Güne yine babamın bağrışlarıyla uyanmıştım. ne güzel ama değil mi ?
" Aşkın hadi kızım geç kalacaksın " babamın dediği ile yataktan bir hışım kalktım ve saate baktım evet biraz daha oyalanırsam geç kalacaktım hemen odamdan çıkıp karşımdaki tuvalete koştum. işlerimi hallettikten sonra hızlı adımlarla merdivenden indim babam ve onun klasik noel baba gülüşü ile karşılaşınca içim ezildi sanki. bunu yapmak zorunda değildi annemin beni terk ettiği gibi beni bırakabilirdi de diye düşünmeye başladım. daldığım girdabın içine kapılmadan çıktım ve kocaman gülümsemesine karşılık vererek kahvaltı masasına doğru ilerledim. babamın hazırladığı masaya oturdum ve biraz yana dönerek kumandayı aldım ve salondaki televizyonu açtım. ilgimi çeken bir haber de durdum " ünlü iş adamı KEMAL SOYDAN ormanda boş bir arazide yedi kere bıçaklanmış ve göğsünde garip bir işaret kazınmış şekilde bulundu avcıların bulduğu kemal soydan otopsi sonucuyla saat 3 sularında öldürüldüğü tespit edildi" duyduklarım tüylerimi diken diken etmişti babama döndüğümde onun da huzursuzlandığını gördüm babamın telefonunun çalmasıyla yerimde irkildim. babam telefonla konuşmak için masadan kalkıp çalışma odasına çıktı. kahvaltıma devam ederken haberlere göz gezdiriyordum. bir süre sonra babam koşarak merdivenleri indi bir yandan kahve rengi ceketini giymeye çalışırken diğer yandan da bana " aşkın benim işim çıktı eve geç gelirim kızım " dedi ne olmuştu bu kadar önemli alt tarafı bir bilgisayar mühendisinin bu kadar acele işi ne olabilirdi ki ben bir yandan bunları düşünürken diğer yandan da sadece kafamı sallamakla yetindim. daha sonra ise yukarı çıkıp üzerime siyah bir kazak altıma siyah dar paça kot ve deri ceketimi geçirdim biraz rimel ve parlatıcı sürüp siyah saçlarımı taradım ve çantamı alıp aşağı indim sehpadaki dosyayı ve laptopu aldım botlarımı da giydikten sonra kapıyı arkamdan kilitledim. dışarısı serindi rüzgar saçlarımı bir ruhun bedenden çıkması gibi havalandırıyor , kaküllerim yüzüme çarpıyordu otobüs durağana vardım ve beklemeye başladım bir teyze bankta oturmuş torunları olduğunu düşündüğüm çocukları durdurmaya çalışıyordu , bir genç kız sırt çantasını takmış ve gözü dalmış bir şekilde yola bakıyordu ve siyah kapüşonlu bir adam şapkasını sonuna kadar kapatmış sadece mavi gözlerle beli izliyordu ve göz göze gelmiştik biraz bakıştıktan sonra ben gözlerimi çektim ama onun keskin bakışlarını hissedebiliyordum. otobüs geldi ve sırayla merdivenleri çıktım ve boş bir koltuğu kapabildiğim için mutlu oldum. yol boyunca kulaklıkla müzik dinleyerek geçti en sonunda benim okulumun karşı durağında düğmeye bastım ve otobüsün tıkış tıkış dolmuş koridorundan zar zor geçerek çıktım otobüsten. okula vardığım da cereni aradım ve dersin başladığını söyleyince koşarak sınıfa ulaştım ve kapıdan içeri girdiğim gibi amfiyi inerek cerenin yanına oturdum. okul çıkışı cerenle konuşarak geçmişti şimdi ise evdeydim babam geç geleceğini söylediği için yemek işi bana düşmüştü bir paket makarnayı su dolu tencereye boşalttım ve mutfak masasının üstündeki bilgisayardan yazılım yazmaya devam ettim Ahmet hocanın sunumu için . ağ ve siber güvenlik uzmanlığı 1 sınıftım ama bir birinci sınıf öğrencisinden daha çok şey biliyordum çünkü babamdan çok şey öğrenmiştim. makarna pişince suyunu süzdüm ve kendime bir tabak hazırladım. saat neredeyse 02.00 olacaktı ama babam hala yoktu çok dalmıştım ve babamın hala gelmemesini garipsememiştim , yukarı çıkıp telefonumu aldım ve babamı aradım çalıyordu ama açmıyordu bir daha arama tuşuna bastım ve koridora doğru yürüdüm açmıyordu. "üfff" diyerek kafamı ellerimin arasına aldım neredeydi bu adam bana haber vermeden hele ki geç saate kadar gelmemezlik yapmazdı ki babam sonra bir şey fark ettim girmem yasak olan ve hep kilitli olan babamın çalışma odası açıktı. sabah çıkarken aceleden unutmuştur diye düşündüm, bir yanım oraya girmemem gerektiğini söylese de bir yanım gidip bir bakınmak istiyordu içimden bir his ilerlememi söylüyordu adımlarım irademe savaş açtı ve kapıya doğru ilerledim, aralık kapıyı biraz daha araladım ve içeri girdim içerde kocaman masa üstü bir bilgisayar yanda üç küçük laptop ve bir dünya kablo ve dosya doluydu bilgisayara oturdum açıktı ama şifre vardı. bir kaç tarih denedim ama açılmadı. ayağa kalktım ve koşarak laptopumu aldım ve merdivenleri hızla tırmandım. laptopu bilgisayarın yanına koyup kendi geliştirdiğim bir uygulama ile şifreyi bir kaç denemeden sonra kırdım koltukta arkama yaslanıp eserimle gurur duydum ve bilgisayarı karıştırmaya başladım taslak verilere girip gönderilen mesajları geçtim ve kırmızı bir dosyaya tıkladım. altta yazan ACV 3 yazan şeye tıkladım. bir çok isim ve soy isimle dolu olan dosyada aşağılara indim YAKUT KAN yazan kişiye tıkladım tereddütle. gri saçlı gözlüklü bir adam çıktı alttaki fotoğraflara indiğimde ellerim titredi nefesim kesilecek gibi hissetim neydi şimdi bu. bir adamın organları çıkarılmış farklı yerde diğer tarafta ise adamın boş ve kanlar içindeki bedeni hemen sekmeyi kapatıp başka bir isme tıkladım bir dünya cesetten başka bir şey görmüyordum ve bu oda karanlıktı ben karanlıktan korkardım. ama en önemlisi neden babamın çalışma odasında düzeltiyorum bana yasak olan çalışma odasındaki bilgisayarda bir dünya ceset vardı. babam karıncaya bile kıyamazdı ki kesin mafyaya bulaşmıştı ,peki neden hala yoktu kalbim sıkışıyor ellerim titriyor soğuk soğuk terliyordum ya ben delirmiştim yada babam bana kamera şakası yapıyordu. gördüklerimden dolayı daha da endişelenerek babamı aradım açmadı yine . gözlerim dolmaya başladı ne yaşıyordum ben şu an lütfen rüya olsun lütfen . kalbim sıkıştı ağlama krizine girmiştim sanırım nefes alamıyordum sadece ağlıyordum yere çöküp titrememi durdurmaya çalışırken kapı zili çalmaya başladı birden irkildim ve ardından kapı yumruklandı ve adım bağırıldı "Aşkın " "aşkın benim Ata. aç şu kapıyı " titreyen bacaklarımla yavaşça çöktüğüm yerden doğruldum ve yumruklanan kapıya doğru yürüdüm merdivenlerden aşağı zar zor indikten sonra kapıyı açtım ve karşımda kanlar içinde duran ata ya baktım ilk başta tepki bile veremedim ata kapıyı ittirerek içeri girdi ve kapıyı kapattı. " Bak aşkın sana şimdi bir açıklama yapmamı bekleme daha sonra sana her şeyi açıklayacağım ama şu an benimle gelmelisin tamam mı" kanla kaplı yüzünü izledim ve " babam nerede ?" diye sordum ruhsuz bir sesle . ata derin bir nefes verdi ve anlını sıvazladı. tam bir şey demek için dudaklarını aralamıştı ki kapı gürültülü bir şekilde kırıldı. yerimde irkildiğim sırada ata omzuma kolunu koyarak beni arkasına aldı ve nereden çıkardığını bilmediğim silahı . uzun boylu ,yaklaşık 1.93 boylarında ,kaslı geniş omuzlu, uzun bacaklarını saran siyah pantolonlu ve kaslarını saran deri ceketli ,siyah saçlı adama doğrulttu. adamın biçimli suratı sert kaşları çatıktı, gözleri ölümcül bir nefretle sadece atadaydı. o an yanında başkaları olduğunu da fark ettim . sarışın kıvırcık uzun saçları ve ela gözleriyle çok tatlı ve zarif bir kıza benziyordu ama burnundaki piercing o tatlı kızı sert bir kıza çeviriyordu elindeki silahı ataya doğrultmuş olsa da arada gözleri bana da kayıyordu ve uzun adamdan biraz daha kısa ama iri ,siyah saçlı , mavi gözlü adamda diğer yanda duruyor ve atayı göz hapsinde tutuyordu . "ata ne oluyor" dedim endişeyle bu insanları yeni gördüğüme emindim. ata " onun bir suçu yok. hiç bir şey bilmiyor bilmeyecekte beni alın ama bırakın o gitsin " dedi uzun boylu adamın dudağı yana kıvrıldı ve erkeksi sesiyle konuştu " bilirsin Güner ben insanların zaafı ile oynamayı sevmem. ama bir yanlışın var o kız sandığından çok şey öğrendi bu gün anlam verememiş olabilir ama bu anlam veremeyeceği anlamına gelmez. bilirsin ben işimi sağlama almayı severim " dedi. ellerim titriyordu nefesim sıklaşmaya başladı , terleyen avuçlarımı taytıma sildim bu silahlı zorbalar beni mi kaçıracaktı polisi aramam gerekiyordu. ata " ne saçmalıyorsun sen "dedi. sarışın konuştu bu sefer " Faruk çeliğin çalışma odasına yerleştirdiğimiz kamerada Aşkının görüntülerini yakaladık " dedi . adımı nereden biliyordu, babamın odasına yerleştirilen kamera mı ? nelere bulaştın baba , nasıl bulaştın ve en kötüsü ben kendi geçmişimle boğuşurken sen kim bilir kimlerle boğuştun gözlerim doldu tutamıyordum kendimi güçsüz olmaktan , zayıf olmaktan nefret ediyordum en azından suratımdan belli olmazdı duygularım. bir perde vardı çünkü ruhum ve dışarıya karşı , bu şu an çok işime yarayabilirdi ama dolu dolu gözlerim buna büyük engeldi. hemen sonra " ne " dedi ata anlam veremeyen gözlerle bana döndü " sen oraya nasıl girdin " dedi . sadece yeşil gözlerine bakarak kaşlarımı çattım. şu an tek sorun bu muydu gerçekten. adamlar beni kaçırmaktan bahsediyor aptal . iri yarı olan konuştu bu sefer "kızı bize ver ve iş uzamasın " dedi kalın sesiyle . olduğum yerde irkildim Ata elindeki silahı daha da sıktı ve tetiğe tam basıyordu ki sarışın daha önce davrandı ve sarışının kurşun atanın kolunu deldi ata acı bir iniltiyle eli koluna doğru gitti sarışın bir kurşun daha sıktı ve ata yere yığıldı o an her şey dondu benim için sadece dona kaldım uzun boylu adam bana doğru adımlamaya başladı nefesim o kadar sıklaşmıştı ki bu gözle görünür olmaya başlamıştı " katiller " diye bağırdım adamı iterek yere yığıldım ve atanın başını dizime koyup içimde tutuğum sisli geçmiş de dahil her şey için ağlamaya başladım. ata babamın iş arkadaşının çocuğuydu sonra atada onların çalıştığı şirkete dahil olmuştu yada ben öyle sanıyordum , çocukluğum onunla geçmişti benim beraber çamurdan pasta yapardık. abimdi o benim bir dönem Amerikaya gitmek zorunda kalmıştı. onsuz bir cehennem yaşamıştım cidden bir cehennem yaşamıştım o günleri hatırlamak beni daha da ağlatmaya başladı. uzun adam beni kolumdan tutup bir tüyümüşüm gibi hiç zorlanmadan kaldırdı. kolumu çekmeye çalıştım daha da sıktı kolumu eminim ki sıktığı yer moraracaktı " bak " dedi . sarışın " zorlaştırma canın daha da yanacak yoksa " dedi. bunun üzerine kolumu daha hızlı çekmeye çalıştım debelendim yerimde uzun adam beni duvarla kendi arasına aldı ve " bak canını yakmak istemiyorum " dedi gözleri parlıyordu , kehribara çalan ama mezar toprağına benzeyen karışık renkteki elalarına baktım sadece çenesini sıkıyor ve yüzümü inceliyordu önce gözlerimde dolaştı gözleri sonra yanağımdaki bende ve en son dudaklarımda durdu ve tekrar gözlerime baktı duvara yaslı olan sehpaya elimi koydum ve üstündeki vazoyu sıkıca kavradım ve kafasına doğru vuracakken yakaladı bileğimi vazo yere düşüp parçalandı. uzun boylu adam tek kaşını kaldırıp bana daha da dikkat kesildi , elini deri ceketinin cebine attı ve birden elini cebinden çıkartıp boynuma tuttu ve o an boynumda bir sızı hissettim birden her yer karardı en son gördüğüm şey ise o kehribara çalan kahverengilerdi .
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUTSAK
Actionsadece koşuyordum... nefesim kesilir gibi oldu dinlenmem lazımdı. bir ara sokağa daldım yol ayrımında sola doğru koştum arkadaki adım sesleri çoğalmaya başlamıştı. daha da hızlandım ve karşılaştığım şeyle birden durdum. çıkmaz sokağa girmiştim. öyle...