Başımdaki acı sinir uçlarımı yakıyor ,tüm damarlarımın patladığını hissediyordum. yerimde kımıldandım sıcaktı, hiç istemeyeceğim kadar sıcak. ölü bir ruh gibi gözüme perde perde inen göz kapaklarımı yavaşça kımıldattım. ilk önce karanlığa sinsice sızmış turuncu ışığı bulanık bulanık gördüm. daha sonradan fark ettiğim karanlık gölge. gözlerimi bir iki kere daha kırpıştırıp karşımda duran karanlık gölgenin içindeki kehribarlara baktım. ateşle öyle bir uyumu vardı ki bu kehribarların hayran olunasıydı. yutkundum fark ettiğim şey canımı yakmıştı, yakalanmıştım yakalanmış. o kehribarların içindeki öfkeyi gördüm zaten tek görebileceğim duygu kırıntısı da öfkeydi bu tapılası harelerde. yutkunup sert erkeksi sesiyle konuştu. "aptal mısın yoksa fazla mı cesursun hala çözemedim " yine yutkunup devam etti. "öle bilirdin aptal" diye bağırdı oturduğu yerde bana doğru eğilerek. içimdeki acı öyle büyüktü ki kayıp olmuş bir hissin parçası gibi bir kumaşın rüzgarda darmadağınık olması gibiydi bu hem keder vardı içimde hem de hiç bilmediğim bir his vardı göğsümün tam ortasındaydı nefes aldıkça daha çok yayılıyordu ve ben bu dağlan parçaları nasıl toplayacağımı bilmiyordum. sadece derin nefesler aldım belki içimdeki bu şey geçer diye. " ölsem ne fark eder ki. beni boşunu kurtarmadın değil mi sonuçta. " gözlerini kısıp anlamaz gözlerle bana baktı. " seni neden kurtardığımın açıklamasını yapmak zorunda değilim. canım o an seni kurtarmak istedi ve kurtardım. " birden yerinden kalkıp kolumu tuttu. " su ısıttım git bir duş al her yerin kan içinde hala. " kalkıp beni çekiştirdiği banyoya doğru ilerledik. kapının önünde durup elinde olduğunu ışığı yaktığında fark ettiğim el fenerini bana uzattı. " içeriye bir kaç parça bir şeyler bıraktım. giyersin sonrada şu yarana bakalım" kehribarları bir kaç saniye kahvelerimde durdu kehribarlarını karanlık koridora çevirip arkasına bakmadan ilerledi. bu adam ne istiyordu benim sinirimi bozuyordu beni ölümle tehdit ediyordu ama ben ölmek üzereyken beni kurtarıyor üstüne bir de canım o an seni kurtarmak istedi diyordu. bu adam kesinlikle piskopat bir katildi banyoya girip ışığı tahta komodinin üstüne bırakıp kovalara baktım içindeki kaseye su doldurup kafamdan aşağı bıraktım. yaralı olduğum kısım sızladı kalbim kadar sızlamasa da sızladı sıcak su vücudumu ısıtırken kalbimin soğukluğu beynimin bana oynadığı görüntüler soğuktu buz gibiydi. ölü hayallerim bir masaya oturmuş ağlıyordu kalbim kan kusuyor beynimse babam için endişeleniyordu ama durumu iyiydi ata öyle demişti. ata. kim bilir ona ne olmuştu son kez bir yılan gibi süzüldü su vücudumda gözlerimi açtım ağlıyordum. yapabilecek başka hiç bir şeyim yoktu ki. yerde gördüğüm eşofmanı üstüme giydim bana tam olmuştu. sevgilisinin olabilir diye düşündüm ve bu konuyu kapattım üstüme siyah kazağı geçirdim iç çamaşırı yoktu. neyse ki kazak kalındı ve göğüslerim görünmüyordu. ıslak saçlarımı sıkıp sudan arındırmaya çalıştım. arkamı dönüp tahta komodinin üstündeki ışığı alıp kapıyı açtım karşımda duvara yaslanmış olan arese ve kehribarlara dehşetle baktığımda bana tepki bile vermeden " hadi şu yarana pansuman yapalım yine. iltihap kapma " o an elindeki batikon olduğunu düşündüğüm bir şişe ve gazlı bezi fark ettim. biraz soluklanıp şaşkınlığımı attıktan sonra kafamı sallayıp koridorda ilerledim. salona girdiğimizde camın yansıttığı rüzgarlı belki birilerinin en güzel anına şahit olmuş bir yandan da birinin çığlıklarına şahit olmuş o güzel karanlık gecenin içindeki kandaki pıhtı gibi etrafa dağılmış yıldızların ışığı vardı bir tarafta da şöminenin ışığı burası koridor kadar ıssız değildi. tam demin baygın şekilde yattığım koltuğa ilerlerken ares kolumu kavrayıp beni kendine çekti. yine ne var dercesine bir nefes verip ona döndüm sorar gözlerle tek kelime etmeden diğer kolumu da tutup şöminenin yakınındaki tekli koltuğa oturttu beni. oturduğum yerden kafamı ona doğru kaldırdım zaten aramızda yeterince boy farkı varken bir de benim oturmam hiç hoş olmamıştı. kafasını eğmeden sadece gözlerini indirip bana baktı bir kaç saniye " burada otur. saçların" dedi boğuk sesiyle. baş parmağıyla saçımı işaret ederek devam etti. " ıslak" " burada hızlı kurur. hasta olup başıma kalma bir de " ondan tiksinirmişçesine burnumu kıvırıp ona bir canavarmışçasına baktım evet o bir canavardı çünkü eli kanlı bir katil canavardan başka ne olabilirdi ki. birde çenemi tutup daldığım halıdaki bakışlarımı kendine çevirmemi sağladı. ne ara batikonladığını bilmediğim pamuğu anlımın köşesine bastırdı yavaşça. bakışlarımı pamuğu tutan eline kaydırdım elleri titriyordu. bir an sadece bir an canımı yakmak istemediği için böyle yaptığını düşündüm ama hayır. eli kanlı canavarın incitmekten korktuğu kimse yoktur. pamuğu masaya doğru fırlattı gazlı bezin küçük bir kısmını kesti makas elinde küçücük kalmıştı. gazlı bezi pansuman yaptığı yere yavaşça yerleştirdi ve yara bandı yapıştırıp benden bir iki adım uzaklaştı. "sen burada yat " diyerek arkadaki koltuğu işaret etti. "ben içerdeki odalardan birinde yatarım." ilk önce kaşlarını çattı sanki bir şey düşünüyordu da bu düşünce onu epey rahatsız etmiş gibi ardından tek kaşını kaldırıp konuştu " sakın kaçmaya çalışma. bir şey olursa kendini tehlikede hissedersen yanıma gel " dedi sert bir sesle. "tamam." diyerek başımı sözümü desteklercesine salladım. sesli bir nefes alıp arkasını döndüğü gibi koridora ilerlediği sırada içimde neden onu rahatlatmak istediğimi sorgularken sesim aniden düşüncemi bile kesmişti " ve kaçmayacağım" durdu kafasını bana çevirdi ateşin ışığı gözündeki ateş harelerine karışıyordu nedensizce kalbim sıkıştı ilk defa kalbimin sıkışması beni rahatsız etmemiş sadece midemi alt üst etmişti. bu durum kaşlarımı çatmama sebep olurken aresin dudakları yana kıvrıldı. "güzel " diye bir fısıltı çıktı dudaklarından ve o heybetli kaslı yunan tanrılarını aratmayacak bedeni kendi gibi karanlık bir koridorda kayboldu. koltuğa doğru yürüyüp başımı yastığa koyduğum an uyku beni içine çekmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUTSAK
Azionesadece koşuyordum... nefesim kesilir gibi oldu dinlenmem lazımdı. bir ara sokağa daldım yol ayrımında sola doğru koştum arkadaki adım sesleri çoğalmaya başlamıştı. daha da hızlandım ve karşılaştığım şeyle birden durdum. çıkmaz sokağa girmiştim. öyle...