özel bölüm

339 40 30
                                    

Pera - seni kaybettiğimde

-

Seul, 15:35

Zamanın akıp gitmesi, yılların geçmesi, yaşların ilerlemesi... Hiçbir zaman içindeki acının tam olarak geçeceği anlamına gelmez. Anılar ve hisler her zaman peşindedir, sana hiçbir şeyi unutturmazlar.

Ben Roseanne Park, sadece kızı için hayata tutan bir doktorum. İnsanları kurtarıyor, elimden geldiğince mesleğimi yapmaya çalışıyorum. Tek sorun ellerim, titreyen ellerim. Onların da hala zamanla geçeceğine inanıyorum.

Hastaneden çıkıp arabama doğru ilerlerken aklım hala kızımdaydı. Burası Busan'a oranla daha büyük bir şehirdi. Ve burada yaşamakta bir o kadar zordu. Mina'yı sabahları okula ben bırakıyor, okul çıkışında ya Sungwoon ya da Jisoo alıyordu. Anlaşılan bugün Sungwoon almıştı.

Arabayı karakola doğru sürerken hızla atan kalbim hala 3 yıl önce ki kaybımı bana hatırlatıyordu. Aldığım nefes bile işkence gibi geliyordu. Onun nefes alamaması, gün ışığı görememesi, kızını görememesi... içimdeki özlem duygusu git gide artarken gözlerim dolmaya başladı.

Hayır, ağlamamalıydım. Trafikte ağlanmaz.

"Kural 1: Trafikte ağlanmaz, yoksa ceza yersin."

"Kim koydu bu kuralı?"

Gözleri kısılana kadar güldü. "Ben."

Aklıma gelen anıyla buruk bir şekilde gülümsedim ve arabayı sürmeye devam ettim. Karakola vardığımda arabadan inip içeriye doğru adımladım.

Sungwoon'un odasına doğru ilerlemeye başladım. Jimin'den sonra emniyet müdürü Jimin'in yerini ona vermek istemişti fakat Sungwoon bunu kabul etmeyip tayinini istemişti. Jimin'den sonra oldukça değişmişti.

Eski halinden eser kalmamıştı. Sert, bakışları ile insanları korkutan, suratsız bir adama dönüşmüştü. Mina hariç herkese karşı böyleydi. Jimin onun bu hayatta ki tek ailesiydi, bunu biliyordum. Jimin, benimde bu hayatta ki tek ailemdi.

"Merhaba, kızımı alabilir miyim?"

Sesimi duymasıyla Mina koşarak yanıma geldi. Sungwoon başını dosyalardan kaldırıp bana kısa bir bakış attı. "Nasıl istersen, Roseanne."

Mina'nın elinden tutup çantasını da diğer elime alırken o da amcasına el sallıyordu. "Görüşürüz amca!"

Sungwoon ona baktı. Gözleri doldu, ardından yutkunarak gülümsedi. "Görüşürüz tatlım."

Ona bakınca Jimin'i görüyordu, biliyordum.

Başımla selam verip odasından çıktığımda Mina dudaklarını büzerek bana baktı. "Lisa teyzemi özledim,"

Lalisa... Olanlardan sonra ülkesine dönmüştü. Onu özlüyordum, fakat artık beni görmek bile istemiyor, ben öyle düşünüyorum en azından.

"Bende, bebeğim."

Koşarak arabanın arka koltuğuna geçtiğinde mavi gözlerini kocaman açmış bana bakıyordu. Bir süre psikolojik destek alan küçük kızım şu an daha iyiydi. Babasının onu gökyüzünde izlediğini düşünerek her gece gökyüzüne bakarak konuşuyordu.

Bazen onu okul bahçesinde babalarına sarılan arkadaşlarını izlerken görüyordum. Onları izlerken gözleri doluyor, sonrasında ise koşarak okula gidiyordu. Gece olduğunda ise bunları kendince Jimin'e anlatıyordu.

doomed to pain Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin