Başımda dayanılmaz bir ağrıyla beraber bilincim düştüğü o karanlık kanlı kuyudan çıktı kirpiklerim arasından bakınmaya başladığımda dört tarafı da gri eski duvarlarla çevrili odayı inceledim. yattığım sert eski sedirde doğruldum , tozlar uçuştu burası epey eski olmalıydı benim burada ne işim vardı peki. katillerin ellerine düşmüştüm anlımdaki teri sildim ve kurumuş boğazımı ıslatmak istercesine yutkundum, ama bu midemin bulanmasına sebep olmuştu aklıma ata geldi. Abim , kardeşim gibi olan ve beni canı pahasına korumaya çalışan ata . gözlerim doldu kanlar içinde ki görüntüsü gelince aklıma midem daha da bulandı. oturduğum yerden kalkıp koşarak bir duvar köşesine midemde ne varsa boşalttım. uzun siyah saçlarımı geriye doğru atarken nefes nefeseydim , elimin tersiyle ağzımı sildim , çöktüğüm yerden doğruldum ve sedire doğru ilerlerken bir an da çelik gri kapı açıldı. irkilip geriye doğru adımlarken kazağımın kumaşını elimle iyice sıkıştırdım korkuyordum , üşüyordum ,terliydim ve başım ağrıyordu ama buna rağmen başımı dik tutup tam gözlerinin içine baktım , kehribara çalan gözleriyle önce beni baştan aşağı süzdü sonra içeri adımlayıp kapıyı arkasından kapattı. o an fark etmiştim ki elinde içi yemek dolu çelik bir tabldot vardı. bakışlarımı tekrar kehribarlarına değdiğim de benim her bir zerremi ezberlemek istiyormuş gibi yüzü mü inceliyordu, bana doğru bir kaç adım atıp önümde durdu " bak küçük kız seninle uğraşmak istemiyorum bu görev neden bana verildi onu da bilmiyorum ama ben çaylak değilim bana zorluk çıkartma ve ye şunları " dedi tabldotu bana doru uzattı . bende sanki ona çok meraklıydım katil suratını tırnaklama isteğiyle tırnaklarımı avuç içlerime bastırdım ve " istemiyorum. sizin gibi katillerin elinden değil yemek cenneti bile verseniz istemem" dedim. sert olduğunu düşündüğüm ama mırıltı gibi çıkan sesimle. birden benden uzaklaştı ve tabldotu sedire koydu bana bir bakış attı ve çıktı kapıyı da kilitledi. yere çöküp ağlamaya başladım bu kadarı fazlaydı burası oraya oraya benziyordu istemiyordum burada kalmak , kabusum yıllar sonra yine beni eski bir oda da tuttu kaçamadım yapamadım. aklıma o ıslık sesi geliyor ve içim eziliyordu. geçmiş geçmemişti ne kadar geçti desek de geçmezdi zaten öyle kolay kimisin de yara bırakırdı kimisin de yara izi, benim yaram ise ne iyileşti ne de bir yara izi var içimde benim yaram hala kanıyor, iltihap kapıyordu. boğuluyordum tıpkı o gün ki gibi sanki suratımda olmayan su damlaları akıyordu. geçmiş önce yaramı deşti benzerliklerle şimdi de o günün içindeydim işte çığlık atıyordum ağlıyordum yardım edin diye bağırıyordum ellerimi kulaklarıma kapadım. biri beni sarsmaya adımı söylemeye başladı, bulanık gözlerle kehribarlarına baktım ,nefes nefeseydim ve hala ağlıyordum. geçti geçti sen artık büyüdün zaman ilerledi , şu an orada değilsin dedim kendi kendime içimden ve kehribarlarına bakarak sakinleşmeyi bekledim kahverengiye çalan gözlerinde şaşkınlık ve anlam veremediğim bir şey vardı. kendime geldiğimi fark ettiğinde elleri sanki ateşe değmişte eli yanmış gibi çekti ellerini " ne oldu " dedi bana eğilerek . orda olduğunu yeni fark ettiğim. mavi saçlı, pircing ve dövmelerle kaplı kıza baktım. oldukça kısa siyah bir elbisesi vardı üstünde . "delirdin mi ? ne bağarınıyorsun " dedi. bana çıkışmasına şaşırıp sinirlensem de , uğraşacak halim yoktu yorgundum çok yorgun. geçmiş, bugün ve gelecek hep beraber omuzlarıma tırmanmış beni bir yılan gibi sarıp sıkıyorlardı. o konuştu " Eylül kapa çeneni " dedi ters ters eylüle bakarak. ben bir mum gibi sönmeye yüz tutmuş şekilde onların atışmasını dinlerken, odaya biri daldı, turuncu kıvırcık bukleleri olan ne kehribar gözlü kadar kaslı ne de , beni kaçırmak için gelen mavi gözlü adam kadar iriydi bu adam .adam demeye bin şahit. benimle aynı yaşlarda bir çocuktu bu.gözleri kızıla çalıyordu ama kahve rengiydi de , kehribar gözlü kadar açık bir kahve değildi ama bu. ve daldığı gibi konuştu " oğlum ne oluyor burada valla bir an bütün birlik başımıza yıkılacak sandım" bana döndü kıvırcık , başını omzuna eğdi ve " kız sende de ne çene varmış, sanki işkence yaptık " dedi sırıtarak. yutkundum ve oturduğum yerden ona bakmaya devam ettim gözleri parlıyordu içi sevinç doluydu da dışarı taşıyordu sanki , katillerin içinde acaba benimde sonum bu mu olacaktı kafayı kırıp burada delirirdim herhalde. bu düşüncelere gülsem mi ağlasam mı bilemedim ve derin bir nefes saldım dolgun dudaklarımın arasından. kehribar gözlünün tüm dikkati hala benim üzerimdeydi ayağa kalkmak için elimle yerden destek aldım ve çöktüğüm yerden kalktım. kehribar gözlü de benle beraber kalktı ve " utku bu Aşkın çelik Faruk çeliğin kızı " dedi. ben utkuyu baştan aşağıya süzerken o konuşmaya devam etti " Aşkım ben utku " deyip elini uzattığında irkildim. gerçekten mi? der gibi baktım beni zorla uyuşturucu gibi bir şeyle uyutup bir hayvan gibi eski bir odaya tıkıyorlar ve tanışmak için el mi uzatıyorlar delirmiş mi be bunlar. utku anlayışla güldü ve elini geri indirdi bir ona birde indirdiği eline baktım " anlıyorum büyük ihtimalle bu şirine " deyip mavi saçlı kızı işaret etti " ve yunan tanrısı kocam " deyip kehribar gözlüyü işaret etti parmağıyla. " sana pek iyi davranmamışlar. onlar herkese öyle " dedi. daha sonra bana yaklaşıp eğildi ve " sana bir sır vereyi mi" dedi ve devam etti " bu ikisi öküz soyundan geldikleri için böyleler " dedi. neredeyse gülecekti nedense utkuya karşı bir sıcaklık hissetmiştim belki de bana iyi davrandığı içindi belki de komik olduğu içindi. kehribar gözlü uyarır bir tonda " utkuu" dedi. mavi saçlı konuştu " o düşmanımızın kızı aptal , ne hemen bu samimiyet " dedi. utku maviliye döndü ve " şirine kıskanıyorsun değil mi herkesle iyi anlaşıyorum diye. azıcık gülümse senin de olsun " dedi ve arkasını dönüp mavilinin yanından geçerken saçını savuruyormuş gibi yaptı eliyle ve " hıh" diye mırıldandı ve çıkmadan öce kapıyı tutup "görüşürüz Aşkım" dedi ve çıktı. kehribar gözlü bir nefes verdi ve kafasını maviliye çevirdi " Eylül sende çık " eylül bana sert bir bakış gönderip odadan çıktı. kehribar gözlü sedire oturdu , eğilip kollarını dizlerine koydu ve ellerini kavuşturdu. " bak. neden çıldırdın bilmiyorum ama burada durmak istemiyorsan seni başka bir hücreye aldırabilirim ama sen de bana yardım edeceksin " başını kaldırıp bana baktı. aslında buradan çıkmayı çok istiyordum ama ona nasıl bir yardımda bulunabilirdim ki ben . tereddütle " ne istiyorsun " diyebildim en sonunda " bana ne gördüğünü ne kadarını gördüğünü anlat ve babanı ne kadar tanıdığından bahset " " bende sana yeni bir hücre ayarlıyım, hatta bize istediğimiz her bilgiyi ver yardım et bende seni serbest bırakayım yine bu birliğin sınırlarından çıkamazsın buna izin vermem ama en azından nefes alabilirsin gecenin kraliçesi " " bir düşün " Ne bide bana lakap mı taktı bu pislik herif , katiller . tam ayağa kakıp gidiyordu ki "dur " diyerek onu durdurdum "tamam. yardım edeceğim " bana dümdüz bakmaya devam ederken ona doğru adımladım ve önünde durdum " ama bir şartım var. bana babamı gösterin " dedim son sözlerime doğru sesim kısılmıştı gücüm yetmemişti. kaşlarını çattı ve " baban bizde değil , onu kendi birliği biz yakalamadan korumaya aldı. seni de korumaya alacaklardı ama yetişemediler " dedi. bir nefes verdim ruhumdan o nefesle bir parça koptu babam bir birlikteydi ama benim babam katil olamazdı o insanların canını yakmayı sevmezdi ki . inanmıyordum inanmak istemiyordum. tam arkamı dönüp gidecekken sesiyle durdum " ama sevgilin elimiz de onu görmek istersin belki" sevgilim mi? . ona dönüp suratına kaşlarımı çatarak baktım. " ata mıdır tata mıdır nedir o lavuk işte " dedi kehribarları tehlike saçıyordu, sesinde ki nefretten anladığım kadarıyla hepimizden nefret ediyorlardı, Eylül denen kızın bana karşı bakışları da hiç hoş değildi. ama ata iyidi bunu bilmek içimi rahatlatmıştı öldüğünü düşünmüştüm ama kalbimde ki o sarmaşıkta tomurcuklar açtı birden abim yaşıyordu , geçmişimin aydınlık tarafı yaşıyordu yüzümde engel olamadığım bir gülümseme gözlerime de ayna olmuştu " nerede" "o iyi mi " "görmek istiyorum onu " dedim acele ve panik içinde " sakin ol " dedi. düz bir ifadeyle "yaşıyor " "yani anlaşmayı kabul ediyorsun " dedi tek kaşını kaldırarak "evet " "evet kabul ediyorum " dedim hemen hiç düşünmeden çünkü geçmişimin aydınlık tarafını görmek istiyordum. kendi çikolatalarımı bitirip onunkini yedim diye kavga ettiğim adamı istiyordum , beraber çamurdan pasta yaptığımız adamı , beni o karanlık geceden kurtaran adamı görmek istiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUTSAK
Actionsadece koşuyordum... nefesim kesilir gibi oldu dinlenmem lazımdı. bir ara sokağa daldım yol ayrımında sola doğru koştum arkadaki adım sesleri çoğalmaya başlamıştı. daha da hızlandım ve karşılaştığım şeyle birden durdum. çıkmaz sokağa girmiştim. öyle...