5. RUH KADEHİ

204 11 2
                                    

ona bakmayı kesip önüme döndüm. karşımda camekan bir kapı vardı. kapı sonuna kadar açıktı şirket gibi görünen bu karanlık çukurun çıkış kapısı. beni bırakacak mıydı ? bir an kalbim bir kuşun kanadı gibi çarptı. ares siyah kısa saçlı mavi gözlü bir kızın masasında durdu. " 23. kattaki şifreli odayı boşaltın babamın haberi var " dedi. baba mı ?  demek ki babası da burada çalışıyordu. oda. 23. kattaki şifreli oda. yine beni bir odaya tıkacaktı kadın kırmızı dudaklarıyla güdü ve konuştu" hemen ares bey. ama önce onay için kağıt imzalatmam lazım size " ares kadına kafasını salladı. ares kağıtları inceleyip okurken ben yavaşca uzaklaştım ondan kadın zaten gözlerini alamıyordu beni fark etmemişti bile. kapıya doğru yavaça adımladım ve arkama sadece bir kez döndüm. kağıtları imzalıyordu vaktim kalmamıştı .koşarak kapıdan kaçtım" siktir" dedim kendi kendime biraz ileride demir parmaklıklı bir kapı vardı ve kapının bir sağında birde solunda iri yarı iki koruma vardı. hiç vakit kaybetmeden binanın arkasına doğru koştum uzun bir duvarla karşılaşana kadar koştum. kalbim duracak gibiydi adrenalinden ellerim titriyordu. ayağımı çıkıntılı bir taşa koydum ve ellerimle taş duvardaki çıkıntıları tuttum kendimi ileriye doru attım ve ayaklarım yerden kesildi hızlı bir şekilde taşları tırmanırken "nerde lan kız. " diye bağrışını duydum aresin " siz ne boka yarıyorsunuz lan " diye hırladı. büyük ihtimalle iri yarı bekçilere "dağlın lan onu bulana kadar da gözüm görmesin sizi "  son duyduğum şey bu olmuştu tırmandığım yerin sonunda bacağımı diğer tarafa sarkıttım. aşağı bakınca birazcık ürksem de sakin kalmaya çalışıyordum tüm cesaretimi toplayıp diğer tarafa atladım. tam o sırada. siyah bir nokta gibi görünen koruma beni gördü ve bana doğru koşmaya başladı. ona arkamı dönüp koşmaya başladım. adamın arkadan burada yakalayın şunu deyişini duydum. koştum nereye koştuğumu bilmeden sadece koşuyordum nefesim kesilecekmiş gibi olmuştu dinlenmeme lazımdı.  bir ara sokağa daldı yol ayrımında sola doğru koştum. arkadaki adım sesleri çoğalmaya başlamıştı daha da hızlandım ve karşılaştığım şeyle birden durdum. çıkmaz sokağa girmiştim öylece grafiti yapılmış duvara baktım. adım sesleri arkamdaydı , yavaşlamıştı gözlerimi yumdum ama arkamı dönüp bakmadım. bana doğru yaklaştı yaklaştı ve yaklaştı. nefesini saçlarımın arasında hissedebiliyordum. kulağıma doğru fısıldadı " yakaladım seni küçük kız" titredim. bir ölüm meleğinin soğukluğuydu fısıltısı sadece durdum ne ona döndüm nede gözlerimi açtım. biraz zaman geçti. yavaşça ona doğru döndüm bana doğru eğilmiş kehribarlarıyla gözlerimin içine bakıyordu yüzü ifadesizdi bakışları keskin. yüzümü süzdü benim e baktı, dudaklarıma gözlerime. kaşlarını çattı " bir daha böyle bir şey yapma " dedi. daha da yaklaştı bana " başına bir şey gelebilir buralar tekin değildir " alayla güldüm. " bunu bana beni esir alan bir katil mi söylüyor" dedim. kavasını hafif eğdi ve " biliyor musun. cesur musun aptal mısın ? anlayamıyorum" dedi daha da yaklaştı burun burunaydık neredeyse. birden uzaklaştı, koluma uzandı sertçe kolumu tuttu. "ilerle " dedi. ben kolumu geri çekmeye çalışıyordum." bırak beni gidiyim. kimseye bir şey anlatmayacağım lütfen " diye yalvarmaya başladım. ağlıyordum, göz yaşlarım yanaklarımdan aşağı akıyordu. kafasını bana çevirdi. ağlamamı bile umursamadan "yürüsene kızım. sonra zırlarsın" dedi. kehribarlarına baktım "lütfen" diye bir mırıltı döküldü dudaklarımın arasından. bana baktı sadece baktı " yapamam " dedi. sadece ben pes etmiştim. o ise çoktan pes etmiş gibiydi. ağlaya ağlaya yürüdüm koştuğum yolları geri yürüyordum. canım yanıyordu yine oraya, geçmişime dönmek istemiyordum orası o oda , o koridor bana cennet diye koştuğum cehennemi hatırlatıyordu. şirkete geri dönmüştük o demir parmaklık sonuna kadar açık karşımda duruyordu gözlerimi kapattım histerik bir nefes verdim. ağlamaktan emindim ki gözlerim kızarmıştı kolum bir ölüm meleğinin elindeydi karşımdaki cehenneme doğru yürüyorduk beraber. camekan kapıyı geçtik. utku, eylül, alkım, caner , bora. bana bakıyorlardı ares onlara bakmadan benle beraber asansöre ilerledi tuşa bastı kat gelene kadar gergin omuzlar sert nefeslerle bekledi. asansöre bindiğimizde yine gözlerim dolmuştu. neden ben diye düşündüm oraya dönmek istemiyordum. asansör 29. katta durdu. kapı açıldığında kimse yoktu. koridor karanlık değildi demir kapılar yoktu. aresin eli kolumdan ellerime indi parmaklarını parmaklarımın arasına aldı. ona döndüm kehribarları karşıya bakıyordu bana değil.  siyah bir kapının önünde durduk bir anahtar çıkartıp kapıyı açtı. içeriye doğru baktım. yavaşça içeriye doru adımladım oda arkamdaydı içeriye girdiğimiz gibi kapıyı kapattı. oda genişti çift kişilik büyük bir yatak vardı siyah saten yorganla kaplı, duvar komple camdandı ve manzara çok güzeldi yatağın yan tarafında büyük bir dolap vardı, kapıları kapalı odalar vardı birde. ve o koku aresin kokusu bu kokuyu bana her yaklaştığında alıyordum. umursamamaya çalışmıştım  ama oda buram buram o kokuyordu. kakao, sedir ve anlam veremediğim bir koku daha vardı. kendimi kaybedip kokusuyla uyuşmak istemediğim için ona döndüm zaten ağlamıştım, yorulmuştum ve uykum vardı.  kafasını eğmeden gözlerini bana aşağı doğru çevirdi epey bir boy farkı olduğunu şu an fark etmiştim yanında küçük bir kız çocuğu gibi göründüğüme emindim. "burası senin odan mı ?" diye sordum. ağlamaktan çatlamış sesimle. kafasını salladı " hücrede kalmak istemiyorsun üstelik kaçmaya çalışıyorsun .burada kaçamayacağını düşündüğüm içinde seni buraya getirmek zorunda kaldım " dedi. ona boş boş baktım " sen nerede kalacaksın" diye bir soru yönelttim ona. tek kaşını kaldırdı ve "sence" dedi. Ne benimle aynı oda da mı kalacaktı gerçekten , kaçırıldığım yetmemiş gibi bir de bir katille aynı odada mı kalacaktım "hayatta olmaz " dedim kaşlarımı çatarak. kaşlarını kaldırdı "sen bilirsin. o zaman o tozlu hücreye geri dönersin " dedi "ne. bir anlaşma yapmıştık hatırlatırım ben sana gördüklerimi anlatacaktım sende bana yeni bir hücre verecektin " gözlerini kıstı kehribarları kırmızıya çalarken " o kaçmadan önceydi küçük " dedi. gözlerimi yumup bir of sesi çıkarttım.  " o zaman yatakta ben yatarım sen yerde" diye çemkirdim ona. ufak bir kahkaha patlattı ama bu zevkten değil daha çok alaylı bir kahkahaydı. "bak seni o tozlu yerden alıp buraya getirdim . şansını zorlama istersen. senin yüzünden yatağımdan olamam ben küçük " dedi ve beni baştan aşağı süzüp bana doğru eğilip kısık bir sesle " ayrıca bilgin olsun. küçük kızlar ilgimi çekmiyor " geri çekilip ellerini pantolonlarının ceplerine koydu " yani korkma. ilgimi çekmeyen hiç bir şeye dokunmam "aman ne hoş. kollarımı birbirine doladım " katilsin , ukalasın, insanlar umurunda değil ve insanlara üstten bakmayı seviyorsun. tam bir Narsist belirtileri ." deyip kafamı yavaşça iki yana salladım. kızarık dudakları hafifçe kıvrıldı , gamzesini gözler önüne serecek kadar kıvırdı. bu adam gerçekten bir ölüm meleğiydi hem bu kadar tapılası güzellikte olup, bu kadar karşı konulamaz kokup hem  de bu kadar narsist  piskopat olmayı nasıl başarıyordu. "güzel tespitler. ama hatan var  ben yalnızca sana üstten bakıyorum. epey aşağıdasın çünkü "diye mırıldandı keyifle. önce gözlerimi kocaman açtım. benle dalgamı geçiyordu be bu hem de boyumla sonra kaşlarımı çatıp " bana küçük diyorsun ama sen de hala büyüyememişsin. yaptığın şakalara bakılırsa " diye çemkirdim . bana gülümsedi ama bu diğer gülümsemeleri gibi ne çok küçüktü ne de sahte bana gerçekten bu laf atışmasından zevk alırmışcasına gülümsedi , dudağını yavaşça yaladı biraz daha eğilip bana daha da yaklaştı. burun burunaydık ne o geri çekildi ne de ben sadece kehribarlarına bakmaya devam ettim. " istersen sana ne kadar büyük olduğumu kanıtlayabilirim " diye fısıldadı dudaklarıma doğru. ciğerlerime bir nefes çektim ama sanki duman çekmişim gibi ciğerlerim yanıyordu yutkundum. geri çekildi. " benimle inatlaşma küçük. sonunda sen borçlu çıkarsın " dedi ve kapı kulpuna uzanıp kapıyı açtı kapıdan çıkmadan önce kafasını bana çevirdi hala suratında aptal bir sırıtma vardı. eminim ki yanaklarım kıpkırmızı olmuştu. göz kırptı ve odadan çıktı. kapı yüzüme kapanmıştı ardından da bir kilit sesi. yine dört duvar arasında kalmıştım, kokulu dört duvar arasında kakao , sedir ve nane.

TUTSAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin