İyi okumalar <3
Bölümü aşağıdaki şarkıyı dinleyerek okumanızı tavsiye ediyorum.
Pera - Sensiz ben
2020, Busan
10 Ekim.Sen olmadan ne yapardım?
______________________________________"Kocanın doğum günü için aklında bir şey var mı?"
Roséanne elindeki kahve bardağını bırakmış ve Lalisa'ya bakmıştı. "Aslında Jimin gösterişten hoşlanmıyor. Ufak bir kutlamayı bile gözünde büyütür. O yüzden abartılı bir şey olmayacak."
Lalisa başını salladı. "Nasıl istersen, bebeğim. Test yaptın mı peki?"
Roséanne dudaklarını ısırdı ve başını iki yana salladı. Şu an Lalisa ile beraber hastanenin terasında mola veriyorlardı. İkisi de işinde başarılı iki doktordu.
"Sadece birkaç kez kustum diye hamile olmuyorum ki."
Lalisa gülerek göz devirdi. "Bunu en son 5 - 6 yıl önce söylemiştin. Bir baktık Jimin tüm Busan'a baba olacağının ilanını veriyor."
Rosé kahkaha attığında Lalisa da onunla beraber gülmeye başlamıştı. "Biliyor musun? Lisedeyken onu her gördüğümde onunla evlenecek olan kadına acıdığımı söylerdim. Şimdi halime bak," dedi parmağındaki yüzüğü göstererek. "5 yaşındaki kızımı ona emanet edip aslanlar gibi para kazanmaya geldim."
Dayanamayıp tekrar gülmeye başladıklarında Lalisa gülümseyerek arkadaşına bakmıştı. Onun bu hayattaki tek ailesiydi. Saçının teline bile zarar gelmesine dayanamazdı.
"Rosie..." diye mırıldandı Lalisa.
Roséanne bakışlarını ona çevirdi. Lalisa sanki hissetmiş gibi kollarını arkadaşının boynuna sardı. "Seni çok seviyorum."
Roséanne ne olduğunu anlamaz bir şekilde gülümsedi ve kollarını arkadaşının beline sardı. "Liz, bende seni çok seviyorum. Neden ölecekmişim gibi konuşuyorsun? Jimin'in doğum gününü kutlamadan ölmem, merak etme." dedi gülerek.
"Saçmalama! Sen olmadan ne yapardım ben?"
Geri çekildiklerinde Roséanne saçlarını savurmuştu. "Biliyorum, mükemmelim. Neyse, üşümeye başladım içeriye geçelim."
Lalisa da onu onayladığında gülüşerek içeriye geçtiler.
Son olduğunu bilmeden.
Günümüz
Ben, Lalisa Manoban. Kendi halinde olan bir doktor. Bir gün arkadaşını, kardeşini, ailesini kaybetmesiyle tanımadığı bir adamın hayatına giren, Lalisa Manoban.
Bu işte olduğumu sadece Jimin ve Sungwoon biliyordu. İkisinden başkası bilmiyordu. Bu riske girmeyi göze almışlardı.
Ve bende ne olursa olsun Roséanne ve Mina için buna katlanıyordum.
O'nu görmeye, o'nu hissetmeye, o'nu öpmeye, o'na sarılmaya, bana dokunmasına katlanıyordum.
Jimin bu istemezsem ileri gitmemem gerektiğini söyledi fakat ben bu adamı kendime bir şekilde bağlamalıydım. Aşkla veya arzuyla.
Birbirine kenetlenmiş bedenler, boynuma değen ıslak öpücükler ve sırtımdaki duvarın soğukluğu. Bir eli belimde bir eli boynumdayken sertçe boynumu öpüyordu.
Kendimden nefret ediyordum böyle bir insana dönüştüğüm için ama ona karşı duygularımın olduğunu düşünmeliydi, öyle değil mi?
Saçlarından tutup kafasını kendime bastırdığımda belki de bu şekilde hırsımı atmaya çalışıyordum. Öfkemi, kırgınlığımı... Onunla başka bir şekilde tanışsaydık kesinlikle etkileneceğim biriydi.
Bazen onun karşısına bu şekilde çıktığım için lanet ediyordum. Keşke öldürmeseydi onları diye düşünüyordum.
Ellerim siyah gömleğinin düğmelerine gittiğinde onunda elleri eteğimin altından kalçamı bulmuştu.
Nefes nefese bir şekilde kafasını boynumdan çekti. "Bugün değil, bugün öğreneceğin şeylerden sonra pişman olmanı istemiyorum."
Kaşlarımı çattım. "Ne?"
Alnına yapışan siyah saçlarını geriye atmış ve dudaklarımı öpmüştü. Ardından elimi tutup beni odadan çıkardı. Salona geldiğimizde beni koltuğa oturttu. Ardından kumandayı eline alıp televizyondan bir şey açtı.
Bu...
Roséanne ve Mina'nın öldüğü gündü.
Kalbim korkuyla atmaya başladığında Jungkook yanıma oturmuştu. Ardında ellerini belime koyup boynumu öpmüştü. "İyi izle, bebeğim."
Ardından Jimin göründü. Roséanne Jimin'e doğru giderken Jungkook acımasızca onu öldürüyordu. Gözlerim dolarken belimde duran o ellerden tiksinmeye başlamıştım.
Benden şüpheleniyordu. Jeon Jungkook benden şüpheleniyordu.
Eğer tepkim beklediğinden farklı olursa Jimin'in beni gönderdiğini anlatacaktı. Yüzümü sabit tuttum ve izlemeye devam ettim.
Roséanne, Jimin'in kollarında ölürken televizyonu kapatmıştı. Mina'nın ölümünü göstermemişti.
Dudaklarını kulağıma yaklaştırdı. "Şimdi sen söyle bakalım, bana izin veriyor musun?"
Arkadaşımın ölümünü izleterek yarama tuz basmıştı. Bana güvenmiyordu. Benden şüpheleniyordu.
"Bana neden izlettirdin bunu?"
Gülümsedi. "Birçok kişiyi öldürmeme seyirci kaldın, fakat yine de korkmayıp her seferinde bana geldin. Yine öyle olacak mı diye merak ettim."
Geri çekilirsem bu tüm şüphelerini doğrular. Ve emin olur. Hayatına öylesine değil de kasıtlı bir şekilde girdiğimi.
Titreyen ellerimi kaldırıp yüzüne yerleştirdim. Hıçkırıklarımı yutup dudaklarımı dudaklarına bastırdım.
Onlar için kendinden vazgeçmiştim.
-
nasıldı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
doomed to pain
Fanfictionailesini kaybeden park jimin, intikam için geri dönmüştü. jirosé,