Roséanne yaşıyor mu sizce?
Siz bu soruyu bana soruyorsunuz bende size...
Neyse bölüme geçelim <3
Ocak, 2023
Yaşıyor mu?
______________________________________Park Jimin
"3 yıldır! Koskoca 3 yıldır o mezarın boş olduğunu mu söylüyorsunuz bana!? Siz delirdiniz mi?"
Sinirle bağırmaya devam ettiğimde kimseden ses çıkmıyordu. Sungwoon ciddiyetle oturduğu sandalyeden kalktığında sinirle derin nefesler alıp veriyordum.
"Biri belli ki bizimle oyun oynuyor. Ama anlamadığım şey, o mezar nasıl boş olur? Belki de Roséanne yaşıyordur?"
Hızla kafamı kaldırdığımda yaklaşıp yakasını tuttum ve bağırdım. "Kollarımda lan öldü lan benim karım! Gözümün önünde öldü! Ben gömdüm onu! Ne sikimi saçmalıyorsun lan sen!?"
Sungwoon sakinlikle önce yakasındaki elime daha sonra gözlerime baktı. "Kırılıyorum ama."
Gözlerimi yumduğumda sinirim kat ve kat artmıştı. Kendimi tutamayıp ona sert bir yumruk attığımda toplantı odasındaki herkes ayaklanmıştı. Sungwoon geriye doğru sendelendiğinde kafasını kaldırdı. Dudağı patlamıştı.
Dişlerini sıkıp konuştu. "Roséanne benim arkadaşımdı. Sen üzgünsen bende üzgünüm. Saçma sapan davranmaktan da vazgeç."
Sinirle gülüp ona doğru yaklaştığımda araya Yoongi girdi. "Kendinize gelin! Babanızın çiftliği mi burası mı?"
Sungwoon dudağındaki kanı silip konuştu. "Babamın çiftliğinde daha iyi muamele görürdüm."
Arkadan beni tutanlardan kurtulup Lalisa'ya döndüm. "Jeon'un amacı neymiş mezarı açtırırken? Söylemedi mi?"
Lalisa başını iki yana salladı. "Bilmiyorum, ama bana kalırsa Sungwoon haklı. Yaşıyor olabilir."
Ofladım ve kendimi sandalyeye atıp elimle yüzümü sıvazladım. Yoongi de yanıma oturduğunda gözlerime baktı. "Mina'dan da şüphen varsa onun da mezarını açtırabiliriz?"
Derin bir nefes alıp başımı salladım. "Açtıralım. Eğer onun ki de boş çıkarsa hiç kimse beni durduramaz."
-
"Amirim, neden bu işi sabaha bırakmıyoruz?"
Göz devirdim. "İşinize bakın."
Ekip işlerine bakarken ileride dosyaları inceleyen Sungwoon gözüme takıldı. Büyük ihtimalle Roséanne ve Mina'nın 3 yıl önce ki otopsi raporunu inceliyordu.
Ve ben ona büyük bir haksızlık etmiştim. Sinirime yenik düşmüştüm.
Yavaşça ona doğru yürüdüğümde Lalisa ve Jisoo ile tartıştığını gördüm. "Ya kızlar, gerizekalı değilim. Görüyorum diyorum ama Roséanne kuş olup uçmadı ya."
Jisoo sinirle elindeki dosyayı aldı. "Aptal herif, bende sana diyorum ki Roséanne'i ölü göstermiş olma ihtimalleri var."
Sungwoon'un gözleri büyüdü. "Oha, cidden mi?"
Jisoo sinirle nefes aldığında Yoongi'nin yanına gitmişti. Lalisa da peşinden gitmişti.
Yavaşça Sungwoon Sungwoon'a doğru yaklaştığımda elimi omzuna attım. Bir adım geriye gidip ciddiyetle konuştu. "Temas yok, amirim. Temas yok."
Mahçupça baktım. "Özür dilerim, sinirden kendimi kaybettim."
Sungwoon eliyle dudağının yara olan kısmını gösterdi. "Burayı öpersen barışırız."
Güldüm ve sarıldım. O da aynı şekilde bana karşılık verdiğinde ekipten biri koşarak yanımıza geldi. "Amirim, kızınızın mezarı da boş çıktı."
Kalbim heyecanla atmaya başladığında içimdeki onların yaşadığına dair olan ses yutkunmama neden oluyordu. Koşar adımlarla mezarın başına geldiğimde Sungwoon da peşimden geldi.
Mezarın içinden cansız bir çocuk mankeni çıkmıştı. Sungwoon kulağıma yaklaşıp konuştu. "Biz 3 yıldır bu manken için mi ağladık? Mağazalarda vitrinlere koyuyorlar lan bunları?"
Titreyen ellerimle yüzümü kapattığımda gözlerim doluyordu. Onların yaşadığını hissetmek bile beni yıllardır yandığım ateşten çıkarmaya yetiyordu.
Burnumu çekip hızla Jisoo'nun yanına doğru gittim. "Otospi raporlarını mı değiştirilmiş?"
Jisoo nefesini dışarıyar verdi. "Ondan şüphleniyoruz. Yaşıyor olabilirler."
Sinirle dişimi sıktım. "Peki bunu neden şimdi farkediyoruz?"
Jisoo gergince gözlerime baktı. "Rosé ve Mina'nın otopsi sonuçları ile ilgilenen kişi istifa etti birden. Bende şüphelendim. Çünkü Rosé'nin mezarının açıldığını öğrendikten sonra işi bıraktı. Ondan sonra da onun yaptığı tüm otopsi sonuçlarını gözden geçirdim. Raporun bir kısmında Rosé'nin 2 kurşun sonucu hayatını kaybettiği yazıyor. Yanlış. 3 kurşundu, ben onu ameliyat ettim."
Kaşlarımı çattım. "Kimdi peki bu istifa eden adam? Veya kadın, her kimse."
"Jung Hoseok."
-
"Anlamışlardır." dedi Hoseok.
Jungkook elindeki kum saatini masaya bıraktı ve gülümsedi. "Sağ gösterip sol vurmak ne kadar zevk verici biliyor musun? Jimin ailesinin yaşadığını sanıyor şu an."
Hoseok gözlüğünü çıkardı karşısındaki adama baktı. "Onu bunu bilmiyorum ama Lalisa denen kıza fazla güvenme."
Jungkook onun adını duymasıyla beraber gülümsedi. İçten bir şekilde. "O kızın bans bir zararı olmaz."
"Uyardım sadece."
Ardından Jungkook aklına gelen hain planla gülümsedi. "Jimin'in aklıyla biraz oynayalım mı?"
Hoseok kaşlarını çattı. Jungkook'un neler yapacağını kestiremiyordu artık.
Tıpkı yıllar önce Roséanne ve Mina'yı ölü göstermesi için kendisini zorladığından beri.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
doomed to pain
Fanfictionailesini kaybeden park jimin, intikam için geri dönmüştü. jirosé,