Özgün : Selam
Özgün : Neredesin şuan?
Timur : Selam
Timur : Kantindeyim
Özgün : Sizin fakülteninki mi?
Timur : Aynen
Özgün : Tamamdır bekle geliyorum.
Timur : Tamam
Bir haftadır günleri yoğun ama monoton geçiyordu Timur'un. Sınavdan sınava giriyor, bu süre içinde ne öğrencileriyle ne Özgün'le ne de Ravza ile görüşebiliyordu. Ablasıyla en son konuşması dört gün önceydi, annesiyle günlerdir konuşamıyordu bile. Yine de bu süreç kafasındaki düşünceleri toplaması için güzel bir fırsat olmuştu.
Ravza'ya oynadığı intikam oyunu dışarıdan bakıldığında inanılmaz saçma duruyordu. Kendini iyice liseli ergen gibi hissetmeye başlamıştı. Rutini bozulmuştu ve farkında olmadan konfor alanından da çıkmıştı. Aslında bu konfor alanı üniversitenin başından beri hayatını stabil tutan ve onu fazla düşünceden koruyan şeydi. Hayatında asgari düzeyde insan bulundurur, bu insanlarla mesafesini korurdu. Ravza'yla arasında bile bir mesafe vardı. Temaslar bir düzeye kadardı. Başlangıçta bu yüzden şüpheye düşmüştü, aldatılma sebebinin bu olup olmadığını merak etmişti. Şimdi baktığında alakası olmadığını görebiliyordu, sanki Ravza flört döneminden kararlıydı onu aldatmaya.
O dalgın dalgın çayını içerken Özgün karşısındaki sandalyeyi çekip oturdu. Yüzünde büyükçe bir gülümseme vardı. Timur bu şekilde gülümsemesinin sebebini merak etti.
"Bir süredir görüşemiyorduk, çok özledin beni değil mi?" Muzip bir ses tonuyla konuştuğunda Timur da gülümseyip alayla konuştu : "Yaa, öyle çok özledim ki fotoğrafına bakarak yatıp kalkıyorum. " Özgün masada biraz öne eğilip cevapladı. "Sosyal medyadakiler eskiydi aslında, yazsaydın yenisini atabilirdim." Timur bunun üzerine söyleyecek bir şey bulamayınca birkaç saniye duraksayıp arkasına yaslandı. O konuyu uzatmayınca Özgün de değiştirmeye karar verdi.
"Sınavların bugün bitti değil mi? Mangalı yarına ayarlamışlar, sen müsait misin?" Timur kafasını sallayıp onayladı. Sınavlarından dolayı bu haftaki bütün özel derslerini iptal etmişti. Ablasına da haftaya geleceğini söylemişti, bu sebeple beş gün daha şehirde hiçbir şey yapmadan kalacaktı. Bu günlerde evde pinekleyip haftanın yorgunluğunu atmayı planlıyordu ama bu planlar değişim gösterebilirdi.
"Harika o zaman. Yarın beni Mikail alacak oradan seni alıp geçeriz. Tabii uygunsa senin için de?"
"Yok sorun değil de ben kendim gelebilirdim, ters kalmasın gideceğimiz yere." Özgün iki yana salladı başını. Ters kalıyor olsa bile umursamıyordu çok, benzin parası ondan çıkmayacaktı sonuçta. Timur ayağa kalkınca Özgün ona baktı sorar bakışlarla. "Durağa gideceğim eve geçmek için. Sen de eve döneceksen beraber gidelim." Özgün onaylayıp ayaklandı. Kantin dolu sayılırdı, bu yüzden kimsenin ilgisi onlarda değildi.
"Üstündeki kazak çok yakşmış bu arada." Kafasını eğip giydiği kazağa baktı Timur. Ablasının hediyesiydi. Gülümsedi ve Özgün'e teşekkür etti.
"Senin de tarzın güzel, üstelik karakterinle de uyuşuyor sanki." Bu cümle Özgün'ü meraklandırmıştı, ilgiyle Timur'a döndü. Yine yürürken ilgisini başka bir şeye veriyordu, Timur bu huyu yüzünden kaç kere düştüğünü merak etti.
"Nasıl yani? Bahsetsene biraz, merak ettim." Timur yolun ilerisine bakıp gözlerini kıstı ve düşünmeye başladı. "Kişiliğin neşeli, en azından benim gördüğüm kadarıyla. Sanki giydiğin kıyafetler de sende bulunan sakin ama enerjik havaya uyum sağlıyor. Bir de nedense duygularınla uymlu giyindiğini düşünüyorum, bunu bilerek mi yapıyorsun anlamadım gerçi. Mesela geçen sınavın kötü geçtiğinde daha soluk tonlar tercih etmiştin, sana bakarken sanki kafanın üstünde şiişek çakan bir yağmur bulutu görebiliyordum. Sonra birkaç gün önce siyah ve lacivert ağırlıklı giyinmiştin ve o gün de insanların ilgisinden özellikle uzak kalmak istiyordun bence. Aynı şekilde Özgen'le sinemaya gittiğimiz gün de sarı ve yeşil tonlarını tercih etmiştin. Sarı daha neşeli, yeşilse daha sakin gösteriyor sanki. Gerçekten de öyleydi, kız kardeşinin yanında daha sakin ve neşeli olduğunu fark ettim. Muhtemelen bunun sebebi Özgen'in de senin gibi, hatta senden daha fazla enerjik bir kişiliğe sahip olması. Tabi bunlar sadece benim varsayımım, yanlış olabilirler." Özgün kafası öne eğik düşünüyordu, bir yandan da dudaklarını dişliyordu.
Timur çevresine karşı biraz umursamaz biriydi, biraz da algıda seçiciliği vardı. Özgün bu intikam oyunu olmasa onun yüzünü net hatırlamayacağını biliyordu. Sadece sevdiği insanların ayrıntılarına dikkat ediyordu Timur; bunu ablasının balık sevmediğini, Ravza'nın saçlarını bağladığı günlerde daha gergin ve sinirli olduğunu, Timur'un evinin yanındaki köpeğin favorisinin biftekli mama olduğunu öğrendiğinde anlamıştı. Şimdi de bunu fark etmişti ki bu Özgün'ün bile farkında olmadığı bir ayrıntıydı. Timur'un farkında bile olmadan takındığı düşünceli hali Özgün'ün ona daha çok çekilmesine sebep oluyordu. Yakında intikam tiyatrosunun biteceğinin bilincinde olan Özgün'ün en son istediği şeydi Timur'a bağlanmak.
"Ayrıntılara bayağı dikkat eden birisin, şahsen ben bile fark etmemiştim bunları. Ama galiba dediğin şeyler genel anlamda doğru, tabii dediğim gibi bilerek yapma bir yana farkında bile değildim. Ama sanırım bundan sonra daha dikkat edinerek giyeceğim. Umarım bunu dediğim için artık her gün sarı giyinip gelmem." Timur ufakça tebessüm edip kafa salladı. Durağa varmak üzerelerdi ama Özgün şuan konuşma biitsin istemiyordu. Aklından hızlıca geçen bahanelerden en mantıklısını seçmeye çalıştı.
"Madem ikimizin de sınavları bitti, neden birlikte yemek yiyerek biraz keyfimize bakmıyoruz? Tabii sen nerede yemek istersen. Ev müsait değil dersen dışarıda falan da yiyebiliriz. Gerçi sen müsait misin şimdi, yemek yiyelim mi?" En mantıklısı gerçekten buydu, o yüzden en mantıksızlar şimdilik rafa kaldırılabilir. Neyse ki Timur da onun kadar düz düşünen biri olduğu için bu teklifi gram sorgulamamış kabul etmişti.
"Tabii, neden olmasın? Yalnız evde yememiz daha iyi olur, bugünün yorgunluğunun üstüne bir de en az iki buçuk saat yol çekemem. " Özgün kafa salladı. Timur saatine baktı ve uzaktan gelen minibüsün numarasını görebilmek için gözlerirni kıstı. Hedefindeki minibüs olduğunu fark edince Özgün'ün koluna dokunup minibüse binmek için verecekleri mücadeleye hazırlandı. İş çıkış saati olmasa da devamlı kalabalık olan minibüsler, şehrinin vazgeçilmeziydi.
Şaşırtıcıdır ki ikisi de kendilerine bir ikili koltuk bulabilmişti. Daha doğrusu Özgün gördüğü ilk ikili koltuğa kendini atmış, kaybetmemek için hırkasının kolundan tuttuğu Timur'u da çekelemişti. Ayakta kalan yaşlılar onlara kınayan bakışlar atsa da ikisinin pek umrunda değildi, özellikle yorgunluktan canı çıkmış Özgün oturduğu gibi mayışmıştı.
Üstündeki koyu mor hoodie'yi çekiştirerek Timur'a gösterdi ve konuştu : "Bak bugün de mor giyindiğim için şanslıyız." Onun hafif uykulu konuşması Timur'u gülümsetmişti, kafa sallayıp arkasına yaslanarak iyice yerleşti.
Gözlerini açık tutmakta zorlanan Özgün'ün kafası iki ileri bir geri gidip duruyordu. Aslında kantinde bu kadar uykulu değildi ama minibüsteki insan kalabalığından dolayı içeride havasız ve sıcak ortam onu mayıştırmış olmalıydı. İleri geri hareketini sürdüren kafası en sonunda yanında oturan Timur'un omzuna düşmüştü. Timur onun hareketsizliğinden ve düzgün nefes alış verişinden uyuyakaldığını anladı. Biraz düşünse de onu uyandırmamaya karar verip çok hareket etmeden telefonuyla oynamaya başladı. Zaten evine yürüyecekleri durağa daha çok vardı, Özgün biraz uykusunun tadını çıkarabilirdi.
—
SELAMLAR BENIM ICIN OLDUKCA SPONTANE VE KEYIFLI BI BOLUMDU IYI OKUMALAR