I am in the grave, a prisoner of my tears.

150 16 3
                                    

Sabah uyandığımda yeni bir mekanda ve bomboş hislerimle duruyordum.

Dün o kadar şey yaşamış, geçmişe gitmiş bir kez daha etrafımdaki insanlardan nefret etmiştim.

Yataktan doğruldum ve telefonumu kontrol ettim.

Hiç kimse aramamış ya da mesaj atmamıştı.

Göz devirdim.

Uchiha'nın en küçük varisiyle artık hangi ortak işi yapacaksak gün içinde buluşma ayarlanacak olmalıydı.

Banyoya girdim ve kısa bir duşun ardından saçlarımı kurutarak daha da toparlandım.

Bu pezevenklerin ne zaman haber verecekleri belli olmazdı, ve ben de onlara göre program ayarlayan birisi değildim.

Siyah yüksek bel pantolonun üstüne, omuzlarımı açıkta bırakan siyah bir kazak giyinip deri montumu geçirdim.

Şu anda gitmek istediğim tek bir yer vardı.

Bu ülkede nefeslenmemi sağlayacak tek bir yer...

Hızla mini çantamı omzuma asıp arabanın anahtarlarını aldım ve kapıyı çektim.

Arabaya binip çalıştırdım ve 12 yıl öncesinden ezberlediğim ve asla unutmayacağım o yola saptım.

İlk bulduğum çiçekçide durdum ve papatyalardan yapılmış mütevazi bir buket aldım.

Papatyanın yatıştırıcı kokusu içime işlerken yol daha da uzamış gibiydi.

Ancak en sonunda ormanlık alanda durduğumda arabadan çıktım ve serin havaya karşı iç çekip buketi özenle kollarıma aldım.

Sonbaharın kendini hissettiren bu güzel duygusu tam da onun istediği gibiydi.

Serinletici, ferah ve güzel...

Etrafta dökülmüş yaprakların ayaklarımda ezilen hışırtısı, renkleri aynı onun gibiydi,

Sevgi dolu ve sıcak...

Uzaktaki açıklıkta kendini belli etmeye başlayan mezar taşını gördüm.

Buketi tutan kollarım sıkılaştı.

Ağaçların arasından dikkatlice ilerledim, yaprakların bana gösterdiği yolu takip ettim.

Bu ufak tepedeki tek açıklık, güneşin sızabildiği, çiçeklerin güzelce büyüyebildiği tek yerdi.

Tekrardan görebildiğim için şanslı hissediyordum.

Annemin sevdiği yeri tekrardan görebildiğim için şanslı hissediyordum...

Son ağacın yanından geçtim.

Ancak yarı yolda donakaldım.

Burası...

Burada neler olmuştu..?

Annem her zaman doğayı severdi...

Beni hep piknik yapmaya götürür, farklı çiçekleri bana tanıtır onun için topladığım çiçekleri taç yapmak için örerdi.

Çimenlere yatar ve ağaçların yapraklarıyla süslediği gökyüzünde benimle beraber bulutların neye benzediğini tahmin ederdi...

Gözlerimden düşen yaşlar yanaklarımı yaktı.

Arkamda duran babamın varlığı canımı yakıyordu.

Bana destek olacak kimsenin olmaması canımı yakıyordu...

Nefeslenmeye çalıştım.

Annemin ölümünden sonra hayatıma nasıl devam edeceğimi düşünmeye çalıştım.

She And Her Sacrifice♟️/SASUSAKU FANFICTION [TAMAMLANDI]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin