aresle beraber başka bir odaya geçtik oldukça genişti. ares yere oturup dizlerinin üstüne dirseklerini yaslayıp. " başla " dedi. olduğum yerde dikilmeye devam ettim. kapattığı gözlerini açıp " koşsana kızım " dedi. bu sefer kollarımı birbirine bağlayıp suratına bakmaya devam ettim. derin bir nefes verip ayağa kalktı. " kızım sen sıkıntılı mısın. hadi koş" dedi. omzumdaki havluya uzanıp kafasına fırlattığım sırada kapı açıldı. alkım eylül utku bora bu olaya o an şahitlik etmişlerdi. ares kafasına gelen havluyu kafasından çekip keskince bana değen kehribarlarla bana yaklaştı o yaklaştıkça ben geri adım attım. onu gerçekten kızdırmıştım ama umurumda değildi. bana yaptığı şey hiç hoş değildi evet o şu an benim eğitmenimdi ama her eğitmenin çaylağına havlu fırlattığını sanmıyordum. arkamı dönüp kapıya doğru kaçtım kaçarken utku ve alkıma çarpmıştım ama koşmaya devam ettim. areste arkamdan kırmızı görmüş kızgın boğa gibi koşuyordu. bütün salonu neredeyse yarım saat olacaktı turluyorduk . evet yavaşladığımız zamanlar olmuştu dinlene dinlene koşmuştuk. bu sırada alkım ve eylül şaşkındı. bora tek kaşını kaldırmış hayretler içerisinde izliyor. utku ise kaşlarını çatıp ellerini birbirine bağlamış bizi izlerken konuşmaya başladı. "bunları benim yapmam gerek. bu ekibin neşe kaynağı benim." kahkaha atmaya başlamıştım çünkü utku bu sözcükleri boks torbasına kuala gibi sarılmış bir şekilde söylemişti. ares birden kolumu tutup. " bu kadar antrenman yeterli esmer afet. bu kadar yeterli. " dedi soluk soluğa. dediği şey tüylerimi ürpertmişti. beni afet gibi mi buluyordu. güzel olma anlamında mı dedi yoksa başka bir şey anlamında mı demişti bu şimdi. ben bunu düşünürken utku neredeyse parmağını gözüme sokarcasına uyarıcı bir şekilde uzatıp ciyaklamaya başladı. " sen kadın " dedi. delimidir nedir .aresi göstererek. " sen benim yunan heykelimi tam 28 dakikadır. " derken 28 i bastırarak söylemişti. " peşinden koşturdun. ulan ben b u çocuğu her Allahın günü çileden çıkarıyorum benim peşimden hiç böyle koşmadı. " dedi ve tek kaşını kaldırıp düşünüyormuş gibi yaptı ve sanki dünyanın en önemli olayını çözmüşçesine bir yüz ifadesine bulunup arese döndü ve konuştu " areskuşuu sen bu kuru büzükle sevişiyomusun doğru söyle bak. sen bir havlu fırlatmaya bu kadar kovalamazsın birini." ellerini tırnak işareti yapıp "bir kadını." dedi. ares ters ters utkuya bakarken burun delikleri büyümüştü çenesini sıkıyordu çene kası seğirmişti. utku bu verdiği tepkiyle beraber yerinde pıstı. " antrenman için kovaladım utku. kimseyle seviştiğim falan yok. " utku biraz gevşeyip tereddütlü gözlerle aresten adım adım uzaklaştı ve kısık bir sesle. " hmm. tanımasam yiyeceğim senin bir haftadan fazla bir sürede sevişmediğine inanmam. senin şu sarışın ne yapıyor. " diye devam etti. ares sinirle gözlerini yumdu. "utkuuu. sus utku" dedi. vücut diline tezat sessiz bir dille. bir süre sessizlik olduğunda boranın bana baktığını fark ettim. bir süre beni süzüp arese çevirmişti bakışlarını areste kaşları çatık çene kasları seğirirken ona bakıyordu. konu kalbimde bir yerleri rahatsız etmişti. sevgilisi mi vardı. sarışın. bakışlarım ateşe dokunmuş gibi uzaklaştı ondan. Alkım " aşkın hazırlansan iyi olur. senin şu bilgisayar işlerin için caner bekliyordu." dedi. bende kafamı sallayıp arkamı dönüp ilerlemeye başladım. aklım başka konulara ilerledi kalbim acılı bakışlarla aklımı durdurdu. tam demiri ittirip kapıyı açacaktım ki başka bir el kapıyı ittirip açtı. dönüp baktığımda onun ares olduğunu fark ettim. kaşlarımı kaldırıp kısık bir sesle "ben giderim gelmene gerek yok. "dedim. " senin için gelmiyorum. kaybolup başıma dert olma diye geliyorum.çok meraklı değilim sana. karşılaştığımızdan beri bela oldun başıma işlerim ne kadar aksadı haberin var mı. bir de senin triplerinle uğraşamam." dedi aresi kaşlarımı çatıp kollarımı bağladım. "hadi ya öyle mi oldu " dedim bir adım daha atıp ona. "öyle " dedi oda. " o zaman beni şu giray denilen adamın çalıştırmasına izin verebilirdi. hem baban da öyle söyledi. bunu giraya söyleyebilirsin hayır diyeceğini sanmam." dedim kaşlarımı kaldırarak. ares gözlerini sabır dilercesine kapattı ve dudaklarını yalayıp " saçma saçma konuşma " dedi. bende arkamı dönüp yürümeye başlarken duyabileceği bir ses tonuyla " o zaman sızlanma" dedim. arkamdan geldiğini biliyordum. duymuyordum görmüyordum ama biliyordum. asansöre bindiğimizde ikimizde sessizdik. asansörün kapıları açıldı. ares benden önce davranıp ilerledi koridorun sondan ikinci kapısını açıp bana baktı. bende adımlarımı hızlandırıp açtığı kapıdan içeri girdim. caner kafasını çevirip bana baktı. "heh" diye bir ses çıkartıp. " aşkın ben senin bu programı bir türlü anlamadım. neredeyse 19 yıldır bu tür şeylerle uğraşıyorum ama senin sistemin kadar karışık bir sistem daha görmedim. " dedi hafif hayranlık kokan ses tonuyla. projemin tam da istediğim gibi olduğunu bir başkasından duyduğum için mutlu olmuştum. bu benim normalde zıplayarak havalara uçmama sebep olacak bir şeyken şu an suratıma yerleştirdiğim içten ama küçük bir gülümseme hayatıma nasıl bir darbe indiğinin nasıl bir yara açtığını ve o yaranın hala kanadığının kanıtıydı. babam. gitmişti ve ben unutamıyordum. kimse unutmamı beklemiyordu zaten ama ben artık unutmak istiyordum çünkü biraz daha böyle devam ederse delirecektim. canerin yanına bir sandalye çektim ve kenarı çekilmesi için elimi ileri salladım ve haftalar sonra kafamı toparlayacak tek gerçekliğe bilgisayarıma döndüm. tuşlarına dokunmak bile bana babamı hatırlatsa da kafamı da toplayabileceğim tek şey buydu sanırım. bir kaç kod girip uygulamanın veri tabanına inip canere döndüm ve ona nasıl kodlar yazdığımı temelini nasıl ayarladığımı anlatmaya başladım. bu sırada areste büyük masada koltuklardan birine yaslanmış elinde sigarasıyla dosya okuyordu. arada gözüm ona kayıyor olsa da işe odaklanmıştım. canerin neredeyse dördüncü kez doldurduğu kahve kupasından bir yudum daha kahve içtim bardağı masaya yerleştirirken kapı açıldı kapıya döndüğümde gelen kişinin giray denen uzun boylu renkli gözlü adam olduğunu gördüm. beni görüp süzmeye başladığında gerilmiştim. ardından bana doğru yaklaştı ve " demek buradasın. seni arıyordum." dediğinde tek kaşımı kaldırıp "neden" diye sorduktan hemen sonra girayın arkasındaki arese baktım. gerilmiş kasları ve ölümcül kehribarlarıyla öfke püskürtmek için hazır ol da bekliyordu. kehribarlar bana dokundu. kahvelerim kehribarlara karışırken giray boğazını temizleyip. "akşam yeni öğrencilere hoş geldin partisi varmış. bir nevi balo gibi benimle gelmek ister misin diye soracaktım ama senin haberin yok sanırım. " kafamı iki yana sallayıp. "hayır haberim yoktu. " dedim. ardından bir sessizlik oldu. arese döndüğüm de gözleri kısılmış çene kasları çıkık bir şekilde cevap vermemi bekliyordu. pardon. cevap vermemi değil reddetmemi bekler bir hali vardı. buraya gelmeden önce bana söylediği seninle uğraşamam adlı konuşma aklıma geldiğinde içim en az aresin gözlerindeki kadar öfke doldu. birden bire " tamam. olur" derken buldum kendimi. giray tatlı bir tebessümle kıpırdandı. ellerin birbirine çarptı ve " güzel. hem tanışmışta oluruz ilk karşılaşmamız biraz tatsız olmuştu." saatine bakıp " 8 gibi kapında olurum. " dediğinde kaşlarımı çatıp " kapımda mı ? . şey ben aresle kalıyorum. henüz bana oda verilmedi. " dediğimde bana bir bakış atıp arese sabitledi bakışlarını. ares gözünü bile kırpmadan bana bakıyordu. ama içten içe beni de girayı da parçalamak ister bir hali vardı. " alkım söylemedi mi sana" dedi. suratımdaki anlamsız ifadeye bakıp devam etti. " alp arslan bey odanı ayarlattı. hatta eşyaların bile ayarlandı hatta alkımda yardımcı oldu ona. 103. numaralı oda. kat 19 hemen karşıda da alkım kalıyor yabancılık çekmezsin. " dedi ve tebessüm etti. bende zoraki bir gülücükle " teşekkürler. " diyerek yanıt verdim. " ne demek her zaman ama şimdi gitmem gerek akşam görüşürüz. " dedi. bu çocuğa ilk başta kanım ısınmasa da şuan hiç de fena değildi. kötü biri olmadığını hissediyordum. giray çıkıp arkasından kapattığı an. ares " caner çık dışarı. " dedi. kehribarlar bir bıçak gibi kahvelerimde bilenirken caner arkadaşının ses tonunun hayra alamet olmadığını anlamış suratında hafif şaşkın bir ifadeyle oturduğu bilgisayar koltuğundan kalkıp odayı terk etti. kapı kapanır kapanmaz ares üstüme doğru gelirken arkaya doğru bir adım atmıştım ki kollarımdan tutup beni yana doğru çevirdi ve popom masaya değecek şekilde beni masaya yaslayıp yüzüme yaklaştı. önce keskin çene hatlarına ardından kalın siyah kaşlarını uzun kirpiklerini dikkatle süzdüm. boynunda ki dövmeye göz gezdirip yüzüne tekrar odaklandım. dolgun dudakları. burnundan aldığı her sert nefes benim burnumdan çektiğim oksijene karışıyordu. kalbimin sıkıştığını boğazımın biri tarafından sıkıldığını hissettim sık nefeslerim midemi bulandırmıştı. en sonunda cesaret edemediğim keskin kehribarlara baktım. beni öldürmeye , yakmaya yemin etmiş gibilerdi kehribarları. ellerini iki yanımdan masaya koydu ve boylarımızı eşitledi. gözlerini kısıp "ne yapmaya çalışıyorsun." dedi. muhtemelen sinirden boğuk çıkan sesiyle. "b" konuşamamıştım. kendime sinirlenirken tırnaklarımı avuç içlerime geçirip onun bu karşı konulamaz çekim etkisinden ayılmaya çalışıp devam ettim. "bir şey yapmadım." dedim. kendimden emin bir sesle. yüzüme öğle bir ifadeye getirdim ki korktuğumu yada heyecanlandığımı anlayamazdı. sadece ufak bir pot kırmıştım konuşamayarak. gülüyormuş gibi bir ses çıkardı ama suratı hiçte gülmüyordu. " bir şey yapmadın öyle mi. teklifini neden kabul ettin" dedi tükürürcesine ve sert bir dille. kafasıyla kapıyı işaret edip " onu tanımıyorsun nasıl biri olduğunu bilmiyorsun ama onunla bir davete gidebiliyorsun. " diye hayıflandığında kaşlarımı çatıp kollarımı birbirine bağladım. hala spor kıyafetleriyleydim üstüme giydiğim sıfır kollu croptan siyah südyenimin danteli belli olduğunda aresin kehribarları gözlerimden aşağıya kaydı. aklıma istemeden de olsa saçma sapan görüntüler gelmişti kendimi engelleyemedim. ares yutkunduğunda çıkık adem elması daha da belirginleşti. bakışlarımı adem elmasından kehribarlarına çevirdiğimde onun bakışları çoktan yüzüme dokunmuştu. kahvelerim kehribarlarına karıştığında yerimde sıçramamak için zor tuttum kendimi. tüğlerim diken diken oldu. yakalanmıştım. ama bundan utanmamam gerekirdi çünkü sonuçta oda benim göğüslerime bakmıştı. kafamdaki bu salak kavgaya bir son verip "ben buradaki hiç kimseyi tanımıyorum. partinin amacı da bu ya tanışabilmek için. " dedim bilmiş bir tavırla. " hem sen demedin mi seninle uğraşamam diye. sende dinlenirsin işte bir süreliğine de olsa kurtulursun be-" sözümü bitiremeden kolunu belime sarıp beni kendisine yasladı. yüzü bana yaklaşmaya başladığındaysa kalbim uyuşmuştu. " seni-" dedi. ama devamını getiremedi çünkü kapı açıldı utku bir elinde ayran bir elinde lahmacun kıvırcık saçları dağılmış bir şekilde kapıda dikilmiş ağzı on karış açık bir şekilde duruyordu. " gör bana niye acısız söyledin" diyerek arkasından da bora girdi içeri. ilk önce aresi baştan aşşağı süzdü sonra bana bir bakış atıp utkuya döndü utkuda boraya dönüp. bağırmaya başladı. yerimde hoplayıp aresten ayrılmayı yeni akıl etmenin salaklık hissiyle utkuya " ne olduu" dedim panikle. durup bana döndü. sonra tekrar arese baktı. ares " sikicem senin çeneni de seni de " diye söyleniyordu sessizce. utku birden bire masaya doğru koşup elindeki lahmacunu ve ayranı masaya bıraktı. duvara yaslı duvarlardan birindeki tuşlara basıp dolabın şifresini girdi ardından eline nerden bulduğunu ve neden böyle bir şeyi bulduğunu bilmediğim megafonu alıp boğazını temizledi. ben kaşlarımı çatmış ne yaptığını anlamaz şaşkın bir şekilde utkuya bakarken ares öne doğru atıldı. " hayır sakın sikerim seni yemin ederim. " dedi ve bu yüksek bir sesle duyuldu. eminim birliğin yarısı duymuştu bunu. ares " bora tut şunu dedi. utku kapıya doğru kaçarken. bora elindeki paketleri gösterirken kahkaha atıyordu. utku megofona konuşmaya başladı. " sayın birlik üyeleri. " diyerek kapıdan koşarak çıktı arkasından da ares koşuyordu. "ares AKAY evleniyor. evet yanlış duymadınız ares AKAY evleniyor. birliğin velihatı haşin ares aşkımla evleniyor. demin ekip ofisimizde bora ile kendi gözlerimizle gördük. ares karım yapacağım seni evet de d-" birden hışırtı sesleri gelmeye başlamıştı. ben donup kalığım yerde gözlerimi pörtletmiş boraya bakarken bora bıyık altından gülüşünü bastırmaya çalışırken " kusura bakma yenge" dedi. kafasını sallayarak. "utku işte " dedi. ama hiç de kusura bakıp bakmamı umursamıyor açık açık dalga geçiyordu benimle. birden aresin " siktim senin belanı bekle sen. göt yok öyle bir şey varsa da sana ne lan it . " diyordu. utku. " ne bileyim yunan tanrım ben sizi öpüşürken görünce evleniyordunuz sandım. " birden bir gülme sesi geldi. ardından " ares bey " dedi ince bir ses. ares " neee" dedi. ayı. " şey efendim megafon açık da onu söyleyecektim. ares küfrederken küfür yarıda kesildi. bora masaya oturmuş haylaz bakışları üstümdeydi. " ares ve sen" dedi. şüpeci gözlerle kısmıştı gözlerini. bende kafamı iki yana sallayıp "hayır hayır. arkadaşın çok inatçı ve bipolar sürekli kavga ediyoruz ve böyle işte." dedim. bora tekrar ciddi bir yüz ifadesi ile kafasını sallayıp. " anladım. " dedi. bende " sonra görüşürüz gitmem gerek" diyerek kapıya ilerledim. borada "görüşürüz aşkın" dedi. bende asansöre binip 19. kata bastım. kata geldiğimde paravan açıldı. 