28. Bölüm

2K 179 103
                                    

Hyunjin'e seslendim ama bana aldırmadı. Arabasına kadar yolu yarıladığında olduğu yerde o kadar hızlı döndü ki neredeyse ona çarpıyordum. "Bu da neydi böyle, Felix? Bu da neydi böyle?" diye bağırdı. Yakındaki insanlar dönüp bize bakmaya başladı ama Hyunjin devam etti. "Burada nasıl bir oyun oynuyorsun sen?" Bana doğru bir adım attı. Öfkeliydi daha doğrusu öfke kelimesi ruh halini tanımlamaya yetmezdi.

"Burada oyun filan yok, Hyunjin yemeğe gelmeni ne kadar çok istediğini görmedin mi? Sana ulaşmaya çalışıyordu ve sen çok saygısızca davrandın!" Ona neden bağırdığımdan emin değildim fakat bana bağırmasına izin vermeye niyetim yoktu.

"Bana ulaşmak mı? Benimle alay mı ediyorsun sen? Belki de ailesini terk ederken bana ulaşmalıydı!" Boynundaki damarlar iyice kabarmıştı.

"Bana bağırmayı kes! Belki de kaybettiğiniz zamanı telafi etmeye çahşıyordur! insanlar hata yapar, Hyunjin. Sana çok değer verdiği de açık. Evinde bir odan var, kalırsan diye dolabın giysilerle dolu..."

"Onun hakkında bir bok bilmiyorsun, Felix!" diye bağırdı öfkeden titreyerek "Annem faturalarını ödeyebilmek için haftada elli saat köle gibi çalışırken o yeni ailesiyle lanet olasıca bir malikânede oturuyor! Bu yüzden bana nutuk çekmeye kalkma. Lanet olasıca işine bak sen!" Arabasına bindi ve kapıyı çarparak kapadı. O kadar kızgındı ki beni orada bırakabileceğinden korkarak hemen arabaya bindim.

Tartışmadan geçireceğimiz bir gün hayali buraya kadardı.Burnundan soluyordu ama neyse ki ana yola çıkarken sessizdi.
Yolun geri kalanında bu sessizliği koruyabilirsem mutlu olacaktım. Ama bir yandan da Hyunjin'in bana bağırıp çağıramayacağını anlamasını istiyordum. Bu konuda anneme borçluydum herhangi bir erkeğin davranışlarına hoşgörü göstermemem gerektiğini bana iyi öğretmişti.

"Pekâlâ" dedim sakin görünmeye çalışarak. "Kendi işime bakacağım ama sen git ya da gitme, ben bu akşamki daveti kabul ediyorum."

Aniden serbest kalmış vahşi bir hayvan gibi bana döndü. "Ah, hayır, etmiyorsun!"

Sahte sakinliğimi sürdürdüm. "Bana ne yapıp ne yapmayacağımı sen söyleyemezsin, Hyunjin. Ve fark etmediysen zaten beni tek başıma davet etti. Belki de Chan'den bana katılmasını isteyebilirim?"

"Ne dedin sen?!" Hyunjin kalabalık yolda direksiyonu kırıp arabayı kenara çekerken her tarafa toz ve çakıl taşlan savruldu.

Onu çok fazla zorladığımı biliyordum ama artık ben de en az onun kadar öfkeliydim. "Neyin var senin be?" diye bağırdım. "Yoldan böyle çıkılır mı?"

"Asıl soru senin neyin olduğu! Babama akşam yemeği için evine gideceğimi söylüyorsun ve sonra da yanında Chan'i götürme yüzsüzlüğünden mi söz ediyorsun?"

"Ah, evet, pardon, sevgili arkadaşların Seungmin'in üvey kardeşin olduğunu bilmiyorlar ve sen de öğrenmelerinden mi korkuyorsun?" dedim ve bu düşüncenin saçmalığına yüksek sesle güldüm.

"Birincisi, o benim üvey kardeşim değil. İkincisi Chan'in oraya gitmesini istemememin nedeninin başka olduğunu biliyorsun." Sesi şimdi çok daha kısıktı ama hâlâ aynı ölçüde öfkeliydi.

Arabanın içindeki kargaşanın ortasında, Hyunjin'i kıskandırma umudum yeniden canlandı. Duygularının benim onunla olmamdan Çok rekabetle ilgili olduğunu biliyordum fakat yine de içimi kıpır kıpır ediyordu. "Eh, benimle gelmek istemiyorsan onu davet etmem gerekecek" Bunu asla gerçekten yapmazdım ama Hyunjin bunu elbette ki bilmiyordu.

Hyunjin birkaç saniye dümdüz yola baktıktan sonra biraz gevşeyerek iç çekti. "Felix, gitmeyi gerçekten istemiyorum. Babamın mükemmel ailesinin yanında oturmak istemiyorum. Onlardan uzak
durmamın bir nedeni var."

Uncontrolled LOVE -Hyunlix Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin