İlk konuşan olmak istemediğim için pencereden dışarı bakıyordum. Birkaç blok sonra Hyunjin radyoyu açtı ve sesini neredeyse sonuna kadar çevirdi. Daha fazla dayanamayacak hale gelene kadar gözlerimi devirdim ama aldırmamaya çalıştım. Müzik zevkinden nefret ediyordum ve hemen başımı ağrıtıyordu. Hiç sormadan düğmeyi çevirdim. Hyunjin dönüp bana baktı. "Ne?" diye tersledim.
"Birinin sinirleri tepesinde galiba."dedi.
"Hayır, sadece bunu dinlemek istemiyorum ve sinirleri tepesinde olan biri varsa o da sensin. Daha önce kabalık ettin, sonra bana mesaj atıp seninle kalmamı istedin. Anlamıyorum."
"Düğün konusunu açtığın için kızgındım. Artık gitmeyeceğimize karar verildiğine göre, kızgın olmam için de bir neden kalmadı." Sesi sakin ve kendinden emindi.
"Herhangi bir karar filan verilmedi. Bunu konuşmadık bile."
"Evet, konuştuk. Sana gitmeyeceğimi söyledim, bu yüzden konuyu kapa, Lee Felix."
"Sen gitmiyor olabilirsin ama ben gideceğim. Ve ayrıca Karendan yemek yapmayı öğrenmek için bu hafta babanın evine de gideceğim." dedim.
Dişlerini sıktı ve bana öfkeli gözlerle baktı. "Düğüne gitmeyeceksin ve... ne? Karenla yakın arkadaş mı oldunuz şimdi? Onu tanımıyorsun bile."
"Tanımıyorsam ne olmuş? Seni de tanımıyorum ki." dedim. Yüzü asıldı ve kendimi kötü hissettim ama bu doğruydu.
"Neden bu kadar sorun çıkarıyorsun?" diye sordu dişlerini sıkarak
"Çünkü bana ne yapıp yapmayacağımı sen söyleyemezsin, Hyunjin. Böyle bir şey yok Düğüne gitmek istiyorsam giderim ve senin de benimle gelmeni gerçekten isterim. Eğlenceli olabilir. Hatta güzel zaman geçirebilirsin bile. Baban ve Karen için bu çok önemli ama elbette ki senin umurunda bile değil." Bir şey söylemedi. O nefesini üflerken ben pencereden dışarı baktım.
Yolculuğun geri kalanı sessizce geçerken ikimiz de konuşamayacak kadar kızgındık Kardeşlik evine yanaştığımızda Hyunjin arka koltuktan çantamı kaparak omzuna attı.
"Neden bir kardeşlik evine katıldın ki?" diye sordum. Odasını ilk keşfettiğimden beri ona bu soruyu sormak istiyordum.
Basamakları çıkarken derin bir nefes aldı. "Çünkü buraya gelmeyi kabul ettiğimde yurtlar doluydu ve kesinlikle babamın yanında kalmayacaktım dolayısıyla elimdeki birkaç seçenekten biri buydu."
"Peki, neden kaldın?"
"Çünkü babamın evinde yaşamak istemiyorum, Felix. Ayrıca, şu eve bir bak güzel ve en büyük oda da benim." Hafifçe sırıttı ve öfkesinin yatışmaya başladığını gördüğüme sevindim.
"Yani, neden kampüsten uzakta bir yerde oturmuyorsun?" diye sordum.Omuz silkti. Belki de çalışmak zorunda kalmak istemiyordu.
Onunla birlikte sessizce odasına çıktım ve kapıyı açmasını bekledim. Kimsenin odasına girmemesiyle ilgili takıntısının kaynağı neydi? "Neden odana kimseyi sokmuyorsun?" diye sordum. Gözlerini
devirdi ve çantamı yere bıraktı."Neden sürekli bu kadar çok soru soruyorsun?" diye hırlayarak koltuğa oturdu.
"Bilmiyorum. Sen neden cevaplamıyorsun?" diye sordum ama
elbette ki bana aldırmadı. "Yarın giyeceğim giysileri asabilir miyim? Çantamda çok fazla buruşmalarını istemiyorum." Bir an bunu düşündükten sonra başıyla onayladı ve dolabından bir askı almak için kalktı.Çantamdan kıyafetlerimi çıkararak
askıya geçirirken, keyifsizce giysilerime baktığını görmezden gelmeye çalıştım. "Yarın saat sekiz kırk beşte otobüs durağında olabilmek için her
zamankinden daha erken kalkmam gerekiyor. Üç sokak ötede beni Vance'in iki blok yakınına götürecek bir otobüse binebileceğim bir durak var." dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Uncontrolled LOVE -Hyunlix
Fanfic[Tamamlandı] Lee Felix on sekiz yaşında bir üniversite öğrencisidir, basit bir hayatı, mükemmel notları ve dünya tatlısı bir arkadaşı vardır. Genç çocuk bütün hayatını gelecek planları üzerine kurmuştur, ta ki dövmeli ve piercing'li, serseri Hyunjin...