti ama o kendisine kızgın olup olmadığımla mı ilgileniyordu? "Tabii ki hiç nedensiz bir şekilde sen kavgacı davranmadığın sürece ama demin olanlar öyle değildi."

"Vay canına..." dedi.

Dudaklarımızın arasındaki küçük mesafe çok baştan çıkarıcıydı. Öne eğilip dudaklarımı dudaklarına bastırdım ve hemen ağzını açarak öpüşmemizi derinleştirdi. Parmaklarım saçlarına dolandı ve ben biraz daha sıkarken Hyunjin inledi. Öfkesi bir gelgit dalgası gibi geri çekildi.

Onu hafifçe geri ittim ve beni olduğum yerde çevirerek popomu masaya dayadı. Elleri kalçalarıma uzandı ve beni masanın üzerine kaldırdı. Onu sakinleştiriyordum. Hyunjin'in ihtiyaç duyduğu şey olduğunu düşünmek, daha önce farkında olmadığım bir şekilde istendiğimi hissettirdi. Şimdi kendimi onun hayatında daha somut ve daha gerekli hissediyordum.

Bacaklarımın arasında durarak dilini
dilime sürterken başımı arkaya yatırdım.
"Daha yakın." diye inledi ağzıma. Elleri dizlerimin arkasını yakalayarak beni kenara çekti. Ellerim kotunu çekiştirirken o da dudaklarını benden geri çekti.

"Ne?..." Bir kaşını kaldırarak baktı.

Buraya gelip bir şeyleri kırıp dökmesine yardım ettiğim ve şimdi de onu soymaya çalıştığım için delirdiğimi düşünüyor olmalıydı. Belki de delirmiştim. Şu o anda umurumda bile değildi. Umursadığım tek şey, Hyunjin'in köprücük kemiklerinin pencereden süzülen ay ışığında gölgelenişi ve az önce odadaki her şeyi kırıp dökmeye çalışan ellerinin yüzümü kırılgan bir porselenmişim gibi tutuşuydu.

Bacaklarımı beline sararak ve onu kendime çekerek cevap verdim. "Buraya dalıp bana kızacağını sandım gerçekten." Gülümseyerek alnını alnıma bastırdı.

"Yanıldın." diye hatırlattım kibirli bir gülümsemeyle."Hem de çok."

"Bu gece bir daha aşağı inmek istemiyorum." dedi gözlerime bakarak.

"Sorun değil. Buna mecbur değilsin."
Gevşedi ve başını boynuma gömdü. Aramızda işlerin gidişatının bu kadar kolaylaşmasına şaşırmıştım. Onun beni tersleyeceğini, buraya geldiğimde beni sepetlemeye çalışacağını sanmıştım, oysa o bana dayanıyor, benden güç alıyordu.

Uncontrolled LOVE -Hyunlix Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin