ZİFİRİ UMAMİ

22 1 3
                                    

Ares burnundan soluyarak yaslandığı yerden doğruldu

" Delirdin mi sen be?" dedi bana doğru hızlı adımlarla gelirken. Tam karşımda durdu. Kehribarları Alev alevdi ve ben onun bu haline içten içe bir hayranlık beslediğimi hissettiğimi fark ettim. Evet. demek istedim delirdim.

Gözlerinden çektim gözlerimi.
Artık sadece göğüs kısmını görüyordum. Hava rüzgarlıydı
Saçlarım havalanıyor, omuzlarıma ve yüzüme çarpıyordu.
Birden elini kolumda hissettim
Rüzgar vücudumun her bir zerresini eksiksiz gezerken, içim içim çok sıcaktı bütün organlarının sıcaklığını hissediyor, kanımın damarlarımı dolanışını kulaklarımda duyuyor, aresin temasının beni panik ettiğini biliyordum.

"sen" dedi. Sert bir ses tonuyla kolumu biraz daha sıktı.
Kolumu bıraktığında moraracağını biliyordum. Tek yaptığım kirpiklerimi kırpıştırmak oldu.

Ekip ise sessizdi. Sadece izliyorlardı.
Bora biraz daha öne atılmıştı.
Muhtemelen herhangi ters bir harekette arese engel olabilmek için
Kalbim acıdı. Nasıl bir ilaç içmeliydim bu acı için de bu acının sona ermesi için.

Aresin gözlerinin içine baktım.
Bu sefer ben onun ruhunu işgal ediyordum. O sarı harelere saklanmış ruhu görebilmek için. Göremedim.
Yeni bir kırgınlık daha sardı bedenimi.

Sinirlendim ve kolumu ellerinin arasından hırsla çektim.
Aresse bana engel olmak için çabalamadı.

" sen. Bizim işimize yaradığın için buradasın aşkın."
yaklaştı ve bana doğru eğildi. Artık nefeslerimiz birbirine karışıyordu.

" evet bu birlikle bir anlaşman var. Çünkü yaptığın yazılım işimize yarayacak ve biz orta yolu bulmak istediğimiz için senle bir anlaşma yaptık. "

Kelimeleri kafama kazımak istercesine sert ve ısrarcı bir dille söylüyordu. Dediklerine katılmıyordum. Sonuçta en başından beri anlaşma yapmak isteyen onlardı.

Kaşlarımı çatıp konuşmasını bitirene kadar kendimi konuşmamaya zorlamak için dudaklarımı birbirine bastırdım.

Bir saliselik bir anda dudaklarıma kaydı kehribarları. Büyük zaman dilimlerine inat, tuttum aklımda bu saliselik anı.

" yani senle anlaşma yapmak istemeseydik yada sen istemeseydin.
Senden o bilgiyi zorla alırdık."

O kadar yaklaşmıştı ki ferah kokusu burnuma doluyordu.
Burnu burnuma değmek üzereyken kafamı hafifce yana çevirdim.
Buna direnicek gücüm yoktu.

Kelimleri öyle bir soğuk kanlılıkla söylüyordu ki demin onunla mı yoksa bir hayaletle mi öpüşmüştüm ben.

Kaşlarını hafif çattığını göz ucuyla gördüm burnunu şakağıma yaslayıp
Kulağıma doğru konuşmaya başladı.

" şu an yaşamıyor bile olabilirdin. Tabii ondan önce çok büyük işkenceler çekmiş olacaktın muhtemelen, ve ölmek sana ödül gibi gelecekti güzelim."

Kalbim sancıdı ruh hastası herif.
Şeytan. Tamamen bir şeytandı.
Ruhumu avucunun içine alıyor onu tanıyor onu benimsiyor ve tüm iliklerimi içten içe istediğim ama yanlış olan herşeyle dolduruyordu.
Bakışlarıyla ruhumu uyuşturuyordu Bi nevi iplerimi eline alıyordu.
Bir kukla oynatır gibi oynayacaktı beni.
Buna izin vermeyecektim. Hemde asla.

Ondan bir adım bile uzaklaşmadan.
Sert ve delici olduğunu bildiğim bakışlarımı yüzüne diktim.
Burnu burnuma sürtünmüştü.

Kehribarlarında kıvılcımlar gördüm parlak ve derin kıvılcımlar.
Dudağının kenarı hafifçe kıvrıldı.
Ona meydan okuyor olmam hoşuna mı gidiyordu?

" öldür o zaman" dedim. Fısıltıyla.
Kaşlarını daha derin çattı.
Dişlerini sıktığını gerilen çenesinden anlayabiliyordum. Tüm yüzünü istila eden bakışlarım en sonunda dönüp dolaşıp yine yerini aldı. Kehribarlarını.
Dişlerinin arasından tükürücesine "saçmalama" dedi. Kaşlarımı yapmacık bir şaşkınlık ifadesiyle kaldırdım. " neden." dedim. İmalı bir tonda. Sonra Deri ceketini avuçlarımın arasına alıp konuştum
" sen beni şimdi burada öldür" dedim. Ve ardından göz kırptım. Ondan korkmadığımı görmesini istiyordum beni bunlarla korkutamazdı buna izin veremezdim.

Afallamış kehribarların görüceğim son şey olacağını düşünmüştüm.
Ama karşımdalardı işte.

"ha öldürmeyeceğim diyorsan da.
Benim senin tutsağın olmadığımı o kafana sok. " diyerek avucumun içindeki Deri ceketi bırakıp ekibe sırtımı çevirip arabaya doğru ilerledim.

Arabanın kapısını açıp arka koltuğa yerleştiğimde, diğerlerinde arabaya doğru ilerlemeye başlamıştı.
Ares olduğu yerde dikilmiş tehtihtkar bakışlarını tutmakta ısrarlı ederken Bora aresin omzunu sıkıp bize doğru ilerledi ve ön koltuğa oturdu.

Göğüs kafesinin hızla inip kalkışından anladığım kadarıyla derin bir nefes alan ölüm meleğim sürücü koltuğuna ağır ağır yürüdü.

Arabayı çalıştığında kimse konuşmuyordu. Cama baktım yağmur damlaları cama çarpıyor ve kayıyordu. Kafamı öne doğru çevirince dikiz aynasından aresle göz göze geldik, kehribarları irkilmeme sebep olduğunda rahatsızca kımıldandım. Ares bir süre daha gözlerimin içine bakmaya devam etti.

Ardından Kafasını koltuğa yaslayarak yola odaklandı.
Bir süre daha o kehribarları hatıralarıyla aynaya bakmaya devam ettim ve kafamı tekrardan yağmur damlalarıyla dolu cama çevirdim.

Klimayı açtıkları için araba sıcaktı ve çok sessizdi. Sadece cama çarpan yağmur damlalarının sesi yankılanıyordu.

Utku ağzı açık bir şekilde Alkımın omzuna yatmış uyuyordu.
Alkım bilmediğim bir uygulamada geziyor, Eylül ise kulaklıklarını takmış gözleri kapalı bir şekilde
duruyordu belki de uyumuştu.
Bora uyumuyordu ama sessizdi oldukça sessiz, bir an biz gelmeden önce aklımla kavga ettikleri aklıma geldi.

Acaba neden kavga ediyorlardı.

Derin bir nefes verdiğim sırada araba durdu.
Anlamaz gözlerle arese baktım.
Aresse dikiz aynasından bana bir bakış atıp "in arabadan" dedi.
Bir an afalladım. Kalbimin her atışında  pompaladığı kanın kulaklarımda yankılandığını duyuyordum.
Beni öldürecek miydi?
Ares kemerini çıkartıp kapıyı açtı ve dışarı çıktı.
Eylül bıkkın gözlerle kulaklığın tekini çıkarmış bir  aresin gittiği yöne bir bana bakıp göz devirip kapıyı açıp indi. Kolunu kapıya yaslayıp geçmem için bana yer açtığında, içimdeki huzursuzluğu da alıp çıktım.
Yağmur önce saçlarımın dibine damlamaya başladı.
Sonra yüzümde, Bora sürücü koltuğuna geçti ve kapıyı kapattı boş sokakta ses yankılandı. Boşluğa karıştı. Kafamı çevirdiğim an Aresin göğüsü ve karını arasındaki o boşluklar burun buruna geldim.
Bazen aramızda bu kadar boy farkı olması moralimi bozuyordu.
Belime bir kol dolandı. Ve ayaklarımın yerden kesildiğini hissettim


TUTSAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin