Derse girdiği sınıftan çıkarken telefonunu çıkarıp sesini açtı. Önce gelen bildirimlere baktı, birkaç oyun bildirimi ve su içmesini hatırlatan uygulamadan bildirim gelmişti. Sevgilisinden mesaj bekliyordu, bu durum biraz moralini bozmuştu.
Bu sabah Ravza'yla karşılaştığında üzerinde hala hastalığından etkiler vardı. Zaten o da bunu fark etmiş ve hasta olup olmadığını sormuştu. Çoktan geçtiğini söylediğinde ise neden söylemediğini sormuştu.
Timur karakteri gereğince böyle şeyleri paylaşan bir insan değildi. Ne olursa olsun kendi halletmeye çalışır, insanlardan yardım almazdı. Ortaokulda ona sataşan kişiler hakkında ailesine tek kelime etmemiş, onlarla kavga edene kadar haberleri olmamıştı. Bunun yanında sevdiklerinin yaslanabildiği bir duvar olmayı severdi, olurdu da. Yazın ablasına destek olmak için çalışır, küçük kardeş olmasına rağmen ablasının bütün dertlerini dinleyip soğukkanlılıkla tepki verirdi.
Aynı durum Ravza için de geçerliydi. Maddi manevi her desteği sağlamak isterdi. En korktuğu şeydi belki sevdiklerine yetersiz kalmak. Ablası bunun karşılığını verse de aynısını Ravza'da göremezdik. Yine de bu durum Timur için bir sorun değildi. Sonuç olarak bu yaptıklarını karşılık bekleyerek yapmıyordu. Bu tür durumlar onun için normal olsa da kalbinde ufak ufak oluşan yaraları kendi dahi fark etmiyordu.
Telefonu cebine geri koydu ve fakültenin çıkışına yürümeye başladı. Bundan bir saat sonra bir özel dersi başlayacaktı. Eve gitse derse yetişemezdi, bu nedenle bulunduğu civarlarda dolaşmaya karar verdi.
Önce yemek yemeyi düşündü ama iştahı yoktu. Bu nedenle bunun yerine bir bardak sütlü kahve aldı ve yakınlarda bulunan bir parka gidip bankın birine oturdu. Sonbahar olması nedeniyle yağmurlar ve soğuk hava yer yer kendini belli ediyordu. Kahvesini içerken bu havaya rağmen parkta oynayan çocukları izlemeye başladı. Dün gece doğru düzgün uyumamış olması nedeniyle şuan oldukça uykuluydu. Hastalığı nedeniyle tüm aksamış ödev ve notlarını halletmiş, bunun bedeli olarak da gece boyu uyuyamamıştı.
Ablası devamlı olarak dinlenmesini, bu tempoyla devam ederse yorgunluktan bir yerde bayılıp kalacağını söylüyordu ama sınava hazırlandığı seneden beri böyle bir düzeni benimsemiş Timur için uzunca saatler uyanık kalmak zor değildi. Böyle yorucu bir hayat yıllarca istediği hayat değildi ama kime şikayetlenebilirdi ki ? Şimdilik tek tesellisi ilerde güzel bir hayat yaşayacağıydı.
Bir süre daha bankta oturdu. Elini ısıtan kahvesi işlevini göstermemeye başlayınca dibinde kalan kahveyi kafasına dikti ve çaprazındaki çöp kutusuna fırlattı. Saate baktığında derse yarım saat kaldığını gördü. Yavaş yavaş yürüyerek yarım saatte gidebileceği için yola koyulmaya karar verdi. Elleri montunun cebinde ilerlerken sokaklarda pek insan yoktu. Muhtemelen bunun nedeni yağmurun gelişini gösteren kara bulutlardı. Timur bulutları görünce şansına küfür etti, hastalığını henüz yeni atlatmışken yeniden hastalığa yakalanmak istemiyordu.
Adımlarını biraz hızlandırdı ve yirmi dakikada ders vereceği öğrencinin evine geldi. Zili çaldığında kapıyı öğrencinin annesi açtı, Timur'a gülen bir suratla baktı ve konuştu.
"Hoş geldin Timur, Turgay da içeride derse hazırlanıyor. O hazırlanırken ben sana bir çay koyayım, dışarısı soğuktur hem için ısınmış olur." Timur bu samimi teklife istemsizce gülümsedi ve kafasını salladı. Ders verdiği bazı öğrencilerin velileri böyle çok samimi oluyor, Timur'u mutlulukla karşılıyorlardı. Bu durum da Timur'un hoşuna gidiyordu, bir şeyleri başarabilmiş gibi hissediyordu.
Evin salonuna geçti. Buraya aşinaydı, Turgay bazen odası çok dağınık olduğundan dersleri burada yapmak isterdi. Tek derdi oğlunun notları olan annesi de bu dersler süresince onları hiç rahatsız etmez, evdeki televizyonu bile açmazdı ses olmasın diye. Timur bu yönden de çok teşekkür ediyordu Turgay'ın annesine. Bazı veliler vardı ki ders sırasında içeri girip süpürge yapan bir kadını bile hatırlıyordu Timur.
