Jeongin erkek arkadaşıyla birlikte gittikten sonra Hyunjin geceyi odamda
geçirmeye karar verdi. Gecenin geri kalanını konuşup gülüşerek geçirdikten sonra Hyunjin nihayet başını kucağıma koyarak uyuyakaldı.Gerçekten birlikte yaşayabileceğimiz bir yer ve zamanı hayal ettim. Her sabah uyandığımda Hyunjin'i yanımda görmek hoşuma giderdi ama bu gerçekçi bir düşünce değildi. Çok gençtim ve her şey fazla hızlı gelişiyordu.
Pazartesi sabahı alarmım on dakika geç çalınca bütün sabahımın dengesini şaşırttı. Çabucak duş alıp giyindikten sonra Hyunjin'i uyandırıp saç kurutma makinemi taktım. "Saat kaç?" diye homurdandı.
"Altı buçuk. Saçlarımı kurutmam gerek."
"Altı buçuk mu? Senin dokuzda orada olman gerekiyor, yatağa dön."
"Hayır, daha saçlarımı kurutup kahve almam gerek. Yedi buçukta çıkacağım, yol kırk beş dakika sürüyor."
"Oraya kırk beş dakika erken gitmiş olursun, sekizde çıkmalısın." Gözlerini kapayarak diğer tarafa döndü.
Ona aldırmadan saç kurutma makinemi açtım, bir yastık alıp başını altına gömdü. Saçlarımı kuruttuktan sonra herhangi bir şeyi atlamadığımdan emin olmak için yine ajandamı gözden geçirdim."Buradan derse mi gideceksin?" diye sordum Hyunjin giyinirken.
"Evet, muhtemelen." Gülümseyerek yataktan kalktı. "Diş fırçanı kullanabilir miyim?"
"Ah, sanırım... Dönerken yenisini alırım." Daha önce kimse diş fırçamı kullanmak istememişti. O kullandıktan sonra fırçayı ağzıma soktuğumu zihnimde canlandırmaya çalıştım ama olmadı.
"Hâlâ sekizden önce çıkmamanı tavsiye ediyorum, yarım saatte yapabileceğimiz şeyleri bir düşün." dedi. Ona ve çekici gamzelerine bakarken bakışlarının vücudumda nasıl dolaştığını fark ettim. Kendi bakışlarım boxerınım önündeki şişliğe kaydı ve vücudumu ateş bastı.
Parmaklarım gömleğimin orta düğmesinde takılıp kalırken o yavaşça gelip yanımda durdu. Elleri çıplak tenime hafifçe süründü. "Mecburum. Daha kahve alacağım." dedim telaşla. "Ya trafik varsa? Kaza olmuşsa? Lastiğim patlayabilir ya da benzin almam gerekebilir. Kaybolabilirim. Park yeri bulamayabilirim. Çok uzağa park etmek, sonra uzun bir yolu yürümek zorunda kalabilirim. Nefes nefese kaldığım için birkaç dakika..."
"Sakinleşmeksin, meleğim. Çok gerginsin." Kulağıma hafifçe üfledi. Aynada ona baktım. Uyandığında mükemmel görünüyor, uyku mahmurlu onu daha yumuşak gösteriyordu.
"Elimde değil, bu stajın benim için anlamı çok büyük. İşi batırma riskine giremem." Zihnim hızla çalışıyordu. Bugünden sonra daha kolay olacaktı, o zaman ne beklemem gerektiğini bilecek ve haftamı ona göre planlayabilecektim.
"Oraya böyle gergin bir halde gitmek istemezsin, seni canlı canlı yerler." Enseme küçük buseler dizdi.
"Bir şey olmaz. Umarım." Enseme değen sıcak nefesi tüylerimi ürpertiyordu.
"Önce seni gevşetmeme izin ver." Sesi kısık ve baştan çıkarıcıydı.
"Ben..." Parmaklarını köprücük kemiğimde dolaştırarak göğsümden aşağı kaydırdı. Bakışlarını aynada bana dikti ve iç çekerek teslim oldum. "Beş dakika?" diye sordum aynı anda yalvarırken.
"İhtiyacım olan sadece bu kadar."
Ona dönmek istedim ama beni durdurdu. "Hayır, izlemeni istiyorum." Diye mırıldandı kulağıma. Sözlerini duyunca bacaklarımın arasındaki o tanıdık kıpırtıyı hissettim. Zorlukla yutkundum ve vücudunu benimkine yapıştırdı. "En azından bugün çok dar giymemişsin. Bu pantolona bayıldığımı belirtmeliyim." Eli pantolonumun fermuarına gitti ve yavaşca aşağı çekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Uncontrolled LOVE -Hyunlix
Fanfiction[Tamamlandı] Lee Felix on sekiz yaşında bir üniversite öğrencisidir, basit bir hayatı, mükemmel notları ve dünya tatlısı bir arkadaşı vardır. Genç çocuk bütün hayatını gelecek planları üzerine kurmuştur, ta ki dövmeli ve piercing'li, serseri Hyunjin...