Hyunjin'in giymem için getirdiği giysileri aldım. Vazgeçilmez siyah tişörtlerinden biri, kırmızı-gri ekose pijama altı ve büyük siyah çoraplar. Hyunjin'in bunları giydiğini düşününce güldüm ama sonra bunların muhtemelen giyilmemiş giysilerle dolu şifonyerden geldiğini tahmin ettim.
Tişörtü elime alarak kokladım. Onun kokusu vardı. Bunu yakın zamanda giymişti. Kokusu baş döndürücü, naneli ve tanımlanamaz bir şeydi fakat son zamanlarda dünyadaki en sevdiğim
kokuydu. Üzerimi değiştirirken pijama altının çok büyük ama aynı ölçüde de rahat olduğunu fark ettim.Yatağın üzerine uzanarak battaniyeyi göğsüme kadar çektim ve bakışlarımı tavana dikerek bütün günümü bir kez daha zihnimden geçirdim. Rüyamda yeşil gözler ve siyah tişörtler görmek için uykuya dalmak üzereydim.
"HAYIR!" Hyunjin'in sesiyle sıçrayarak uyandım. Şimdi de sesler mi duymaya başladım? "Lütfen!" diye tekrar bağırdı. Yataktan fırlayarak koridordan koştum. Ellerim Hyunjin'in odasının metal tokmağını buldu ve Tanrıya şükür kapı açıldı. "HAYIR! Lütfen...!" diye tekrar bağırdı.
Düzgün düşünemiyordum. Biri onu incitiyorsa ne yapabileceğim konusunda hiçbir fikrim yoktu. El yordamıyla lambayı bulup yaktım. Hyunjin çıplaktı ve kalın yatak örtüsüne dolanmış halde çırpınıyordu. Hiç düşünmeden yatağın
üzerine oturarak omzuna uzandım. Teni alev alev yanıyordu. "Hyunjin!" dedim sakince, onu uyandırmaya çalışarak. Başı aniden yana döndü ve bir şeyler mırıldandı ama uyanmadı. "Hyunjin, uyan!"diye bağırdım ve yanına oturarak onu daha sert sarstım.İki elim birden yine omuzlarına gitti ve onu bir kez daha sarstım. Gözleri aniden açıldı. Bir an için dehşede, sonra şaşkınlıkla, sonunda da rahatlayarak baktı. Alnında ter damlaları birikmişti. "Lix."dedi boğuk bir sesle. Adımı söyleyişi kalbimi kırdı ve hemen iyileştirdi. Saniyeler içinde kollarını çözerek arkama uzattı ve bana sarılarak göğsüne çekti. Göğsünün ıslaklığı beni şaşırtmıştı ama yerimden kıpırdamadım. Kalbinin hızlı atışlarını yanağımın altında hissedebiliyordum. Zavallı Hyunjin.
Ellerimi iki yanına koyarak ona sarıldım. Saçlarımı okşarken karanlıktaki tılsımıymışım gibi adımı defalarca tekrarladı. "Hyunjin, iyi misin?" Sesim fısıltı gibi çıkmıştı.
"Hayır."diye itiraf etti. Göğsü şimdi daha yavaş kalkıp iniyordu ama nefesleri hâlâ sığdı. Az önce rüyasında gördüğü dehşeti anlatması için onu zorlamak istemiyordum. Kalmamı isteyip istemediğini sormadım. İstediğini biliyordum.
Lambayı söndürmek için doğrulduğumda vücudu hareketsiz kaldı. "Işığı söndürecektim. Yanık kalmasını mı istersin?" diye sordum.
Niyetimi anlayınca rahatladı ve lambaya uzanmama izin verdi. "Söndür, lütfen." dedi. Oda yine karanlığa gömülünce
başımı tekrar göğsüne yasladım. Ata biner gibi üzerine oturmuş halde böyle uyumamın zor olacağını biliyordum ama ikimiz de rahat gibiydik.Sert göğsünün altında kalp atışlarını duymak sakinleştiriciydi. Çatıya vuran yağmurun sesinden daha sakinleştirici. Her gecemi Hyunjin'le geçirmek, onun yanında böyle yatabilmek, vücudumu saran kollarının arasında ve kulağımda sakin nefesinin sesiyle uyuyabilmek için her şeyi ama her şeyi verirdim.
Hyunjin'in altımda kıpırdandığını hissederek uyandım. Hâlâ bacaklarımı iki yanına açmış halde üzerinde yatıyordum. Başımı göğsünden kaldırdım ve yemyeşil gözleriyle karşılaştım. Gün ışığında beni önceki gece olduğıı kadar arzulayıp arzulamadığından emin değildim. Yüz
ifâdesinden bir şey anlayamadığım için gerildim. Üzerinden kalkmak için hareketlendim çünkü sert göğsünde uyuduğum için boynum ağrımıştı ve bacaklarımı esnetmem gerekiyordu.
"Günaydın." Korkularımı yatıştıran bir şekilde gamzelerini göstererek gülümsedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Uncontrolled LOVE -Hyunlix
Fanfic[Tamamlandı] Lee Felix on sekiz yaşında bir üniversite öğrencisidir, basit bir hayatı, mükemmel notları ve dünya tatlısı bir arkadaşı vardır. Genç çocuk bütün hayatını gelecek planları üzerine kurmuştur, ta ki dövmeli ve piercing'li, serseri Hyunjin...