Yine de sonucunda parasını aldığı sürece bir şeylere katlanabilirdi. Bazen sayı değişse de bir haftada ortalama beş- altı tane öğrenciye ders veriyordu Timur. Dersler bir saat ve üç saat arasında değişebiliyordu. Tüm bu koşuşturmalı hayatının yanında Ravza buluşmak istediğinde ona da vakit yaratmaya çalışıyordu Timur.
Geçen ay Ravza bir restoranta gitmek istemişti. O hafta iki tane maket yapması gereken Timur ayrıca ayın sonunu da zor getiriyordu. Bunlara rağmen Ravza'nın attığı trip onu oldukça rahatsız etmişti. Ravza'yı seviyor ve ona değer veriyordu ama biraz anlayış bekliyordu. Yine de tüm bunları Ravza'nın yüzüne vurup bir kavga başlatma niyetinde değildi. Birini severse onu alttan alabilirdi, hatta o kadar çok kez alttan alabilirdi ki kendinden ödün verdiğini fark etmezdi bile.
Turgay'ın kapıda görünmesiyle elindeki bitmiş çay bardağını çay tabağının üstüne koydu. Turgay'a ufakça gülümseyip ayağa kalktı. Turgay da elini uzatıp gülümsedi.
"Hoş geldin Timur abi. Sınavlarımın bazıları açıklandı, şaşırtayım mı seni ? " Bu cümleler onu hafifçe güldürdü. Elini kaldırıp Turgay'ın saçlarını karıştırdı ve odaya ilerlerken konuştu.
"Şaşırt bakalım. Yalnız kimyadan kaldıysan bozuşuruz, ona göre. " Bu cümlesi Turgay'ın somurtmasına neden oldu. Timur, Turgay'ın en sevmediği dersin kimya olduğunu biliyor ve ona oynuyordu. Kimyadan da düşük almamışsa, düşük alabileceği ders yoktu. Bu cümlenin altında yatan anlam buydu.
"Yani abi sınıf birincisi değilim ama kalmadım da. Bence 13 almamdan sonra bu büyük bir başarı. " Bu cümle Timur'u kahkaha attırdı. Babası Turgay'ın kimyadan aldığı 13'ü görünce bir saniye beklemeden onu, arkadaşının önerdiği üniversite öğrencisinin, Timur'un, gözetimine vermişti. Timur'un derslerinden sonra ise Turgay'daki yükselme gözle görülebilirdi. Hatta bazı arkadaşları dahi Timur'un numarasını almıştı.
Timur masa başına oturduklarında derince nefes aldı. Kafasını tamamen boşaltıp önce önündeki kağıtlara bir göz attı. Ardından defterini karıştıran Turgay'a döndü ve ders anlatmaya başladı.
Kafeden çıktığında yüzüne vuran soğuk havayla irkildi. Hava çoktan kararmış, etrafta tek tük insan kalmıştı. Bir süre daha etrafta kalırsa başına dadanacak sarhoşları biliyordu, bu nedenle hızlı adımlarla minibüs durağına yürümeye başladı. Bir yandan telefonundan ablasının attığı "nasıl oldun" measajına cevap veriyordu.
Minibüs durağına yaklaştığında minibüsün neredeyse kalkmak üzere olduğunu gördü. Koşar adım ilerledi ve son anda minibüse binebildi. Kendini boş koltuklardan birine atıp kulaklıklarını taktı ve şarkı dinlemeye başladı. Yarın ne özel dersi, ne kendi dersi ne de kafede mesaisi vardı. Bu nedenle öğlene kadar uyumayı planlıyordu. Tabii Ravza mesajına cevap verip buluşacaklarını kesinleştirirse o planı da ertelemek zorunda kalırdı.
Ravza'yla birkaç haftadır buluşup bir şeyler yapamıyorlardı, her normal insan gibi sevgilisini özlemişti. Bu nedenle de onunla görüşebilecekse birkaç saat uykusundan feragat edebilirdi.
Evinin yakınındaki durağa geldiğini fark ettiğinde minibüsten indi ve evine yürümeye başladı. Evde yiyecek bir şey de yoktu, belki de kolayca bir makarna yapmalı ya da dışarıdan söylemeliydi. Vücudunda hissettiği yorgunluk makarna ile bile uğraşamayacağının göstergesiydi. Bunun bilinciyle telefonunu açtı ancak daha sipariş vermek için aramalara giremeden gelen mesajı fark etti.
Bilinmeyen bir numaradan gelmiş bir ses kaydıydı.
—
cok keyifli hissediyorum bu gidisle elimdeki butun stok bolumleri salicam