Karşımda gördüğüm beden uyuşuk ruhumu afallatmaya yetmişti. Burada olmasına şaşırmıştım. Gözlerim, alkolün etkisiyle gidip gelirken bir yandan da onun burada olduğunu idraak etmeye çalışıyordum.
"Sen.. nasıl..! NEDEN GELDİN?"
Soğuk hava ağzımdan çıkan havayı belirgin şekilde buharlaştırıyordu. Sesimin sert çıkmasına dikkat ederek sormuştum.
"Konuşmak istiyorum, en doğal hakkım öyle değil mi?" "Konuşacak bir şey yok Jungkook, geri dön."
Kapıyı yüzüne kapatmak için hamle yaptığımda elini büyük tahta kapıya sertçe vurmuş ve beni durdurmuştu. Bu hareketi kaşlarımın çatılmasına neden olmuştu.
"Beni dinleyeceksin Yoongi, beni dinleyene kadar burdan gitmicem!"
Evin içine dolan soğuk direk üzerime yağıyor ama viskinin yakıcı etkisi sayesinde cayır cayır yanıyordum. Daha fazla kapıda onunla mücadele etmek istemediğim için gözlerimi devirerek kapıyı bıraktım ve hissiz bir şekilde arkamı dönüp deri koltuğun arkasından bar tezgahı başlayan mutfağıma doğru yürüdüm. O sırada Jungkook da hemen içeri girmişti. Kırılan bardağımın yerine yenisini almak için dolaplardan birini açtım. Bugün beni oldukça sinirlendireceğini bildiğimden onu duymayacak kadar sarhoş olmak istiyordum.
"Evin.. Güzelmiş hyung"
O kelimeyi duyunca başımı yaptığım işten kaldırıp ters ters bakmayı ihmal edememiştim. Bana böyle seslenmesine tahammülüm yoktu.. Bir zamanlar tabiki. Hemen kendimi toplayıp deri koltuğumun yanındaki viski şişesinden bardağın yarısına gelecek kadar doldurdum. O sırada jungkook gözlerini evin her yerinde gezdiriyor, sanki aramızda hiçbir şey olmamış gibi turistlik taslıyordu. Ona buna dokunmayı bıraktıktan sonra nihayet karşımdaki tekli koltuğa geçmişti.
"Burayı kimden öğrendin?" ifadesizce bardağımdan bir yudum alarak sordum. Kesinlikle göz teması kurmuyordum.
"Taehyung.." "Başka kim olacak, şerefsiz herif" "Sadece bizi düşünüyor Yoongi" "Bizi düşünmesi gereken sence o muydu Jungkook?" Sorum üzerine başını yere indirmişti. Siyaha yakın saçları alnına düşerken şöminenin saçtığı kırmızı ışıkla karşımda bir tanrı gibi duruyordu. Bana bakmadığı zaman bile beni yükseltmeye yetecek bir çekiciliğe sahip olması ve bana şu durumda bunları düşündürtmesinden dolayı hem ona hem kendime içimden küfürler savurmuştum. Jeon Jungkook, altıma alamayacağım kadar kusursuzdu. Dokunulması yasaklanmış bir heykel gibiydi. Ve ben şuan onu binbir parçaya ayıracak kadar gergindim.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
"Tanrı aşkına Yoongi, beni tanımıyor gibi davranmayı kes artık. Sana her zaman en saf duygularımla geldim. Senden önce seni sevdim. Senin için tüm düzenimi değiştirdim. Ama sen beni dinlemeye bile tenezzül etmeden beni orada öylece bıraktın... Canımı çok yaktın Yoongi. "