103 nolu odayı bulup kapıya bakmaya başladım. anahtarı kimden alacaktım ben şimdi. "parmak" dedi ince bir ses. dönüp baktığımda. koyu kahve saçlı yeşil gözlü benim yaşlarımda bir kız bana gülümsüyordu. " efendim." dedim nazik olduğunu düşündüğüm bir sesle. kapıyı işaret edip " oda senin üstüne kayıtlıysa parmak izi ile açılıyor. " dedi. "haa" dedim. ve kapıya dönüp siyah yeri işaret edip "burası değil mi " dedim. kız kafasını sallayıp hıhı dedi. siyah yapıya baş parmağımı dokundurdum. kilidin açıldığını duydum ve kapının kulbuna asıldım kapıyı açtım. kıza dönüp gülümseyerek "çok teşekkürler" dedim. kız da gülümseyerek " rica ederim. seni daha önce görmemiştim sonradan dahil oldun sanırım. " ona yaşadıklarımı anlatacak vaktim olmadığından kafamı sallamakla yetindim. elini uzatıp " şafak ben" dedi. bende elini tutup sıkarak " aşkın" dedi. kız gözlerini pörtletti ve " aşkın çelik " dedi. sorarcasına. " maalesef " dedim kafamı sallayarak . " inanamıyorum. yaşadıkların zor olmalı. " dedi. kafamı sallamakla yetindim. kimsenin bana acımasını istemem. bir şeyler sormak istiyordu sanki ama çekiniyordu. dudaklarını aralayıp " eğitmenin gerçekten ares AKAY mı ?." dedi. " evet o. niye sordun ki " merak sırası bendeydi. omuz silkip " o eğitmenlik yapmayı uzun zaman önce bıraktı. " hmm. diye bir ses çıkarmakla yetindim. " akşam geliyorsun ama değil mi. " dedi. kafamı salladım. kız hevesle konuşmaya başladı. " beni benim ekibimden barış davet etti. " dedi. sesini kısıp bana yaklaştı. " ondan birazcık hoşlanıyor olabilirim. " dedi. ona gülüp baktım. "davet ettiğine göre bir umut var" dedim. kız heyecanla kafasını salladı. " sen kiminle gideceksin peki. eğer tek gideceksen bizimle gelebilirsin. " elimi boynuma atıp konuştum onun aksine dingin bir sesle " şey giray. tek bildiğim şey adı aslında. " dedim. kız şaşkınca " hangi giray renkli gözlü hani eğitmen o mu ?" biraz düşünüp kafamı salladım. kız biraz düşünür gibi oldu. " ee ne giyeceksin. " evet bunu düşünmemiştim. omuzumu kaldırıp indirdim." bunu hiç düşünmemiştim. düşünsem de partilik bir elbisem olduğunu sanmıyorum. " dediğimde. kız " saçmalama git dolaba bak çabuk birlik görev için ayrı gündelik şeyler ve bu gibi şeyler için ayrı ayrı kıyafet göndermiştir kesinlikle. " kaşlarımı kaldırıp " sen bu kadar şeyi nerden biliyorsun " dedim. gülüp " ben burada büyüdüm. abimle 3 aylıkken getirilmişiz. " dedi hüzünle. sorduğum soruya lanet etsem de şu an aynı durumdaydık. şafakta üzüldüğümü anlamış olacak ki. " neyse akşam konuşuruz. sende hazırlan parti 7.50 de başlayacak. " kafamı sallayıp kapıyı kapattım ve dolaba ilerledim. dolabı açtığımda sensörlü ışıkta kapak açıldığı an açıldı. geniş ve zengin bir odaya da böyle bir dolap yakışırdı.kıyafetlere göz gezdirirken nefesimi verip "harika" dedim
SİZİ SEVİYORUM YORUMLARINIZI BEKLİYORUM...
OYLARINIZI DA BEKLİYOR OLACAĞIM..
SİZİ SEVİYORUMMMMMMM
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUTSAK
Actionsadece koşuyordum... nefesim kesilir gibi oldu dinlenmem lazımdı. bir ara sokağa daldım yol ayrımında sola doğru koştum arkadaki adım sesleri çoğalmaya başlamıştı. daha da hızlandım ve karşılaştığım şeyle birden durdum. çıkmaz sokağa girmiştim. öyle...